Son dönemlerdeki sezonlarda Elazığspor büyük sıkıntılar yaşadı.

Ekonomik sıkıntılar zaten vardı, bahsettiğim; sportif başarısızlıklar…

2. ligdeyken, ilimizde yaşanan depremden dolayı haklarımız saklı kalmak kaydıyla lige tutunduk ama, bir sonraki sezon maalesef küme düştük.

Gelinen nokta, kapanmaya gidilen bir süreçti.

Kimse Elazığspor’un yanına yaklaşmak istemiyor, şehirde “kapatın gitsin” sesleri hızla yükseliyordu…

Elazığspor’un yaşamasını isteyen biri vardı, ama yalnızdı…

Zor günler geçiren Elazığspor kulübünün kesik olan elektrik faturalarını toplu olarak ödeyerek işe başladı önce…

Yiyecek ekmek bulamayan kulübün tüm iaşesini karşılayan, deplasmanlar için otobüs ihalesi yapan, sıkıştığında para isteyen yönetime de çeşitli dönemlerde nakit para aktarımı yapan da yine kendisiydi.

Ama bu kadar yapılan fedakârlığa rağmen yine de para isteyen bir yönetime bundan sonraki süreçte destek olmayacağını belirterek, restini çeken de yine oydu.

Akabinde mevcut başkan ve yönetim gidince, Gençlik 23 taraftar grubu lideri tribünden inerek kulüp başkanlığına aday oldu ve giden yönetimin de desteğini alarak Elazığpor’a başkan seçildi.

Parasının olmadığını kendisi beyan etmişti.

O nedenle beklentisi vardı.

“Destek olun; ben kulübü yöneteyim”

Gözler; kulübün yaşamasını isteyene çevrilmişti.

Önceki yönetime yaptıklarının devamını bu yönetime de yaptı.

Ancak ortada bir “sportif başarısızlık” vardı.

Elazığspor, genç oyuncularla ancak bir yere kadar gidebiliyor, tecrübesizlikle şanssızlığın olduğu yerde, kazanılması gereken birçok maçlar kaybediliyordu.

Çare; transfer yasağının kaldırılması ve yeni oyuncularla lige tutunmaktı.

Bunun için de hatırı sayılır bir paraya ihtiyaç vardı.

Kim verebilirdi ki?

Gözler yine ondaydı.

Transfere engel olanlarla temasa geçildi, niyetleri öğrenildi.

Nuh deyip; peygamber demeyenler vardı.

1 kuruşundan vazgeçmeyenler de…

Çaresiz geri dönüldü, kara kara bir düşünce aldı herkesi.

İç sahadaki Bursa Yıldırımspor maçı oynanıyordu.

Taraftarın içinde maçı izleyen de yine oydu.

Tepki verenler de oldu, sahipsizliğe dem vuranlar da…

“Bu takımın transfer yasağını kaldırmak için gece-gündüz çalışıyoruz”

“Bu takımın her şeyi için biz gövdemizi ortaya koyduk” diyerek söz verdi.

Açacaktı transfer engelini…

Yaşatacaktı bordo beyazlı koca çınarı…

Kararlıydı…

Öyle de yaptı.

Elazığspor’un devre arasında transfer engeli kaldırılarak kadroya yeni oyuncular takviye edildi.

Her yaptığı işte belirttiği “söz verdiğimiz gibi” sloganıyla duyurdu herkesin beklentisi olan müjdeyi…

Yeni oyuncularla yine iyi sonuçlar alınamıyordu.

Puan farkı kapanmıyor, umutlar tükeniyordu.

Bu kez sahaya inme zamanıydı.

Öyle de yaptı.

Kritik deplasman maçlarında yalnız bırakmadı armayı…

Taraftarın arasına girdi, soyunma odasına indi, özel prim verdi…

Rakiplerin masa başı oyunlarına karşı dik durdu, güçlü oldu…

“Sezon finali” diye tabir ettiğimiz Bursa Yıldırımspor maçında da Elazığspor’u yalnız bırakmadı.

Biliyordu ki; bu maç da kazanılırsa, sonu düzlüktü.

Biliyordu ki; kritik bir galibiyetin ardından söz hakkı artık bizimdi.

Son hafta yenersek; rakiplerin sonucuna bakmadan ligde kalacaktık.

Yendik ve ligde kaldık.

Sevindik, sarıldık, ağladık.

55 yıllık koca çınar kurumadıysa…

Herkesin kapansın dediği Elazığspor yaşıyorsa…

Efsane kaptan Ömer Tokgöz, efsane golcü Hıdır Bilek maç sonu sevinçlerinden ağladılarsa…

Hayattayken, “düşer miyiz” diye endişelenen rahmetli Münir Yılmaz, sattığı simit parasını Elazığspor’a veren Ömer Kılınç, Furkan Gündüz mezarlarında şimdi rahat uyuyorsa…

Maç sonu gencecik Elazığspor taraftarları yeşil zemini tıklım tıklım doldurup, sevinçlerinden hüngür hüngür ağladılarsa…

Sen çok yaşa Şahin Şerifoğulları başkanım!..

Bu mutluluk; senin eserin…