Efendim. TRT Türkü radyo kanalında 6 yıl süreyle hazırlayıp sunduğum programın adı “Türk Küyü” idi. 6 yılı tamamlayınca programın adını değiştirdik ve şimdiki programın adı “Ârifane” oldu.

Hazırlayıp sunduğum bu program, her hafta perşembe günü saat 22:03’te TRT Türkü radyo kanalında yayımlanıyor.

Küy ifadesi, “Uluğ Türkistan”daki Türk toplumlarında, geçmişte, müziğin karşılığı olarak kullanılıyordu.

Günümüzde küy tabiri, özellikle sözsüz ezgi anlamında kullanılıyor.

Küy ifadesinin yazılışı ile ilgili bazı itirazlar olmuştu.  Biz küy ifadesinin sonundaki harfi “y” şeklinde yazıyoruz. Neden yumuşak “g” (ğ) ile yazmıyorsunuz diyenler var. Türkiye Türkleri olarak, bizim kullandığımız bey ifadesi de eskiden bek veya beg şeklindeydi. Bugün bey diye yazıyor ve öyle telaffuz ediyoruz. Bu sebeple kök veya kög, küg ifadesini de küy olarak, yani, son harfini “y” ile yazıyor ve “y” olarak telaffuz ediyoruz.

Geçmişte türkü sözünün, türkî sözünden fonetik değişmeyle türkü haline dönüştüğü ve Türke has, Türke ait olduğu kabul ediliyordu. Oysa küy sözü bize ip uçları veriyor. Değerli araştırmacı Özkul Çobanoğlu, bir makalesinde türkü ifadesinin “Türk Küyü”nden gelmiş olabileceğini söylüyor ki bu daha mantıklı geliyor bize. Dolayısıyla türkü sözünün “Türk Küyü”nden “Türkü”ye dönüştüğü fikrini benimsiyoruz.

Keza, şarkı ifadesini de ezberdekinden farklı görmekteyiz.

Kaynaklarda şarkı divan şiiri nazım şekli olarak zikredilir. Oysa şarkı diye bir nazım şekli veya türü yoktur. O vakit, müzik bakımından şarkının adını buradan aldığı söylenemez. 

Konu bizi yine “küy” tabirine götürüyor. “şar” ifadesi, özellikle İç Anadolu’da şehir için kullanılır. Malûm, Elâzığ’da da şehire “şeher” denir. Şarkının da şar=şehir+küy: şehir küyü, yani şarkı olduğunu söylemek mümkündür.

Bilindiği gibi, bizde Batılılar gibi avam, havas ayrımı yoktur. Bu fikirden hareketle diyebiliriz ki Türk kültür ve medeniyeti birdir, tektir. Bu cümleden olarak da Türk müziğinin tek olduğu fikrini benimsiyoruz.

Eskiden şehirlerde üretilen kültür ve bu kültürün içindeki müzikle, kır kesiminde veya köylerde üretilen kültür ve bu kültürün içindeki müzik arasında nüans derecesinde fark vardı. Aslında Türk kültür ve medeniyeti bunu da çözmüş ve şehirde üretilene Çobanoğlu’nun ifadesiyle şar küyü=şarkı, yani şehir müziği adını vermiştir.

Kaldı ki, kır kesiminde üretilenler de Türk müziğinin temelini oluşturuyor. Bazen şehirlerde üretilen kültür unsurları difüzyon, yani yayılma yoluyla etrafa ulaşıyor, bazen de kır kesiminde üretilenler yine aynı yolla şehirlere ulaşıyor.

Türk müziğine kaynaklık eden ve ozan-baksı köklerinden dönüşen âşıklık geleneğinin, geçmişte daha çok kır kesiminde veya köylerde yaşadığını da unutmamak gerekir. Bu sebeple tavuk-yumurta meselesi gibi bir durum söz konusu olup, Türk müzik kültürünü bir veya tek görmeği tercih ediyoruz.

Kaynaklarda Uygur Türkleriyle Çin’de yaşayan Hitay Türklerinin, şehirlerde kurallara dayalı müzik ürettikleri, hatta “Ayalgu” ve “Mâni” notası kullandıkları ifade edilir.

Elbette şehirlerde, daha ustalıklı olarak ve belirli kurallara dayalı müzikler yapıldı, yapılıyor. Ancak günümüzde halk müziği denilen ve aslında Türkü’den başka malzemesi olmayan alana ait eserlerin sanatlı olmadığı söylenemez. Çünkü bu kültür, insanların sözel olarak taşıdıkları, ancak genlerine kadar işlemiş bir medeniyetin ürünüdür.

Nitekim şehirlerde ârifler tarafından bestelenmiş ve ârifâne meclislerde icra edilen eserler kır kesiminde de benimsenmiş ve okunmuştur. Keza kır kesiminde âriflerin bulunmadığını söylemek de mümkün değildir.

Bütün mesele, sınıf tahakkümüne dayalı Batılı toplumlardaki soylu kesimin, kendileri dışındaki kesimlere bakışıyla ilgilidir. Onlar için kendileri gibi giyinmeyen, kendileri gibi yaşamayan, kendileri gibi konuşmayan ve hatta kendileri gibi düşünmeyen insanlar, kendi milletlerinden de olsa avam, yani sıradan halktır.

Türk toplum yapısında da eskiden insanlar ya İstanbullu’dur ya da taşralıdır. Oysa İstanbul Türk değilken de “Harput” gibi Türk şehirleri vardı ve Türk milleti bu şehirlerde Türk kültür-medeniyetini yaşıyor ve geliştiriyordu.

 Biz Türk insanı olarak, müzik üretmeye, icra etmeye, kültürel boyutlarını anlatmaya ve çocuklarımıza aktarmaya mecburuz.

Esen kalınız…