Anadolu, dünya uygarlıklarının merkezi olarak bilinir. Bin yıldan fazla bir zamandan beri de Türk uygarlığının merkezi olmuştur. Anadolu coğrafyasında iki büyük Türk devleti cihan devleti olarak bilinir. Selçuklu ve ondan sonra da Osmanlı devleti. Bu iki devletin Anadolu’da bıraktığı izlerin varlığı Türk milleti var oldukça yaşayacaktır. Osmanlının son döneminin büyük acıların yaşandığı bir zaman dilimi olmuş ve netice olarak yıkılıp tarihten silinmiştir. Türk milleti tarihten silinmemiştir. Zaten Türksüz bir dünya tarihi de düşünülemez.

     Türk kültür coğrafyamızın Anadolu’daki ilk merkezlerinden Harput olmuştur. Harput’taki Türk kültür varlığının en eski merkezlerinden olmasının sebepleri arasında sayılanlardan biri de alimlerinin çok olmasındandır. Kadim Türkistan veya Uluğ Türkistan coğrafyasının varisleri Harput’ ta kaim olmuşlardır. Buradan da Anadolu’nun diğer yerlerine yayılmışlardır. Tabiri caiz ise Harput Türk kültürünün taksim merkezlerinden olmuştur. Bugün halen kullanılan bazı gelenekler, musiki alışkanlıkları ve diğer hayat tarzları buna delalet eder. Harput ve civarı bu kadim kültürün taşıyışı olmakla da övünmemiş ve övünmez de. Günümüze kadar gelen değerlerin yazılı ve sözlü temsilcileri az da olsa hala varlıklarını devam ettiriyor olmaları Türklük alemi için ümit verici bir nişadır. Öteden beri yazılı kaynaklara ehemmiyet veren bir geleneğin temsilcilerine nazar boncuğu kabilinden TURAN GAZETESİ de bunlardan biridir. 95 yıldan beri hala yaşıyor olması bizim bu fikrimizin adeta destekçisidir.

     Kültür araçları arasında 19. Yüzyıldan itibaren yazılı eserlerin varlığı artarak devam ederken Anadolu’da bazı şehirlerin de bu işe bigâne kalmadıklarını görüyoruz. Bu şehirler arasında Harput’un da yer almasından dahi tabii ne olabilir.

     Anadolu’nun dört bir yandan kuşatılarak işgal ettiği bir dönemde hala kültür işleri uğraşanların varlığı bugüne gelmemizi de sağlayanlardır desek abartmış olmayız. Dört bir yandan kuşatılan Anadolu sonuçta bütün dünyayı hayrette bırakan sonuç ile kurtuluşunu sağlamıştır. Güney, kuzey, batı ve doğu cephelerinin insan, mühimmat, lojistik kaynağının kahır ekseriyeti de Anadolu olmuştur. Eli kalem tutanlar arasında savaş artıkları olan gazilerimiz olduğunu söylemenin bir manası yoktur. Vicdan sahibi herkes biliyor ki, işgalin ardından topyekûn Türk milletinin ayağa kalkarak varlığını devam ettirmesi tarihin kendisine bahşettiği irfan geleneğinin de neticesidir. 

     Cumhuriyet ilan eden kahramanların idealleri arasında daha savaş yıllarında bile gündemlerinde eğitim ve kültür hedeflerinin olduğunu biliyoruz. Kurtuluş zaferi sonrasında 13 milyonluk nüfusun büyük kısmının okur yazar olmadığını büyük kısmının toprağa bağlı olduğunu da biliyoruz. Bütün bu olumsuzlukların içinde geleceğe güven ve ümit verenler kısa zaman sonra bunun meyvelerin toplamışlardır.

     Okuma yazma oranının çok düşük olduğu bir zaman diliminde gazete çıkarmak ve bunu idare etmenin zor olduğunu herkes bilir. Yeni harflerin kabulünün üzerinden kısa bir zaman geçmişken Harput irfanının Uluova’daki ışığı Elâzığ’da yeni bir gazete çıkmaya başladı. Devrin cesur insanlarından Turan ailesinin ileri gelenleri bir günlük gazete çıkarmaya karar verdiklerinde nasıl bir tepki ile karşılaştıklarını bilmiyoruz. Arşivler açılabilir veya o devirdeki gazeteler bulunabilirse birçok karanlık noktanın ortaya çıkacağı veya bilemediğimiz birçok hadisenin gün yüzüne çıkacağını düşünmek bile insana heyecan veriyor.

     1930-1940 senelerinde Elâzığ’da neler olmuş? Kim merak etmez. Dünyanın yeni savaş hazırlandığı bir dönemde Harput ve civarındaki insanların hayat tarzları hakkındaki bilgiler TURAN Gazetesi’nde nasıl yer almıştır. Devlet yöneticilerinin ve gazete yazarlarının düşünceleri araştırmacılar için büyük bir merak konusudur. Tarihe şahitlik eden TURAN GAZETESİ bu süre içinde nasıl tavır takınmıştır? Kıtlık yılları, ikinci cihan harbi hazırlıkları, salgın hastalıklar ve daha tahmin bile edemediğimiz hadiselerin hepsi gazete sütunlarında nasıl yer aldı? Elâzığ’ da diğer gazetelerle birlikte TURAN Gazetesi’nin yazarları neler düşünüyorlardı? Dahası gazetenin kurucusu İhsan TURAN ve çocukları ne düşünüyorlardı? Bunları şimdilik bilemiyoruz. Ancak, gazetelerinin en uzun ömürlü gazete olacağını düşünmüşler midir?

     Cumhuriyet tarihimizi araştıranların Anadolu yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti’nin nasıl kurulduğunu defalarca araştırmışlardır. Neredeyse bütün üniversitelerimizde bu konu ile ilgili araştırma enstitüleri kurmuşlardır. Ancak, Anadolu’da cumhuriyet ile birlikte yayın hayatına başlayan gazeteleri incelemişler midir? Ben hatırlamıyorum varsa da bilmiyorum. Bu bile Cumhuriyet tarihimiz için noksanlıktır.

     TURAN Gazetesi, ailenin soyadını almıştır. Bir zamanlar Türkiye dışında yaşayan Türk topluluklarından bahsetmek onları benimsemek ve insanca yaşamasını istemek büyük bir suçtu. Bu fikirleri savunanlar da Irkçı-Turancı olarak suçlanıyorlardı. Ama Turan ülküsü vardı. Bu fikri savunanlar da vardı. Hatta Anadolu’ da TURAN Gazetesi adı ile gazete kurulabiliyordu. Ailenin soyadını taşısa bile bilenlerin nazarında nasıl bir mana taşıdığı biliniyordu.

     1940-1950 yılları Türkiye için daha zor yıllardı. Cumhuriyet kurulduğundan beri daha doğrusu Atatürk’ün ölümünden 12 sene sonra Türkiye demokrasi ile tanışıyordu. Çok partili dönemde TURAN GAZETESİ nasıl tavır aldı? Duruşu incelemeye değmez mi? Ah arşivlerimizi tam olarak bir açabilsek neler aydınlanır herkes görür.

     1950-60 ve daha sonra bizimde şahidi olduğumuz yıllar 1960-1980 arasında yaşananların TURAN GAZETESİ ve yazarları için neler ifade ediyordu. Sütunlarda veya manşetlerde neler vardı? Zamanı anlamaya çalışan için bulunmaz bir hazinedir. Devri anlamaya çalışmak aslında bugüne bir işarettir. Bu işareti eskiyi mukayese için bulunmaz bir fırsattır. Eski adı Elâziz olan bugünkü Elâzığ’ın gazeteleri sadece TURAN GAZETESİ değildi. Harput’tan itibaren var olan gazeteler Elâziz ile başka isimlerle yayınlanmıştır. Çocukluk ve gençlik yıllarımda TURAN Gazetesi’nin neşredildiği mekânın camına asılan günlük sayısını okumak için insanların kovanlarına üşüşen arılar gibi kümeleştiğini daha dün gibi hatırlıyorum.

     Harput’ta bulunan Basın Müzesini görme imkânım oldu. Zamanla daha da zenginleşeceğine inanıyorum. Arzu edenlerin burayı ziyaret etmeleri halinde basın tarihimiz hakkında önemli objelerin olduğunu görünce hayrette kalacaklardır. Bilhassa gençleri gezdirmekte büyük bir fayda vardır. Burada TURAN GAZETESİNİN bazı sayılarını vitrinde görmek heyecan verici olduğunu belirtmeliyim. Anadolu’nun şimdi mütevazi bir mahallesi olan Harput’un ihtişamlı hayatının bir semeresi olarak görülen Basın Müzesi emektarlarını şükranla anmak da millî bir vicdan meselesidir.

     TURAN GAZETESİ yayın hayatı boyunca Dünya, Türkiye ve Elâziz’de cereyan eden hadiseleri manşetlerine muhakkak taşımıştır. 27 Mayıs 1960 ihtilali manşetlere taşınırken demokrat Elâzığ nasıl bir tepki vermişti? Dahası sonraki zamanda Adnan Menderes’ in idamı karşısında gazetede yazılanların bugün için de büyük manalar taşımaktadır.

     Anadolu’nun mütevazi şehrinde 1950 ve 60 yılları arasında bazı sanayi kurumlarının varlığını gösterdiği Elâzığ’ da üniversite için verilen mücadelenin içinde halkın bizzat arsalarını bağışladığı görülmüştür. Bu arazi halen durmaktadır. Ancak, üniversitenin başka bir şehrimize aktarılması halkta mevcut iktidara karşı kırılganlık yaratmıştır. Böyle bir hareketin şehirde maşeri vicdan olarak makes bulmasının altında yatan sebep elbette Harput irfanının ilminin öneminin Elâzığ’da devam ediyor olmasındandır.

     Diğer Anadolu şehirlerinde de elbette gazeteler yayınlanmıştır. Ancak, 1930 yılından bu yana kesintisiz yayın hayatına devam eden bir gazete ismi duymadım veya bilmiyorum. 95 seneden beri yayın yapan TURAN Gazetesi cumhuriyet tarihimizin ve basımızın yüz akıdır. İhsan Turan, gazeteyi kurmakla bir ilki başlattı. Çocukları İsmet, Kemal, Turan ve Celal kardeşlerin devam ettirdiği TURAN Gazetesi bugünde oğulları Murat ve artık 4. Nesil temsilci olarak Mert tarafından devam ettirilmektedir. Temellerinin 1920’li yıllarda atıldığı TURAN Gazetesi’nin daha uzun yıllar devam etmesini bütün yüreğimle diliyorum. Bir dileğimde, TURAN Gazetesi’nin devlet tarafından koruma altına alınarak desteklenmesidir.

     İyi ki TURAN Gazetesi kurulmuştur. 95. Yaşı kutlu olsun. Kurucusuna ve devam ettirenlere minnet borçluyuz.