Galip Erdem’in aziz ruhuna...

   Beşiktaş kurulduğu günlerde ülke dört bir taraftan kuşatılmış ve toprakları işgal edilmişti. Düşmanlar Türkler’ i yurtlarından kovuluyorlardı. Balkanlardaki Türk toprakları zalimlerin çizmeleri altında çiğnenirken, asırlardır yaşadıkları topraklardan sürülenlerin mekânı Anadolu toprakları olmuştu. Beşiktaş o yıllarda Kırmızı Beyaz olan rengini bu zulmü kınamak ve protesto etmek maksadıyla Siyah Beyaz yapmıştı. Bundan sonra Beşiktaş taraftarları milletimiz eski topraklarına kavuşuncaya kadar Siyah Beyaz renkleri ile faaliyet gösterecekti. Diğer takım taraftarları da Beşiktaş'ın bu tavrını desteklemişlerdi. Onlar da Anadolu topraklarından da sürülmemizi isteyenlere karşı mücadele verdiler. Fenerbahçeliler Anadolu’ nun işgal edilmesi üzerine İstanbul’ dan Anadolu’ya silah taşınmasına aracılık etmişlerdi. Galatasaray taraftarları ve sporcuları da Çanakkale cephesine giderek orada çarpışarak topraklarımızı korumuşlardı. Mustafa Kemâl Paşa liderliğindeki Türk milleti, Anadolu topraklarından düşmanları temizleyerek yeni bir devlet kurdu. Yeni devlet kendi yağı ile kavrulmaya çalışarak kısa zamanda ayaklanmış ve mazlum milletlerin ümidi olmuştu. Sağlık, spor, eğitim, sanayi gibi daha nice kuruluşlar uluslararası başarılar elde etmeye başlamıştı. Bunların arasında spor kulüpleri de vardı. Bu dönemle birlikte herkes bir takım tutmaya başladı. Yaşımız müsait olduğundan ayıp olmasın ben de Beşiktaş taraftarı oldum.

    Kendimi bildim bileli Beşiktaşlıyım. Hiç değişmedim. Büyüklerimizin anlattıklarının tesirinde kaldığımı da itiraf etmeliyim. Beşiktaş taraftarı olmamın sebepleri arasında Beşiktaşlılık ülküsüne olan tutkumdur. Bu ülkü şampiyon olma iddiasından daha da ötededir. İddia etmek sıradanlıktır. Beşiktaş sıradan vasat amaçlardan varestedir. Beşiktaşlıların birbirlerini sevmeleri yardımlaşmaları en zor zamanlarında bütün imkânlarını hatta ailelerinin nafakalarını dahi şampiyonluk için harcamaları Beşiktaşlıları vasat olmaktan çıkarıp ayrı bir yere koymaktadır.

     İmkânım ve fırsatım olduğu zamanlar Beşiktaş'ın maçlarını asla kaçırmam. Taraftarların arasına karışır onlarla birlikte Beşiktaş lehine tezahürat yaparım. Arada kendini bilmeyen ve nasıl Beşiktaşlı olunacağının şuurunu taşımayanlar da çıkar. Beşiktaşlılar hemen O'na nasıl Beşiktaşlı olması gerektiğini anlatırlar. O'nu büyüklerine götürüp ondan öğütler dinletirlerdi. Büyükleri kitaplar vererek O’ndan bu kitapları okumasını isterlerdi. O kitaplar sayesinde Beşiktaşlı olmanın şuuruna varılırdı. Ben de Beşiktaşlı büyüklerimden kitaplar alarak öğütler dinleyerek Beşiktaşlı olmanın şuuruna vardım. Beşiktaş başkanı da bütün Beşiktaşlıların haklarını korumakla mükellefti ve bu görevini layıkıyla yapardı. Beşiktaşlıların birbirlerine tutkunlukları her şeyin üstündeydi. Beşiktaşlıların birbirlerine tutkunlukları dillere destan olmuştu.

     Beşiktaş’ ın gücü ülküsü haline getirdiği değerler etrafında toplanan taraftarının birbirine bağlılığından ileri geliyordu. Bu gücün kendileri için tehlikeli olduğunu görenler zaman kaybetmeden harekete geçtiler. Onlar için en önemli görev Beşiktaş’ı ülküsünden koparmaktı .

     Beşiktaş'ı dışarıdan yıkamayacaklarını anlayan düşmanlar Beşiktaş'ı yıkmak, dağıtmak ve parçalamak için başka çareler aramaya başladılar. Önce Beşiktaş taraftarlarını tartaklamaya başladılar. İstediklerini elde edemeyince de şiddetin boyutunu artırarak değişik yöntemlere başvurdular. Pusular kurarak sevilen liderlerini kurşunlayarak öldürmeye başladılar. Bu şiddete karşı Beşiktaşlılar da kendilerini savunmaya başladılar. Ortalık toz duman olmaya başladı. Uzun çatışmalardan sonra federasyon takımların faaliyetlerine son verdi Beşiktaş başkanı dahil olmak üzere bütün başkanlar tutuklandılar. Beşiktaş taraftarlarının lideri ve diğerleri uzun süre yargılandılar. Bazı Beşiktaş taraftarları idam dahi edildiler. Bir kısım taraftar da yurt dışına çıkmak zorunda kaldı. Beşiktaş başkanı hapisten çıktığında taraftarlar dağınıktı. Bir daha hepsini bir araya getirmek için uzun zaman gerekecekti. Başkan tam bu birlikteliği sağlayacağı sırada vefat etti. Yerine uzun zamandan beri yanında olup adı sanı pek de bilinmeyip Beşiktaşlılığı dahi sorgulanması gereken birisi geçti. Beşiktaşlıların dağınıklığı devam ediyordu. Beşiktaş için yıllarını gençliklerini verenlerin büyük bir kısmı başkanlarının vefatı üzerine yeni seçilen başkanlarını benimseyemediler ya da bu yeni başkan eski Beşiktaşlıları yanında istemedi. Dağınıklık devam etti. Küskünler artmaya başladı.

     Beşiktaş’ ın bir ülküsü var ve bütün Beşiktaşlılar bu ülkünün etrafında birleşmişlerdi. Bu öyle bir ülkü ki şöhreti bütün dünyayı sarmıştı. Bu ülküsünden dolayı  Pasifik ötesinden kuzey komşumuza kadar Beşiktaş’ ın düşmanı kesildiler. Beşiktaşlıların büyüyüp gelişmesinin kendileri için tehlikeli olduğunu söylüyorlardı(düşünüyorlardı). Pasifik ötesindeki süper güç her fırsatta Beşiktaşlıların mutlaka çözülmesi gerektiğini belirtiyordu. Beşiktaşlıların varlığı cesareti, fikirleri ve idealleri dış güçlerin menfaatleri ile çelişiyordu. Beşiktaşlılar düşmanlarının oyunlarının farkındaydılar. Aralarına sokulmak istenen nifak tohumlarına itibar etmiyorlardı. Sinsi tuzak ve pusularda yaralananlar ve hatta ölenler bile oluyordu. Onlar da Beşiktaşlılık hukukuna dayanarak kendilerine yapılanları reva görmüyor, ancak saldırılara cevap vermeyerek tuzakları boşa çıkarıyorlardı.

     Asıl saldırılar Beşiktaşlılık ülküsüne yapılıyordu. Beşiktaş ülküsü Beşiktaş’ı şampiyon yapmaktır. Şampiyon olmak için değerlerin benimsenmesi gerekiyordu. Beşiktaş’ ı sevmek onun için her fedakarlığı yapmak birinci şarttı. Sonra diğer şartlar geliyordu. Beşiktaş’ ı ciddi rakip olmaktan çıkarmanın tek yolu sahip olduğu ülküyü değersizleştirmekti. Ülkü değersizleşirse Beşiktaşlı olmanın bir manası olmaz ve olmayacaktı. Ülküsünü bir kenara bırakan başkan ve yardımcıları Beşiktaş’ ın değerlerinden uzaklaştılar.

     Beşiktaş şampiyonluklara alışmış bir takımdı. Yeni başkan şampiyon olmak yerine başka takımların şampiyon olmasına daha çok yardım ediyordu. İyi günde kötü günde Beşiktaş'ı yalnız bırakmamış taraftarlar bunu kabul edemiyorlardı. Bu davranış onlara zulüm gibi geliyordu. Yıllar geçiyor ancak bir değişiklik olmuyordu. Şampiyon olmak istemeyen bir takım ligde niçin mücadele verir!? Başka takımlara gitmek istemeyen Beşiktaşlılar yeni bir takım kurmak için çalışmaya başladılar. Beşiktaş taraftarları takımlarının mutlaka şampiyon olmasını istiyorlardı. Başka bir takımı almaları halinde adı Beşiktaş olmasa bile Beşiktaş değerlerini ve ülküsünü benimseyen bir fikir etrafında birleşebileceklerine inanmaya başladılar. Beşiktaş'ın mevcut yeni başkanı ve çevresindekiler bunun olamayacağını ifade ederek bu duruma şiddetle karşı çıkıyorlardı. Yeni bir takımın kurulmaması için ellerinden gelebilecek her türlü engellemeleri yapıyorlardı. Hatta bu yeni kurulacak takımın engellenmesi için rakip takımın başkan ve yardımcılarıyla emsali görülmemiş bir birliktelik kurarak çeşitli engellemeler yaparak amaçlarına ulaşmaya çalıştılar.

     Beşiktaş başkanının bunca yıldan beri verdikleri mücadelenin değerini ve kıymetini bilemediğini iddia eden eski Beşiktaşlılar takibata uğramaya başladılar. Eski Beşiktaşlılar defalarca bir araya gelerek bu durumu gözden geçirerek çözüm üretmeye çalışırız düşüncesiyle yaptıkları toplantılar Beşiktaşlılığın ne olduğunu dahi bilmeyen ruhen ve bedenen Beşiktaş'ı idrak edememişler tarafından basılarak, hiçbir menfaat beklemeden ömrünü Beşiktaş'a adamışları darp etmeye çalışıyorlardı. Beşiktaş sevdasıyla yanıp tutuşanların aralarında bıçaklananlar ve kurşunlananlar oldu. Sükûneti ve itidali tavsiye eden Beşiktaşlıların arasında sözü dinlenenler yüzünden yapılanlara kanun dışında tepki vermediler. Bunlar bütün ömürlerini Beşiktaş’ın değerleri için vermişlerdi. Bu uğurda yaralanmışlardı. Hapislerde yatmışlardı. Yurt dışında kaçak yaşamışlardı. Bazıları haymatloz olmuşlardı. Vatansız olmuşlardı. Beşiktaşlı olmanın bedelini canlarını vererek ödemişlerdi. Bütün bunların yanında Beşiktaşlılar birbirlerini seviyorlardı. Birbirlerinin yardımına koşuyorlardı. Şimdi öyle mi acaba!

     Beşiktaşlı olmak fevri hareket etmeyi engelliyordu. Gerçek Beşiktaşlılar ömürlerini Beşiktaş’ ı şampiyon yapma ülküsü için vermişlerdi. Çoğu zaman aç kalmışlar açıkta kalmışlar zindanlarda yıllarca kalmalarına rağmen Beşiktaşlı olmaktan vaz geçmemişlerdi. Takımlarını şampiyon yapmak için verdikleri onca mücadelenin heder olmasını bir türlü içlerine sindiremiyorlardı. Beşiktaş’ı şampiyon yapmak istemeyenlerin takımın başında olmalarını Beşiktaş'ı seven hiç kimsenin kabul edeceği bir durum değildir. Bir takım şampiyon olmak için kurulur. Başka bir takımı şampiyon yapmak yüz yılı aşkındır kurulan bir takımın işi olmamalıdır. Yeni kurulan bir takımın şampiyonluğunun arkasına sığınmak Beşiktaş'a yakışmıyor, yakışmaz diyen taraftarlar feryat figan ederek kendi aralarında konuşmaktan başka bir iş yapamıyorlardı. Yeni birtakım kurmaları halinde yeterli bir taraftar topluluğu toplayamayacaklarına inanıyorlardı. Madem Beşiktaş şampiyon olmak istemiyor o zaman Beşiktaş ligden düşerek bir alt lige inmelidir. Beşiktaş ruhu kardeşliği ülküsü olmayacaksa Beşiktaş’ın ligde mücadele vermesinin bir anlamı da yoktur.

     Akıl ve ruh sağlığı yerinde olup da Beşiktaş ülküsüne sadakatle bağlı olan bütün taraftarlarla, yeni bir ruha sahip yeni bir Beşiktaş takımı kurmalıdırlar. Mutlak şampiyonluk için Balkanlardan Çin seddine kadar olan coğrafyada Beşiktaşlılık ülküsünü yaymaya çalışmalıdır. Balkanlardan Çin seddine kadar olan coğrafyada yaşayan milyonlar Beşiktaş’ın şampiyonluğu ile coşacaklarından şüphe edilmemelidir.

     Mevcut Beşiktaş takımı ile bir hedefe varmak isteyip bekleyenler serap görmektedirler. Hedefe varmak, şampiyonluk ülküsü olan bir takım ile mümkündür. Yüz yıllık tarihi birikimi, liyakatli taraftarları, ileri görüşlü, lider kişilikli oyuncuları bütün takımları geride bırakacak seviyenin çok ilerisindedir. Beşiktaş gençliği sevgi, barış, güzel ahlak ile bezenen gençliktir. Büyüklerine saygıda kusur etmeyen kanayan bir yara gördüğünde yardımına koşan gençliktir. Yeni Beşiktaş gençliği takımını benimsediği değerlerle temsil ederek şampiyon olacağından şüphe yoktur. Bugün olmasa yarın mutlaka bu ülkü elbet gerçek olacaktır.