Elazığ’dan bir Bakan daha geçti, esti gürledi…

Hizmetleri saydı, açılışları yaptı, yapacaklarını anlattı, bol alkışlı bol vaatli bir rüzgâr gibi geldi ve geçti…

    Gelip geçmesi güzel de aklıma eski dönemlerdeki bakanların gelişi, yapılan hizmetlerin takdimi geldi… Eskiden açılış veya temel atma törenleri bir başka olurdu. Yapılan hizmet gözle görülür, el ile tutulurdu… Geçtiğimiz yıl diye hatırlıyorum. Elazığ’da yeraltında inşa edilen barajların açılış töreni olmuştu… Vatana ve millete hayırlı olsun. Şimdi 2020 Elazığ Depreminin üzerinden geçen yılları düşündüğünüzde eski izlerin tamamen ortadan kalkması gerekmiyor mu? Merkezde bulunan mahallelerde yıkılan binaların yerleri boş, ne zaman yapılacağı ise meçhul; Sayın Bakan ise yerinde dönüşümün önemi hakkında konuşuyor. Diyecek söz, yazılacak satırlar çok; ancak çözüm noktasında duyduğumuz sadece vaatler. Keşke insanlar uzak dağ başlarına gitmek zorunda kalmadan, yıkılan veya hasarlı konutları yerinde değerlendirebilseydik…

Mustafa Paşa Mahallesi’nde yapılan dönüşüm de beraberinde farklı sıkıntıları da getiriyor. Bazı sokaklar o kadar dar ki, sadece bir araç geçebilecek kadar bir mesafe bırakılmış. El insaf…

Tek bir uzun ince tünel ile bağlanan daireler mi dersiniz; bir garip planlama garabeti olan yapılar mı dersiniz… uzun lafın kısası yerinde dönüşüm olayını da yüzümüze gözümüze bulaştırmışız. Tüm bu gelişmeler yaşanırken ilin siyasi aktörleri ise kendi çapında bir şeyler yapmaya çabalıyorlardı… Yıllar geçti, hizmet ortaya çıktı, sorunlar kucağımızda ve biz Elazığ halkı olarak melül mahzun bir şekilde kalakaldık…

    Sayın Bakanın anlattıkları güzel de uygulanabilirlik noktasında sıkıntılar o kadar fazla ki; bunu hiçbir bürokratı dile getirmiyor mu? Mesele vatandaşın derdine derman olmak ise, daha elle tutulur işlere imza atmanız gerekmez mi? Geleneksel Türk Mimarisini yansıtan projelerle yıkılan binaların yerinde inşaatlar yapılsa olmaz mıydı? Bu konuda Elazığ milletvekillerinin bir çabası oldu mu? Yoksa meclisten gelen bir alışkanlık ile her gelen projeye olur verip, işi fazla dallanıp budaklanmadan neticelendirmek mi istediler? Sonuçta merkeze uzak dağ başlarında yaşayan kendileri değildi…

Orada ne ulaşım sıkıntısını ne servis problemini ne alışveriş ne de sağlık ocağı problemini onlar yaşamayacaktı! Konutlar yapıldı mı yapıldı. Teslim edildi mi edildi. Problemleri de dert etmeyin. Onlar zamanla kendiliğinden çözülecektir. Çözülmese de alışırsınız. 

    Yüreği Elazığ sevdası ile atanlara, Elazığ için bir şeyler yapılmasını bekleyenlere çok üzülüyorum. Bizde bu kadrolar varken, gidişat hiç hayra değil. Ağızlarda Elazığ sevdası, yüreklerde çıkar ve menfaat hayalleri… Şehrin insanının çektiği ise kendisine kar kalıyor.

    Valilik karşısında yıkımı devam eden hasarlı bina dikkatinizi çekmiştir. Kaldırımı geçtim. Yolun iki şeridini geçtim. Orta ağaç dikilen alanı geçtim. Diğer şeridin bir araç geçecek yolunu da kaplayan bir yıkım komedisi Dünya tarihinde yoktur. Şimdi şehrin sahibi olduğunu iddia edenler bu manzarayı görmüyor mu? Yoksa yerinde dönüşüm projeleri bir kâbusun başlangıcı mı olacak? Hep beraber göreceğiz.