-Cevri nâ-sâzıfelekdençekdiğim Mevlâ bilir

Gerçi biz ikbâl ile âlemde meşhûrlardanız-  

                                                                                            (Sadrazam Yusuf Ziya Paşa)

Bilginliği, devlet adamlığı, becerikliliği, zekiliği ve güçlü şairliği ile bilinen Sadrazam Yusuf Ziya Paşa, uzun yıllar yaşadığı Keban için güzel şiirler yazmıştır.

Hem iki kez sadrazamlık hem de Keban'da Maden Eminliği yapan, Mısır'da ünlü Napolyon Bonapart’ı yenen Yusuf Ziya Paşa'nın 1794'te yaptırdığı bir de cami vardır.

Bilginliği, devlet adamlığı,kurnazlığı, zekiliği ve güçlü şairliği ile bilinen Yusuf Ziya Paşa, Keban için de güzel şiirler yazmış ve bir de cami yaptırmıştır. Cami bugün bile sapasağlam ayakta olup Kebanlılara değerli bir kalıttır.

Bir gözü cirit oynarken yaralandığı için iyi görmeyen Paşa'nın, tüm yaşamı boyunca tek eşi olan Kandilli Hamamı ustalarından Ayşe Hanım’ın sözünden hiç dışarı çıkmadığı ve ondan çok çekindiği söylenir.

Üç yıldan çok süren Mısır Seferi dönüşünde özlemini çektiği eşi Ayşe Hanım'ın İstanbul’dan önceki Asker konaklama (konak) yerlerinden birinde yolunu bekleyip, onu karşılaması için III. Selim’den izin istemişse de padişah bu izni vermemiş, Sadrazam Yusuf Ziya Paşa buna çok üzülmüş ve içerlemiştir.

Ömrünün önemli bir bölümünü Keban’da geçirmiş, genç yaşta ölen çocuklarını Keban’a defnetmiş bu tanınmış devlet adamının resmi ve Sakız Adası’ndaki mezarının fotoğrafı aşağıdadır. Rahmet olsun. Aşağıda iseLatin harflerine çevirisini merhum amcam Ahmet Bayındır’ın yaptığı, Şemsettin SAMİ’nin ünlü sözlüğüKamûsü’l-A’lâm’ın 6. Cildinin4816 ve 4817. sayfalarında Paşa ile ilgili bölüm var:

 “Cennet-mekân Sultân Selim Hân-ı sâlis ve cennet-mekân SultânMahmud-ı sâni Hazretleri devirlerinde iki defa mesned-i sadâret-i uzmâya geçmiş vüzerâdan olup, Gürcüyy’ül-asldır. Mîr-âhûr Mustafa Paşa’nın kölesi olup, bunun oğlu İbrahim Bey’in idaresinde terbiye ve badehu i’tâk olunarak, bazı vüzerânın hizmetinde bulunmuş, ve nihayet Maden emanetine ve 1213’de bu emanete ilâveten ve rütbe-i vezâretle Erzurum Valiliği’ne nasb olunmuş; ve yine o sene Fransızların Mısır’a duhûlleri üzerine,  Der-saâdet’e celple, mühr-i sadâret uhdesine bi’t-tevdi, serdârlıklacânib-i Mısır’a izâm; ve bu mesele ile uğraşarak, yedi seneye karib müddet mesned-i vekâlet-i mutlakada kaldıktan sonra, 1220’de kendi rızâ ve ihtiyârıyla maden mâlikânesineiâde; ve müteâkiben Rusya muhârebesi açılmakla, Erzurum Valiliği ve Şark ser-askerliği dahi uhdesine ihâle olunmuştu. Cennet-mekân Sultân Mustafa Hân Hazretleri’nin cülûsundan sonra Bağdat Valiliği’ne nasb olunarak, azîmet etmezden evvel, cennet-mekân Sultân Mahmut Hân-ı sâni Hazretleri zîverefzâ-yı taht-ı Osmâni olmakla, 1224’de sâniyenmesned-i sadâret-i uzmâyanasb, ve Der-saâdet’e celp ile, yeniden Rusya seferi açıldıktaserdârlıkla Rumeli cânibineazîmet etmiş; bu defa dahi iki seneye karîb müddet idâre-i umûr-ı devlet ettikten sonra, 1226’da azl ile Dimetoka’ya ve badehu Rodos’a ikâmete memur olmuş; ve sonra Ağriboz muhafızlığına nasb ve bir sene mürûrunda Sakız’a nakl olunarak, orada ikâmete memur iken, 1234’de vefat etmiştir. Kâtip ve şâir ve âkıl bir vezir idiyse de, umûr-ı harbiyede tecrübesi ve tıynetinde şecâat ve cesareti olmadığından, gerek Mısır’da ve gerek Anadolu ve Rumeli’nde muvaffak olamamıştı.”