Türkiye 6 Şubat 2023’de tam bir felaket yaşadı. Kahramanmaraş’ta 9 saat arayla yaşanan 7.7 ve 7.6 büyüklüğündeki iki büyük deprem, 10 kenti yıkıp geçti. 1939 Erzincan depreminden sonraki en büyük felaketi yaşadığımız açıklandı. Deprem Kahramanmaraş merkezli olarak, Gaziantep, Hatay, Şanlıurfa, Adıyaman, Adana, Osmaniye, Kilis, Malatya ve Diyarbakır’da yıkıma ve can kayıplarına yol açtı. Doğu Anadolu fay hattında gerçekleşen deprem 10 şehrimizi ve 13,5 milyon kişiyi etkiledi. 16.4 kilometre derinlikte gerçekleşen deprem 10 ilimizin dışında Türkiye’nin birçok kentinde hissedildi.

Deprem 110 bin kilometrekarelik bir alana yayılmış olup, ilk tespitlere göre bölgede 7 binin üzerinde yıkılan binanın enkazında çalışma yürütülüyor. Depremin yarattığı korkunç bilanço her geçen gün ağırlaşıyor. Ölü ve yaralı sayısı artarken, soğuk hava ve olumsuz hava koşulları arama ve kurtarma çalışmalarını etkilemektedir. Bu depremin özelliği etki alanının 110 bin kilometre karelik geniş bir alana yayılı olması nedeniyle müdahalenin, arama ve kurtarma çalışmaları ile yardımların ulaştırılmasında yarattığı zorluk olmuştur. 7 binin üzerinde yıkılmış binanın dışında yıkılma tehlikesi taşıyan çok hasarlı bina sayısının 10 binin üzerinde olması arama, kurtarma ve yapılacak yardım çalışmalarını zorlaştırmıştır. Yıkılan binaların yanında ayakta duranlar da çok hasarlı olup, büyük risk taşımaktadır. Bu durum afet bölgesini geniş çaplı, korkunç bir yıkımla karşı karşıya bırakmıştır. Dolayısı ile bu olumsuzluklar yapılan çalışmaları etkilemekte ve bunun yanı sıra depremin genel koordinasyonunda yaşanan yanlış ve eksiklikler ile gelen yardımların dağıtımında yetersiz kalınması, Twitter’a getirilen erişim kısıtlaması ve özellikle telefon operatörü firmaların iletişimin güçlendirilmesi için hiçbir çaba göstermemeleri 6 Şubat depreminde ortaya çıkan başarısızlığın en önemli nedenleri olmuştur.

1999 Gölcük ve Düzce depremlerinden sonra neredeyse çeyrek yüzyıl geçti. Bu süre içinde yaşananlar unutuldu. Depreme karşı ve geleceği kurtarma adına fazla bir önlem alınmadı. Sonuç ortada. 10 ilimiz yok pahasına harap oldu, binlerce insanımız hayatını kaybetti, on binlerce yaralımız var. Geçmişten gelen hata ve ihmaller yüzünden yaşanan deprem felaketleri bize çok pahalıya mal oldu. Yaşadığımız bu felaket, millî gelire yüzde 10 katkı veren bir bölgeyi kapsamaktadır. Üretim kaybının ne kadar büyüklükte olacağı ve kaybın ne kadar süreceğini tahmin etmek mümkün değil. Ancak öngörülen büyümeden en az yüzde 1-2 puanlık düşüş olmasını beklemek mümkün. Bu depreminin Türkiye ekonomisine yaklaşık 40-50 milyar dolarlık bir fatura çıkaracağı, ekonomide milyarlarca TL yeniden inşa maliyeti yaratması tahmin ediliyor. Çöken hastanelerin, kamu binalarının, zarar gören yolların, iletim hatlarının yeniden inşâsı, çeşitli fabrika ve tesislerin ve en önemlisi konutların yapımı için milyarlarca dolarlık bir harcama gündeme gelecektir.

Sonuç olarak; aradan geçen yıllarda fay hatlarıyla dolu coğrafyamızın birçok bölgesinde ağır deprem felaketleri yaşadık. Hayatlarını kaybeden yurttaşlarımızın acılarını yürekten paylaştık. Her seferinde gereken derslerin alınacağı söylemlerini sıkça dinledik. Ne yazık ki, depremden gereken dersleri halen alamadık. Acaba çocuklarımız depreme dirençli alt yapıların ve binaların olduğu bir Türkiye’de yaşayabilecekler mi? Yabancı basının “kıyamet” olarak tanımladığı bu felaketi bir daha yaşamamak adına ülkemize geçmiş olsun dileğinde bulunuyoruz.