Pandeminin gölgesinden henüz kurtulmuş sayılmazken önceki yıllarda olduğu gibi 2021 yılı da iyisi ve kötüsü ile geçti. Bir önceki yılda sosyal hayatımızı kısıtlayan yaşam biçimi bu yıl olduğunca normale dönmeye başladı. Dolayısıyla yaşadıklarımızla sosyalleşmenin önemini anlamış olduk.

Yaşadığımız ekonomik sorunlar ve özellikle enflasyon ve yılın sonlarına doğru döviz kurlarındaki yükseliş ve hızlı değişimler birçok olumsuzluklara neden oldu. Öte yandan iklim krizi, gıda ve su sorunları gelecekte bizi bekleyen tehlikeler olarak gözükmekte ve endişelendirmektedir. Öncelikle dünyanın asla eski dünya olmayacağı ve gelecekte çok ciddi bir biçimde ekonomik daralma ile karşı karşıya kalacağımız ve yeni hikâyelerin doğacağı ileri sürülüyor.

“Kendi kendine yetebilme”  ve dünyada birçok sektörde “küreselleşmeden yerelleşmeye” doğru yeni yönetim ve yatırım önceliklerinin gündeme geleceği söyleniyor. Özetle koronavirüs sonrası “Ekonomik Virüs” beklentisinden söz ediliyor.

2021 yılı ile ilgili önemli özellikler arasında, geçen yılın bize sabrı öğrettiği, pandemi ile birlikte sağlığımız konusunda endişelerin hayatımıza yepyeni bir stres faktörü olarak girdiği ve insanların tatil anlayışının değiştiği gibi farklı konular da bulunmaktadır. Kamp, karavan, bisiklet ya da tekne ile tatil yapma anlayışları çoğalmaya başladı. Lüks kampçılık anlamına gelen “Glamping” tatil tercihi pandemi’den sonra ön plana çıktı. Doğa içerisinde vakit geçirmek ve böylece kamp havasında sadelikle lüksün birleştirildiği bir tatil modeli ortaya çıkmış oldu. Pandemi ile birlikte zirve yapan online alışverişler, tüketicilerin kalıcı alışkanlıkları arasına girmiş oldu. 2021 yılında pandemi kaynaklı sağlık endişeleri ve kısıtlamalar nedeniyle insanların evlerinde daha çok vakit geçirmeleri, alışveriş alışkanlıklarını etkilemiştir. Dolayısıyla hızla gelişen online ticaret son yılların rekorunu kırdı. Türkiye’de internet üzerinden alışveriş yapanların oranının son birkaç yılda beş kat büyüdüğü ve yüzde 44’e ulaştığı belirtiliyor.

Pandemi sonrası dönemde ve yaşadığımız yılda tarımın önemi bir kez daha ortaya çıktı. Dünya nüfusu artarken, tarım alanlarının azalmaya devam etmesiyle gıda güvenliği sorunu ve buna bağlı olarak tarımsal üretimin üst düzeye çıkarılması büyük önem kazanmaktadır. Pandemi süreci ile birlikte küresel gıda krizinin ve iklim değişiminin önemi ciddi olarak tartışılmaya başlandı.  En zorlu koşullarda sınırların kapatılmasından ve ülkelerin tarımsal üretimde bir şekilde kendi kendilerine yetiyor olmasından söz ediliyor. Bunun sonucu olarak da,  tarımsal üretimi büyük olan devletlerin önce “kendi vatandaşım” diyerek yeni bir anlayış geliştirdiklerini görüyoruz.

Sonuç olarak; artık hiçbir şey, eskisi gibi olmayacak. Bu nedenle dünya yeni bir değişim ve gelişime hazırlanırken, bizim de buna ayak uydurmamız gerekecektir. Riski artan dünyada toplumsal dayanışma ile sorunların üstesinden gelinebileceğini ve daha iyi günlere ulaşabileceğimizi ümit ediyoruz.