ELAZIĞ’IN ENLERİ ÖDÜL GECESİ

İlk önce KARA Gardaşı kutlarım. En büyük ödülü o hak etti. Sebebine gelince sosyal hayatımıza heyecan kattığı için. Gardıroplarda pas tutan naftalinli papyonlu takım elbiseleri; bayanların tuvaletlerini (elbise) gün yüzüne çıkarttığı için…

Yıllardır böyle renkli bir gece görmemiştik. Öncelikle davetlilerden başlayalım; izlediğim kadarıyla çoğu ödül alan ve verenlerdi. Geceyi renklendirmek için ilginç simalar da seçilmişti. Başta Şevket TORAMAN hemen şovunu yaptı ve aylar önceki ‘’Elazığ yarayı yemiş’’ potunu düzeltmeye çalışıp, ‘’Elazığ yaralı’’ dedi. Diğer bir isim ise Vekilimiz Zülfü DEMİRBAĞ… O da hareketli bir gece yaşadı. Peynir ekmek gibi ödül dağıttı. Bir açık verir mi diye bekledim, ama pek vermedi. Şekerinin ve tansiyonunun yükselmemesi sevindiriciydi. Laf arasında ‘’Komünistler namuzsuzdur’’ veya ‘’az yiyin bakın elbiselerin içine zor sığısiz’’ deseydi. Işıklı gece karanlığa gömülürdü.

Gelelim ödüllere…

Masanın üzerinde onlarca Oscar amca doluydu. Bu kadar Oscar’ı ne yapacaklar diye düşünürken, bir baktım hiç kalmamış hepsinin sahibi varmış. İçimden, ‘’Bari bir tane arta da gidem onu da hatıra olarak alam.’’ Diye geçiridim ama, ne yazık ki hepsi uçtu gitti. KARA Gardaşa haber verem kenarda köşede kalmışsa bir tane yollasın.

Merak ettiğim birkaç soruyu soracam…

Bu soruları nedendir bilmim ama bana çok soran oldu. Ondan Elçiye zeval olmaz derler. Sorularımdan İlki bu ödülleri hak edenlere kim karar verdi? Nasıl bir seçim yapıldı? Bu seçimler nerde ve ne zaman yapıldı? Diğer bir soru ise niye bu kadar çok ödül verildi? KARA gardaş merak edilen bu sorulara bir açıklık getirirse, hem benim hem de meraklıların merakını gidermiş olur.

Herhalde bir kişinin birden fazla ödül vermesi de ilginç bir görüntüydü. Zira sahnenin ortasında çakılıp kalanlar oldu. Hatta masayla sahne arasında mekik dokuyanlar, oturmaya fırsat bulamayanlar dahi oldu.

Bir an aklıma şöyle bir mizansen geldi. Farz edelim ki...

Bayan, ödülü alıp masasına gider. Tam otururken ikinci bir anons gelir, tekrar ödüle çağrılır. O an masada olmayıp hava almaya çıkan kocasını ikinci ödülü almaya göndermek ister. Çocuğuna ‘’yavrum git babanı çağır gelsin, ikinci ödülü de o alsın’’ der. Çocuk babasının yanına koşup gider ve ‘’baba baba, annem deyiki gelsin bu ödülü de o alsın.’’ Baba, ‘’git anana söyle onu da o alsın, gelemem’’ der. Annesinin yanına dönen çocuk ‘’anne anne, babam gelmi ne olursun bunu da ben gidem alam’’ diye ağlamaya başlar. Anne dayanamaz ‘’hadi o zaman ağlama git al’ diyerek çocuğu sahneye ödül almaya gönderir, koşa koşa sahneye giden çocuk ‘’amcalar amcalar, annem ve babam gelmiler, ödülü bana verin’’ diyerek vekilin elindeki ödülü kapıp kaçmaya başlar. Neye uğradığını şaşıran vekil ‘’yakalayın yakalayın, Oscar’ı kaptılar’’ deyince, spikerler ‘’sakin olun vekilim kaçmi kaçmi ödülü biz verdik’’ diye ortamı sakinleştirirler. İşte anlattığım bu bölüm tamamen mizansen.

26 Şubat Cumartesi günü böyle bir geceyi dolu dolu yaşadık. Kim nasıl eleştirirse eleştirsin, beni bağlamaz, ilklerin yaşandığı bir ENLER ödül gecesi olduğu için ilgimi çekti ve aklımda kalanları yazdım. Ödül alanları tebrik ederim. Çoğu ödülü hak eden insanlardı.

***

YENİ ŞAPKAM

Sağda solda arkadaşların şapkalarıyla fotoğraf çektirince, bu böyle olmi en iyisimi kendime bi sekiz köşe şapka yaptıram dedim…

Gittim meşhur şapkacı Fethi’nin yanına, ölçtü biçti. Kumaşı seçtim. Bu arada ölçmeyi de öğrendim ve siparişi verdim. Laf arasında Fethi Usta dedi ki ‘’Abi geçenlerde beni Kadir İNANIR aradı, “10 tane Tatar Ramazan şapkası sipariş etti.’’ Şimdi ben de, Kadir İnanır’ın şapkacısından şapka alan biri oldum. Çıkınca sosyal medyada fotoğrafını paylaşırım.

HAFTANIN FIKRASI:

Adamın biri yolda giderken, birden ayağı kayıp düşmüş. Arkasından gelen adam, kalkmasına yardım etmiş. Düşen adam teşekkür ettikten sonra:

-“Sizin bu iyiliğinize nasıl karşılık verebilirim?” Demiş.

-“Vallahi ben şimdiki iktidar partisinin bir üyesiyim. İlk seçimlerde bizim partiye oy verirseniz, ödeşmiş oluruz…” diye cevap vermiş…

Adam ters ters bakmış karşısındakine:

-“Beyefendi ...Beyefendi...” demiş. “Ben düşünce k.çımı yere vurdum , kafamı değil!..”