BİR GARİP BEDO  /   BEDRİ YÜCEL

KANYONLARIN TEKNESİ

Kanyonların teknesi, Dünya Gıda Günü Sempozyumu’na katılan uzmanları alarak, Baskil limanından- kanyonlara doğru hareket eder. Bir anda su alıp batmaya başlar. Uzmanlar ve teknedeki insanlar kendilerini zor bela kıyıya atarlar. Kanyonların teknesi meğerse; çürükmüş, bakımsızmış…  Onun için yüzememiş, yarısı batmış, yarısı da kıyıya tutulu kalmış. Esas kıyamet de Elazığ’da kopmuş.                        ‘’Yok efendim öyle bir olay olmamış’’ diye açıklamalar olsa bile, olayın gerçek olduğu, kanyonların teknesinde olduğu iddia edilen cep telefonlarıyla merkeze ulaştırılmıştır. Her ne kadar kanyonların teknesinde bu devirde cep telefonu olmaz diye inkâr edilmeye çalışılsa bile, bu olay haber merkezine ulaşmıştır.  Yaşanılan olaydan sonra sosyal medya yıkılır. Yetkililer ‘’yalandır, bizim teknemiz geçen sene kaybolmuştu’’ diye üstünü örtmeye çalışılsalar bile, sonunda gerçek olduğunu kabul etmişlerdir. Ardından “biz kaptana bu kadar yük alma, bak bu tekne bu kadar yükü kaldırmaz diye uyarmıştık’’ diyerek bütün suçu kaptana yükleyip çıkarlar…                                                                             

                                                                          ***                                                

KÖŞELERİN FAYDASI

Değerli bir köşe yazarımızın yazısını okurken son cümlesinde dikkatimi çeken bir şey oldu. Takipçisi yazarımıza sormuş  ‘’Bu kadar yazisiz çizisiz, sizi dikkate alan oli mi? ’’

Şimdi birkaç olaydan bahsedeceğim bakalım köşe yazarları dikkate alınmış mı? Etkili olmuş mu?

1-) Pandemi sürecinde bir karar alındı ve Gazi Caddesine araç girişleri yasaklandı. Uygulamanın, yanlış olduğu köşe yazarları tarafından dile getirildi ve karardan geri adım atıldı.

2-) Önceki yıllardan birinde Namık Çiftçi Caddesi tek şeride düşürüldü. Kararın yanlış olduğu köşe yazarları tarafından hemen dile getirildi ve karardan geri adım atıldı.

3-) Giden Valilerden biri yeni Hükümet Konağını, Asri mezarlığın orda odun ambarının yerine yapılmasına karar vereceği anda, köşe yazarları bunun yanlış bir karar olduğunu dile getirdiler ve karardan geri adım atıldı.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün… Üç tane önemli olayın düzeltilmesinde köşe yazarlarının etkisini kısaca belirttim.

                                                                           ***

ATIN ZİNDANA

Harput kalesinde bulunan zindan ziyarete açılmış. Sadece ziyarete açılması yetmez faal hale getirilsin. Yıllardır bu şehre ihanet edenleri kaledeki zindana atah!  Acaba zindanlar büyük mü? Küçük mü? Onlarca insan oraya sığar mı? Onu da bilemim…

Hele gidem, bir görem, kapasitesi ne kadar? Olmazsa genişletiriz. Yalnız genişletilme işi çok şeffaf olmalı, Karadenizli değil yerli firmalara ihale edilmeli. Yerli kazansın, niye paramız dışarıya gitsin, yazık değil mi?

Aman ha sağlam yapasız, zindana tıkılanlar bir yol bulup gaçmayalar!

                                                                         ***

TAYFUN BABA

Uçah mı? Yok uçmayah. Hele biraz dinlenek, 45 gün havaalanı kapalı. Ya yanımıza uçacahlar?  Onlar uçsunlar, biraz yakınımıza gonsunlar biz gidek alah. Kara kara düşünüyorum, haftada bir il dışına uzaklara keyif olsun diye uçakla gidip gelen ben nedecem?

Kalk buradan beş saat önceden yollara düş.  İki üç saat de yoldur, beklemedir, 10-12 saatte İstanbul’a İzmir’e git. En iyisi ben Tayfun babayı arayam, zaten pilot gibi adam!

Bir keresinde, emektar şahinimle 12 saatte beni İstanbul’a götürmüştü. Zaten derdim ‘’Tayfun baba senin tek rakibin var o da Türk Hava Yolları’’ daha rakibi de kalmadı, tek rakibi kendisi.

HAFTANIN FIKRASI:

BATAN GEMİ

Bir grup İngiliz, Amerikalı ve Türk gemiyle yolculuk ediyorlarmış. Birden şiddetli bir fırtına kopmuş. Geminin batacağını anlayan kaptan hemen yolculara koşup gemiyi boşaltmalarını istemiş. Fakat kimse buna inanamamış. Kendini denize atmayı kabul etmemiş…

Bir süre sonra bütün yolcuların ölüm tehlikesiyle karşı karşıya olduğunu gören kaptan hemen bir tayfasını çağırmış;

“Git bir de sen dene onları gemiden atlamaya ikna etmeyi.” demiş. 

Tayfa gitmiş ve kısa bir süre sonra geri dönmüş. Kaptan merakla sormuş:

- Eee, noldu?

- Hepsi atladılar efendim.

Kaptan çok şaşırmış:

- Nasıl olur, daha demin kıllarını bile kıpırdatmamışlardı. Ne dedin onlara?

- Çok kolay, İngilizlere;

“Sizin gibi soylu insanlar batmak üzere olan bir gemide olmamalılar” dedim.

Amerikalılara deniz suyunun insan vücudu için çok faydalı olduğunu söyledim.

- Peki ya Türklere ne dedin?

- Onlara da “Denize girmek yasak!” dedim.

HAFTANIN FOTOĞRAFI:

bedo fotoğraf.jpeg