SAHUR HALAYI

 Sahur Halayı coşkusu, mahalle mahalle devam edi…

Şaka maka Türkiye’ye nam saldık, yerel kanallarımız da ilgi gösterince, meşhur sahur halaylarımız ile meşhur olduk. Muhtarların katkısını unutmamak lazım. En çok korktuğum şey, birilerinin gaza gelip havaya sıkması… Gel de, ayıkla pirinçin taşını.

Tavsiyem, çalgıcıların yanında birer tane de bekçi görevlendirilmesi. Fena olmaz yani.

Birde sahur halayı ve çeşitli oyunlar oynayanlardan birkaç isteğim var… 

Mesela her mahallede sesi güzel olanlar mahalli türküleri seslendirseler, mümkünse kendi halk oyunlarımızı oynasalar iyi olmaz mı? Geçen gece bir baktım ki ‘Fadile kız fadile’yi’ söyleyip oyniler… Onu söyleyeceğinize  ‘Meteristen ineydim, Güllüm gile gideydim’ deseydiniz daha iyi olmaz mı? 

Büyükler, gençler ile oynarken unutmayın ki siz kültür elçilerisiniz. Sizi izleyen çocuklar bu oyunları, türküleri sizden öğrenecekler ‘Fadile’ dersen, Fadile türküsü akıllarda Elazığ’ın diye kalır ve bizim Güllü unutulur, böyle de gider.  

                                                                            ***

BİR TERSLİK VAR 

 

Dünya’nın her yerinde binalara giriş çıkış kapısı yapılırken, sağdan girip, yine sağdan çıkma mantığı vardır. Eğer yanlış bilisem beni uyarın. Zaten ben de emin olmak için mühendis ve müteahhit arkadaşlara sorup teyit ettirdikten sonra yazdım. Öğrendim ki gerçekten öyleymiş ama bu  kural bizim fuar ve kongre merkezimizi bağlami…

Neden böyle yapıldığı beni ilgilendiren bir konu da değil. Sorun sadece binaya girerken çapraz yürümek zorunda galim. Sağa alışmışım ya insanlarla da çarpişim. Yani kısacası bir terslik var. Bu konuyu orada giriş çıkış yapan ve anlayan insanlara da sordum. Dediler haklısın biz de tersliği fark ettik.

                                                                             ***

HIZLI ÇUF ÇUF 2034’DE

Hızlı tren bir an önce Elazığ’a gelsin. Hem ucuz, hem de hızlı ulaşımdan faydalanam diye hayal gurim. Bunu geçenlerde bir yazımda dile getirdim. Beklenen açıklama yeni geldi. Birileri, ‘’boş hayaller kurma, 2034’den önce gelmesi zor ve epeyi bir zaman bekleyeceksiz.’’ Dedi…

-Ne talihsiz bir şehiriz anlamadım gitti. Havaalanı yapıli, direkt İzmir seferleri iptal edili…

İzmir’e direkt uçuşlar başladı mı bilmim? Merak edip daha da bahmim bile…

Zira hep sükût-u hayal. Bakalım şu altın, bakır madenlerinin ihalesi ne olacak?

Eğer bizde kalırsa artık bu zenginlikle kendi uçağımızı, hızlı trenimizi yapar kimseye minnet etmeyiz. Madenlerimizden elde edeceğimiz gelirler ile ovalarımızı sular, köprülerimizi de yaparız artık.  

                                                                            ***

GİTTİ DE GİTTİ

İyi mi ettik? Bak söyleye söyleye en sonunda nazar ettik. Her yerde, ‘’bizde üç tane bakan yardımcısı var, dört olunca birleştirip  bir bakan yapacağız.’’ Diye konuşup duridik.

Döndük mü başa? Sil baştan…

Kim bilir daha ne zaman üç tane daha yapıp, dörtleyip bir bakan yapabiliriz?

Kolay değil gardaş yirmi sene uğraştık. Gecenin bir vakti herkes uykudayken sessiz sedasız uçup gittiler. Onu bunu boş ver, o uyanık geçinenlere sinir olim…

O ki uyanıksız, her şeyi bilisiz niye bize haber vermisiz? Bizi de uyandırmisiz? Bu bizim yardımcıların ayaklarını kaydırdılar ya kimden şüphelenim bilimisiz? Gidim gelim, yine ahan bu sağımızda solumuzda oturan komşulardan şüphelenim.

Nazarı da onlar etmişlerdir. Hatta muska bile yapmışlardır.

                                                                             ***

YENİ PARA

Sanırım daha zamanı geldi... 

Artık bir lirayı iki lirayı dilenciler bile kabul etmiler. Genelde bir ekmek parası istedikleri için, “bu paraya ekmek gelmi” deyiler, onun için bir an önce demir beş liranın çıkarılması gerekli. Tabi bu benim şahsi fikrim, ötesini büyüklerimiz bilir. Bir de kâğıt beş yüzlük ve eskiden olduğu gibi mor binlik de çıkarılırsa fena olmaz yani. Hem bahaneniz hazır dersiz ki ‘’Gardaş bu mor binlikleri taa önceden, bizden evvel çıkarmışlardı biz sadece tazeledik. Her şeyi sizin rahatlığınız için yapik. Paranızı rahat taşıyasız, yüküz hafiflesin diye yaptık.’’ Dersiniz, kenara çekilirsiniz.  

                                            

HAFTANIN FIKRASI: 

Bektaşi'yi Ramazan'da öğle vakti yemek yerken yakalayıp, sıkıştırmışlar...

-“Neden Oruç’u yiyorsun?” 

Bektaşi: 

-“Ulan” demiş, “aç gezerken kimse bir şey sormuyor. Bugün yiyecek bir şey buldum, hepiniz üstüme geliyorsunuz!..”