ATLA GEL ŞABAN

Nedendir bilmim ama oldum olası hayvanlar arasında en çok atları severim…

Acaba diyim Orta Asya’nın uçsuz bucaksız bozkırlarında at binen, ok atan atalarımdan dolayı mı bu sempatiyi duyim…

Bilemim, çocukken bir kere binmiştim. Daha da nasip olmadı. Sonralarda ise gidip koşularını izlemeye merak sardım, sadece izlemek ama öyle para yatırıp onların sırtından para kazanmayı hiç düşünmedim Bir de tribünden atlarının birinci gelmesi için bağıran ve onlara para yatırıp altılı tutturmaya çalışan seyircilerin hâlet-i rûhiyelerini ve coşkularını izlemek hep hoşuma gitmiştir. Bu ortamı telefonumla videoya çekip döne döne izlerim. Bu olayların cereyan ettiği yerin adı çoğumuzun da bildiği gibi hipodromdur. At yarışı günleri bugünlerde ilimizde de olduğu için soluğu Yurtbaşı beldemizdeki hipodromda aldım. Bizim hipodromun diğer illerdekinden daha güzel olduğunu özellikle belirtmek isterim. Yani çok şanslıyız, ha pikniğe gitmişiz ha hipodroma. Böyle güzel bir yer burada anlatmakla bitmez. Özetlemem gerekirse kısaca şöyle diyebilirim; süper bir manzara ve zemin yeşillikler içerisinde, orman gibi bir yer çağa çoluk toplanın, yiyeceğinizi içeceğinizi yanınıza alın. Mis gibi temiz bir hava sunan hipodromun yolunu tutun. Beldemiz de çok güzel yolları, temiz, gece ışıl ışıl kaldırımdaki aydınlatmalar ve beldenin girişindeki dev bir giriş kapısıyla övgüyü hak edi. Çarşamba günleri monotonluktan sıkılıp değişik bir ortam ararsanız eğer erinmeyin gidin, görün, gezin, biraz heyecan yaşayın ve bu tesisleri şehrimize kazandıranlara bir rahmet çıkarın. Kısa bir hatırlatma daha yapayım. Oraya gidince her koşunun sonlarında telefonunuzu video çekmeye ayarlayın. Yüzünüzü tribünlere dönün, seyislerin ve altılı oynayanların bağrışmalarını, tavırlarını, tribünden aşağı doğru koşarak inmelerini muhakkak çekin ve sonra tekrar tekrar izleyin. Emin olun bu tadı başka hiçbir yerde bulamazsınız. Siz de gayri ihtiyari “gopta gel” diye bağırırsız. Aklınıza bir de Kemal Sunal’ın atla da gel Şaban filminde çaldırdığı “şiki şiki baba” türküsü gelir.

***

DAMAT HALAYI

Sosyal medya da gördüm. Elazığ’da arkadaşları damada cenaze merasimi düzenlemişler. Hafızamı kurcaladım ve buna benzer eski olayları gözümün önüne getirdim. Neler mi yapmışız? Damat’a ayva ve emzik hediye etmişiz. Damadı kaçırmışız, damadın sırtına vura vura perişan etmişiz. Kovalarla suyu damadın üstüne dökmüşüz. Evinin yolunu kesip, damadın evine girmesini engellemişiz. Berberin usturası kesmemiş. Kılıbık diploması vermişiz. Yemek kazanlarının kapağı açılmamış. Kısaca damatla ilgili aklımda kalanlar bunlar.
Gelinlere yapılan şakalar neler pek bilmim? Onu da bayan yazarlardan biri yazsın artık. Cenaze merasimi esprisiyle damadın arkadaşları gündem olmayı başarmışlar.                                                           

***

ASAYİŞ BOZUK

Bu aralar hırsızlarla, telefon dolandırıcılarıyla uğraşim. Hırsızlar, bahçe evimizin bakırlarını seçip götürdüler.

Hiçbir şeye yanmim, kablolara çok acıdım…

Ağaçlara su verme zamanı kablosuz motor çalışmaz ki…

Gardaş! Hem sen o kabloları götürüp 50-100 Lira’ya satacaksın fakat yenisi 1500 TL.

Telefoncular ise birkaç gün hem sabit, hem de cep telefonumdan dadandılar.

Karşılıklı iltifatlardan sonra vazgeçtiler şimdilik, zira tekrar arayabilirler ucu açık.

Diğer bir sorunum ise trafik magandaları. Onlarla haberleşme şeklimiz ise genelde kornayla oli, kızmışlarsa “düt düt düt” diye duygularını ifade ediler. Ben de “düüüüüttt” diye cevap verim, böyle daha iyi hiç değilse işin içine yumruk sopa girmi.

***

HAFTANIN FOTOĞRAFI:

***

HAFTANIN FIKRASI:

TEMEL İLE FADİME KÜSMÜŞ…

Temel ile Fadime birbirine küsmüş, konuşmazlar. Temel’e sorarlar;

-“Fadime ile konuşmuyormuşsunuz. Peki nasıl anlaşıyorsunuz?..”

Temel: “Benim ihtiyacım oldimi Islik çalayirum” der.

-“Peki”, derler; “O’nun ihtiyacı olduğunda ne yapıyorsunuz?..”

Temel: “O zaman da Fadime yanuma geli. Islik mi çaldun deyi!”