Aziz şehir Elazığ için yazılmış birçok eser, kitap, dergi ve çeşitli yayınlar bulunmaktadır. Bu eserlerden biri, ELFED (Elazığ Dernekler Federasyonu) tarafından basılan "Cumhuriyetimizin 100. Yılında İz Bırakan 100 Elazığlı" adlı çalışmadır. Editörlüğünü kıymetli hocam Prof. Dr. Orhan KILIÇ'ın üstlendiği bu eser, Elazığ'ın önemli şahsiyetlerini tanıtmak amacıyla kaleme alınmıştır. Biz de bu çalışmada, Elazığ'ın yetiştirdiği önemli ozanlardan ve ulu insanlardan biri olan "Nimri Dedeyi" tanıtmaya odaklandık. Bu kıymetli çalışmanın gerçekleşmesinde emeği geçen başta ELFED Genel Başkanı Sn. Kazım Gökhan Elgin olmak üzere, Orhan Kılıç hocama ve 41 farklı yazarımıza içten şükranlarımı sunuyorum. Şimdi, Nimri Dedeyi daha yakından tanıyalım.

Nimri Dede

Hayatı

Asıl adı İsmail Dehmen olan Nimri Dede 1909 yılında Elâzığ’ın Keban ilçesine bağlı Nimri köyünde doğmuştur. Nimri köyü 8-9 asır önce kurulmuş olup,  Şeyh Hasan Ocağı’na bağlı Alevi-Türkmen köyüdür. Keban ilçesine uzaklığı 13 km’dir. “Nimiri” kelimesi Farsça kökenli olup ölümsüz anlamına gelmektedir. Efsaneye göre köyün adı; sultan Alâeddin Keykubat döneminde bu bölgede yaşanan bir hadise sonrasında verilmiştir. Keykubat’ın askerinin “Nimirim, nimirim.” yani “Ölümsüzüm.” dedikten sonra isminin böyle kaldığına inanılmaktadır. Nimri Dede, Nimri mahlasını doğup büyüdüğü ve çok sevdiği köyünden almıştır. Keban ve yöresinde Şıh İsmail olarak da bilinmektedir. Nimri Dede çocukluk ve gençlik yıllarını köyde geçirmiştir. 12 yaşındayken hem annesini hem de babasını kaybetmiştir. Üzücü geçen üç yılın ardından 15 yaşında gurbetin yolunu tutarak İstanbul’da gümrük müfettişliği yapan amcazadesinin Ahmet bey’in yanına yerleşir. Okumaya,  ilim ve irfana her daim düşkünlüğü olan Nimri Dede Numune-i İrfan adlı bir okulda üç yıl okutulur. Okula geç yaşta başlama gerekçesiyle üç yıl sonra öğrenimden uzaklaştırılır. Nimri Dede aynı zamanda büyük bir ilim irfan insanıydı. Bilime büyük bir önem verir, âlimlerin ve ilim ehli kişilerin dergâhlarında sürekli yer almaya çalışırdı. Ayrıca Nimri Dede Osmanlıca okuyup yazmasını iyi derecede bilmekteydi. Nimri Dede’nin ilk evliliği 1920’li yıllarda olur. Köylüsü Elif Hanım’la gerçekleşen bu evlilikte Kadiriye adında bir kız çocukları olur. Fakat Nimri Dede çok sevdiği eşi Elif’i Fırat Nehri’nde boğulması sonucunda kaybetmiştir. Ömrü boyunca unutamayacağı ilk göz ağrısı için birçok şiir kaleme almıştır. “Sılada Sevdiğim Bir Gonca İdi” adlı şiir sonradan Abdullah Yüce tarafından bestelenmiştir. Nimri Dede ikinci evliliğini 1932 yılında gerçekleştirerek Miyese Hanım’la evlenmiştir. Nimri Dede’nin ikinci eşinden Battal Gazi, Fikrîye, Şükran, Naki, Ercihan, Şenay ve Sonay adında çocukları olmuştur. Nimri Dede’nin aynı zamanda çok iyi bir güreşçi olduğu da bilinmektedir. İstanbul’da bulunan Fatih Spor Kulübü’nün resmî güreş sporcusu olarak yarışmalarda yer almıştır. 1970 senesinde köyüne dönerek ziraatla uğraşan Nimri Dede, Hakk’a yürüdüğü 1986 senesine kadar ara ara sevdiklerini ziyaret maksadıyla İstanbul’a gelir. 1986’da rahatsızlanan Dede, yolculuğa çıkacak bir insan gibi hazırlanır, köylülerle vedalaşarak irtihal edeceği günü yakınlarına bildirir ve 18.10.1986 tarihinde Hakk’a yürür. Nimri Dede’nin kabri köyü Nimri’de bulunmaktadır. Ölümünün üstünden 36 yıl geçmesine rağmen bölgede sık sık anılan ve çok sevilen biri olarak hatırlanmaktadır. Ondan gelen tasavvufi, âşıklık, ozanlık yolu başta kızı Suna Dehmen olmak üzere ailesi tarafından devam ettirilmektedir. Nimri Dede’ye ait olan ‘’Sözde Ben Bir İnsan Olmaya Geldim‘’ sözü onunla özdeşleşerek, Anadolu insanı tarafından sevgi ve muhabbetle benimsenmiştir.[3]

Nimri Dede Eserleri


Aygün ÇAM,  Sultan Alaeddin Keykubat ve Baskil, Elazığ 2022.

Ahmet Buran, Nimri Dede, Elazığ 2017, s. 17.

Aygün Çam, Nefes ve Semahlarla Baskil Keban, Elazığ 2019, s.36.

Türk halk edebiyatı ve Türk halk müziği açısından çok önemli bir yere sahip olan Nimri Dede’nin birçok eseri bulunmaktadır. Eserlerinde tasavvufi vurguların yanı sıra insanlığın ve kamilliğin özüne değinmektedir. Nimri Dede köyde yetişmiş olduğu ortam onun inanç ve felsefe dünyasının şekillenmesinde büyük bir etken olmuştur. Nimri Dede şiirlerinde, tasavvufi boyutun bu denli şekillenmesinin ana sebeplerinden biri de İstanbul’da kaldığı yıllarda bulunduğu dergâh meclisleri ve büyük düşünürler ile geçirdiği vakitlerdir. Nimri Dede İstanbul yıllarında Neyzen Tevfik, Mazhar Osman, Muzaffer Ozak, Şemseddin Yeşil, Osman Cemal gibi şahsiyetlerle tanışır. Bu zevatın sohbet meclislerine devam eder. Şemseddin Yeşil Efendi’nin teşvikiyle Arapça ve Farsça dersleri alır. Nakşiyye, Kâdiriyye, Rıfâiyye, Mevleviye gibi belli başlı birçok tarikin mensupları ile görüşür, sohbet eder. Nimri Dede aynı zamanda saz (cura) da çalan bir şairdir. Sazını kendisi Hindistan cevizi kabuğunu oyarak yapmıştır. On iki perdeli şeklinde olan sazı ile şiirlerini seslendirmiştir. Bu saz günümüzde Dede’nin kızı Suna Dehmen’dedir. Nimri Dede sazını Hindistan cevizi oylumundan yapmasının sebebi ise eskiden dervişler bu oylumlar ile sırf Allah rızası kazanmak için su dağıtırlarmış. Bu durumdan mütevellit Nimri Dede’de eskiden dervişlerin su dağıttığı bu küçük tekneleri saza dönüştürerek şiirlerini, nefeslerini seslendirmiştir.

* Araştırmacı, yazar, Elazığ, [email protected]

Nimri Dede’nin 100’den fazla eseri bulunmakla beraber bunlardan 12 tanesi derlenmiştir.  Bu eserlerde kaynak kişi olarak Dede’nin kızı Suna Dehmen yer almıştır. Ayrıca Nimri Dede’nin ses kaydı da derleme çalışmalarında kullanılmıştır. Birçok eseri bulunan Nimri Dede’nin en önemli ve en bilindik eseri “İnsan Olmaya Geldim” adlı şiiridir. Bu şiir Arif Sağ tarafından bestelenerek 1986 albümünde yer almıştır.  Ayrıca Yılanların Öcü adlı filmde film müziği olarak kullanılmıştır. Yine Nimri Dede 1978 yılında Konya’da düzenlenen Âşıklar Bayramı’nda bu şiiriyle birincilik ödülü almıştır.

İnsan Olmaya Geldim

İkilik kinini içimden atıp

Özde ben bir insan olmaya geldim

Taht kuralı ariflerin gönlünde

Sözde ben bir insan olmaya geldim

Meğerse aşk imiş canın mayası

Ona mihrap olmuş kaşın arası

Hakk’ın işlediği kudret boyası

Yüzde ben bir insan olmaya geldim

Serimi meydana koymaya geldim.

Nimri Dede

Belge 1: Nimri Dede’nin kendi el yazısına ait Osmanlıca kaleme almış olduğu İnsan Olmaya Geldim adlı şiirin orijinal nüshası

TRT Repertuvarında yer alan ve Nimri Dede’nin Fırat Nehri’nde kaybettiği ilk eşi Elif Hanım için yazmış olduğu “Gurbette Sevdiğim Bir Gonca” idi adlı şiiri de oldukça önemlidir:

Gurbette sevdiğim bir gonca idi
Daha koklamadan soldu dediler
Ben ona aşkımı söylememiştim
Duyunca gözleri doldu dediler

Vefasız sanırdım anam o nazlı yâri
Onun için terkeyledim diyarı
Duydum göç eylemiş gönlümün yâri
Sana bir selamı kaldı dediler

 

Artık feryadımı dinlesin çöller
O yosun vadiler sahralar göller
O gül dudaklar pembe yanaklar
Daha koklamadan soldu dediler.

Nimri Dede

Foto 1: Nimri Dede ve eşi Miyase hanım ile Nimri köyündeki bahçesinde.

Kitapların açma bize ey zahit

Kitapların açma bize ey zahit

Hazır cemal hazır meydan dediler

Kâinat âdemdir âdem kâinat

Arif isen işte seyran dediler

Cehalet uyansa devranımızda

Cehennemler yanar seyranımızda

Her nar-ı nur eden meydanımızda

Hiç şüphesiz şah-ı merdan dediler

Ali yolu düşünürler yoludur

İlim, irfan hem fazilet doludur

Bu Dede’n de o kapının kuludur

Gâh can olur, gâhî canan dediler

Nimri Dede

Şu Akıl Ermeyen İnsan Cisminde

Şu akıl ermeyen insan cisminde

Gör ne sanat ne teşkilat gizlidir

O can tohumunun sade birinde

Gör ne sanat ne teşkilat gizlidir

Değme kişi çözemez bu esrarı

Bu ancak bilgin bir düşünür kârı

O gönül denilen Tanrı pazarı

Gör ne sanat ne teşkilat gizlidir

Hele biraz düşün bütün varlığı

Bak neye bağlarsın aşikârları

Dede idrak etsen bu pazarlığı

Gör ne sanat ne teşkilat gizliydi.

Nimri Dede


Ahmet Buran, Nimri Dede, Elazığ 2006.

Nimri Dede’nin kızı Suna Dehmen’in dilinden ‘’Nimri Dede’’

Nimri Dede’nin kızı Suna Dehmen ile gerçekleştirdiğimiz derleme çalışması sırasında babası ile ilgili duygularını şöyle ifade etmiştir:

Anadolu; 11. yüzyıldan itibaren akın akın yürüyen Oğuz Türkmen boylarına ve bu kutlu Türk topluluklarına kılavuzluk eden seksen bin Horasan Erleri, doksan bin Urum (Anadolu) Erlerine yurt olmuştu. Bu insanlığa ışık tutan Eren'ler Anadolu Türk'ünün dilini, inançlarını, töresini canlı tuttular. Türkçe konuşup, Türkçe nefesler söylediler ve Türklük aidiyetini, kenetlenmesini burada yaşattılar. “Her sabah Ağbaba’dan doğan güneşi, alı kahvesi, moru menevşesi, renklerin gülüşüyle kucaklardı Nimri’nin karşısında tüm görkemiyle oturan dağlar… Ve o dağlara doğru bir seda yol alırdı. Aşka gelir de Nimri Dede… Hak Muhammet Ali, ehlibeyt aşkını on iki perdeli sazına, bulduğu kendi özüne deyişleriyle niyaz eylerdi. Saygıdeğer okuyucular; bu topraklardan her bir şiirinde ''insan” olmanın sırrını anlatan Nimri Dede gibi ilimle irfanla bezeli, ulu bir ozan da geçti. Cahilin köşkü sarayı Âşık’a zindan imiş. Birinin maksudu heva, birinin Süphan imiş. Cehaleti mektep medrese görmemekle değil, Hakk’tan gafil olmak biçiminde yorumlayan Nimri Dede, insanlığın bir ahlak biçimi olduğunu bilir ve bu doğrultuda yaşardı. Ömrünü eşyada Hakk’ı müşahede edip, gereğini yerine getirmeye cehd etmekle getirdi. Ve bütün müşkülleri çözecek anahtarın sevgide saklı olduğunu söylerdi. Garipler yoldaşıydı o… Yoksulların, kenardakilerin, sınıkların yandaşıydı. Nimri Dede, coşkun bir Türkmen Alevi’siydi. Aynı zamanda, Hakk’ın cemalinden ve celalinden her ne gelirse gelsin “Elhamdülillah; Sümme Sümme Elhamdülillah.” diyen bir insan-ı kâmil muhibbiydi.  Melamiliğin en değerli hazinesini, erenlerin en cezbeli avazını, güllerin en güzel kokuşunu, tan yerinin en ruhani ışığını, mazlumların en yenik bakışını, heybesine doldurarak el bağlayıp Divan’a durdu. Ve öylece Hakk’a yürüdü. İlmi, kemaleti ve en önemlisi kendi hakikatini bulmasıyla huzura ulaşan babam, Nimri Dede’nin ışığı daim olsun. Mekânı cennet, yoldaşı Ehlibeyt olsun.”

Suna Dehmen –Nimri Köyü  11.07.2019

Foto 2: Nimri Dede

“Ey Nimri Dede maksudum sensin hakikat,
Bir yürümüş hakikat ile şeriat,
Var kendi kendine eyle muhabbed,
Artık olsun nam-ı şana elveda.”

 Nimri Dede

Kaynaklar: 

Buran Ahmet, Nimri Dede, Elazığ 2006.

Çam Aygün, Sultan Alaeddin Keykubat ve Baskil,  Elazığ 2022.

Çam Aygün, Nefes ve Semahlarla Elazığ, Elazığ 2019.