Hankendi Köyü, geçmişte bir “Divan Merkezi”, bir “Bucak-Nahiye Merkezi” ve Belediyelik bir belde iken, nüfusunun 2000’lerin altına düşmesiyle önce köy, sonra mahalle haline gelmiştir.
Biz yetiştiğimizde Hankendi merkezi 600-700 hane civarındaydı. Nüfusunun 3000’in üzerinde olduğu söylenirdi. Bu belde Harput gibi, Urartular, Artukoğulları, Büyük Selçuklular ve Anadolu Selçukluları ve nihayet Osmanlıların hakimiyetinde kalmıştır. Yavuz Sultan Selim'in İran seferinde uğradığı yerlerden biri olduğu söylenir. 17.yy. (1638-39) yıllarında IV. Murat’ın Bağdat seferine giderken Bağdat Şosesi adıyla anrılan bir yol yaptırmış; bu yol üzerinde Hanlar, Askeri Karakollar ve diğer yapıları inşa ettirmiştir. İşte Bağdat Şosesi’nin Elazığ ili sınırlarında içinde Kömürhan, Hankendi Bucağı, Mollakendi ve Gezin gibi Konaklama noktalarına hanlar ve başka yapılar yaptırdığı da kaynaklarda belirtilmektedir. Hasılı, eski adıyla Hanköy’de “Han” adı verilen konaklama yerlerinin bulunduğu kesindir. Keza, Osmanlı tımarlı sipahilerinin “Tımar Tarlaları”nın bu beldede bulunması o bölgede “Tımarlı Sipahiler”in bulunduğunu gösteriyor.
Bütün bunları 26 Temmuz 2018 yılında kaybettiğimiz Üstad Bünyamin EROĞLU’dan bahsetmede bir kök bilgi olarak aktardım.
Hankendi, Rize, Of ve “Büyük Horasan”dan gelen Türklerin mukim olduğu bir beldedir. Yerli ahali Türkçeden başka bir lisan bilmez ve konuşmaz.
Hankendi, Harput’un yanı başında, kadim Türk kültürünün katıksız olarak yaşadığı ve yaşatıldığı bir beldeydi.
Bünyamin EROĞLU her ne kadar Elazığ’ın Nailbey mahallesinde doğmuşsa da, kök olarak aziz şehir El-Aziz’in muazzez bir beldesi olan Hankendi’den idi.
Serçavuş Ebubekir Efendi’nin oğlu Mehmet’ten olma; Hoğu’lu Kȃtip Veli Efendi’nin hanımı olan Göktepeli Zeynep Seyis’ten doğma Vasfiye’nin oğluydu.
Hankendi, Türk müziği çalgı topluluğu (Orkestra) oluşturacak kadar musikişinasların bulunduğu, oyun ve müzik bakımından üretici ve icracı liderlerin yaşadığı bir beldeydi Hankendi. Bünyamin EROĞLU’nun Dedesi Ebubekir Kanun; Babası Mehmet Keman ve bağlama çalardı. Amcası Mahmut 3 anahtardan nota okur ve klarnet çalardı. Diğer amcaları da bağlama, davul, ud-cümbüş çalardı. Ancak müzik geçim kaynakları değil, kültürleri ve hobileriydi. Hasılı müzisyen bir sülalenin evladıydı Bünyamin EROĞLU
Aile, 1959 yılında Bölge Mahallesi’ndeki Kooperatif Evleri’ne taşındı. Motorlu Taşıt İşçileri Sendikası’nın koordinasyonunda Karayolları 8. Bölge Müdürlüğü çalışanlarının sahibi olduğu 16 adet müstakil bahçeli ev. Zarfanı (Zafiran) dağlarından gelen kaynak suyu İşçiler sokak 15 numaradaki evin bahçe duvarından akıyor, çeşmeye su almaya gelenler, Bünyamin EROĞLU’dan ilahi, kaside, Kur’an ve şarkı-türkü dinliyordu.
Müzeyyen ALPTEKİN ablamızın evindeki müzik meclislerinin solisti Bünyamin EROĞLU idi. Kısa zamanda sesiyle ünlendi.
Bünyamin EROĞLU İmam hatip Lisesini bitirdi ve Yüksek İslȃm Enstitüsü’ne girdi. Ne var ki ülkedeki karışıklıklar onun eğitimini taş medresede tamamlamasını gerektirdi.
7 yıl süren “Taş medrese” eğitiminden sonra Elazığ’da kendisini Kadim Harput Kültürü’ne adadı. Murat TURAN’ın kurduğu Elazığ’ın ilk özel Radyosu’nda bir saatlik canlı program yapıyordu. Sonra Televizyonlar, Dernek Yöneticiliği, Ekinlikler, Şenlikler, Festivaller ve gazetecilik. Kısa ömrüne çok şey sığdırdı Bünyamin EROĞLU.
Taş medresede iken daha önce başladığı beste çalışmalarını hızlandırdı. Toplamda 36 eser besteledi. Ancak onun ünlenmesini ve önemli bir ad kazanmasını sağlayan sanatçılığı ve bestekarlığından öteydi.
Ağabeyi Yusuf EROĞLU, bir yandan veterinerlik okuyan “Kolo Yusuf” namlı profesyonel bir futbolcuydu. “Kolo Yusuf” zaman içinde “Böyük” diye çağrılmaya başlanmıştı. Fakat Bünyamin EROĞLU “Taş Medrese”de “Böyük Abe” diye çağrılmaya başlanınca “Böyük” lakabı Ağabey anlamındaki “Abe”yle beraber Bünyamin EROĞLU’ya verilmiş oldu.
Onun ünlenmesini ve önemli bir ad kazanmasını sağlayan sanatçılığı ve bestekȃrlığından öte bir şeydi demiştim. Esas itibarıyla onun “Böyük Abe” olmasını sağlayan “Adam”lığıydı.
Benim karındaşımdı. Ama karındaşlıktan öte “Arka-taşım”dı.
Kalp rahatsızlığı sebebiyle 3 Mart 2018 tarihinde komaya girdi ve bir daha uyanamadı. 26 Temmuz 2018 tarihinde 64 yaşındayken Hak’k’a yürüdü ve 27 Temmuz 2018 tarihinde Baba toprağıyla buluştu.
Şiarı belliydi. Ancak o memleketinde her görüşten, her mezhep ve tarikattan insanın Böyük Abe’siydi.
Yalnızca bizim sırtımızdan mı gitti? Hayır. İl içinde ve dışında yaşayan Elazığlıların ifadesine göre o herkesin sırtından gitmişti.
Çünkü O, çözüm bekleyen sorunların çözücüsüydü. Çok çile çekti, çok sıkıntı çekti ama çizgisini bozmadı. Kıblesini değiştirmedi. Paraya, makam ve mevkiye itibar etmedi. Gerçek bir memleket sevdalısı ve dava adamıydı.
Dışarda yaşayan Elazığlılar olarak bizler yıllık iznimizi denk getirerek Elazığ’da toplanırdık. Bizleri bir araya getiren kanaat önderi Böyük Abe idi. O gidince düzen bozuldu?
Memleket hasreti var ama bir ayağımız giderken diğeri gitmiyor. Böyük’süz memleket ışıksız geliyor.
Nur içinde yatsın.
ÖSGEDİM…