Yazımı kaleme aldığım gün Mübarek Ramazan ayına henüz daha birkaç gün vardı…

Çarşı pazarlarda oluşan kuru kalabalık; her ne kadar göze hareketli gibi gözükse de, alışverişte hareket pek gözlemlenmiyordu…

Orta ve dar gelirli vatandaş, mağaza vitrinlerine, tezgâhlara, fiyat etiketlerine bakıp bakıp tekrar yollarına devam ediyordu…

Zira son yaşanan zam dalgaları vatandaşın belini iyice bükmüştü… Evine ekmek götürmekten zorlanan, eti nerede nasıl bulacağını, sofraya nasıl getireceğini kara kara düşünen emekli ve dar gelirli vatandaşlarımızın hali gerçekten çok iç acıtıcı… Bolluk ve bereket coğrafyası olan Anadolu’da; neden bu hale düştüğümüzü kendimize bir kere daha sormamız lazım! Tarım ve hayvansal üretimin ötelendiği, köylünün ve üreticinin adeta toplumdan yok sayıldığı bir dönemde ucuz tarımsal ürünler, ucuz et bulmak hayalden öteye gitmeyecektir.

    Dışarıdan tarım ve hayvan ürünleri ithal etmek zenginlik alameti değildir. Bu düşünce tarzı, başka ülkelerinin üreticisini köylüsünü desteklemek ve onları ayakta tutmak anlamına gelir ki biz dışarıya vereceğimiz parayla kendi üreticimizi desteklersek inanın çok daha verimli bir şekilde üretim yapılacak; ucuz sebze meyve et ve et ürünlerine ulaşacağız…

    Mevcut sistem içerisinde üretim yapan insanlar mallarını istedikleri değeri bulamazken yine son tüketici ciddi anlamda bir miktar ödemek zorunda kalıyor…

Arada oluşan büyük uçurumu devlet bir şekilde kontrol altına almalı ne üretici zarar etmeli ne son tüketici fahiş fiyatla mal almalı ne de arada komisyon ve nakliye işini yapan insanlar zarar etmemelidir. Akılcı ve üretken politikalarla bu sıkıntıların aşılacağı aşikârdır.

    Yurtdışından almış olduğumuz genetiğiyle oynanmış yabancı menşeli tohumlar biz farkında olmasak da bünyemize ciddi zararlar vermektedir. Meyvelerin ve sebzelerin tadı ve görüntüsü bildiklerimizin çok dışında albenisi olan fakat doğallığı kaybolmuş, kokusuz tatsız birer ürün haline gelmiştir. Ülkemizde bulunan Ziraat fakültelerinde yerli tohumun üretilmesi, üretilen yerli tohumların da üreticimize ulaştırılması gerekmektedir Tarım ve hayvancılığı gerçekleştireceğimiz topraklarımızın da korunması elzemdir.

    Küçük çıkarlar için maden arama ruhsatları verilen, yanlış imar uygulamalarıyla betona boğulan ve gelecek nesiller için bir güvence olan verimli topraklarımızı yanlış sulama yanlış politika ve yanlış planlamayla yok etmemeliyiz. Üretim yapabileceğimiz topraklar bizim en büyük zenginliğimizdir köylerde bulunan mera alanlarının amacı dışında kullanılması yasaklanmalı; belli kişi ya da gruplara peşkeş çekilmesi en büyük ihanettir.

    Toplam yüzölçümü Konya ilimizin yüzölçümünden küçük olan, Avrupa ülkesi Hollanda; bizim ülkemizden kat ve kat daha fazla tarımsal ürün üretmektedir. Bununla ekonomilerine ciddi bir gelir sağlayan Hollanda, Dünya üzerinde markalaşmış bir devlettir. Bizim zengin Anadolu coğrafyamız varken biz bunu neden gerçekleştiremiyoruz? Bu kadar Ziraat Fakültesi ne iş yapar? Bu zengin topraklarda biz ne yapıyoruz? Birlikte üreterek güçlü oluruz. Üretmez isek sadece tüketerek önce fakir, ardından yok oluruz… Bu böyle bilinsin…