Anadolu irfanı; Anadolu insanının doğadan ve kalbinden aldığı aydınlanmayı harmanlayarak topluma yansımasıdır denile bilinir. Anadolu İrfanında ayrıştırmaca, bölüştürme, kınama, hor görme yoktur. Herkesi olduğu gibi kabullenme vardır. İnsana insan olduğu için değer verme vardır. Az da olsa,  çok da olsa sofrasının paylaşma, cömertlik bereket vardır. Bu irfan yolu yüz yıllardır hatta bin yıllardır bu topraklarda yaşayan insanların kadim kültürlerinden günümüze uzanan kutsal bir yolun adıdır. Ne mutlu ki bu ulu deyimi yaşayan, yaşatan insanlar halen varlar. Sizlere Anadolu İrfanını tam da özümseyen Baskil İlçemizin Akuşağı köyünde yaşayan 69 yaşındaki Mustafa Genç amcadan bahsedeceğim. Mustafa amca 1955 yılında Akuşağı köyünde doğmuştur.  İlkokulu kendi köyünde okuyan Mustafa amca, sonraki süreçte maddi imkânsızlıklar derken eğitim hayatını sürdürememiştir. Yedi kardeşli bir ailenin beşinci Çocuğu olan Mustafa amca, 1973 yılında 19 yaşında iken Fatma Hanım ile evleniyor. Bu evlilikten beş çocukları var. Hepsinin de eğitimlerine büyük önem veriyor, beşkardeşin beşi de öğretmen. Mustafa Amca ile ilk kez 2019 yılında,  şu anda dünyaca ünlü olan Karaleylek Kanyonu’na gerçekleştirdiğim bir gezi sırasında tanışmıştım. Ağustos ayının 22’siydi tam da sıcakların zirve yaptığı bir dönem ve baraj gölünün sıcaklığı…  Gezide benim dışımda 12 hocamız daha katılım sağlamıştı. Av. Cem Bayındır, Ahmet Özden Özen hocamız, Kenan Peker hocamız, Taner Şengül hocamız, Çetin Özmen müdürümüz, dünyaca ünlü mimar hanım Özgül Öztürk ve Hasan Kürüm hocamızdan oluşan geneli bilim insanı bu kafileyle 8 km’lik kanyonun tamamını yürüme kararı almıştık. İlk kez gittiğimizden ne ile karşılaşacağımızı bilemedik arazi zor, çetin bir yapıya sahipti. Nerede yemek yiyeceğiz? Nerede ihtiyaçları gidereceğiz? Hiç birini bilemeden yola koyulduk… Düşüncemiz şuydu,  illa ki birisi bizleri karşılardı… Evet, tam da öyle oldu. Kanyonun girişindeki Akuşağı köyüne kavuşmuştuk. Mustafa amca ile selamlaştık, kanyona gideceğimizi ifade ettik. Hemen bölgenin zor olduğunu kendisinin de bizlerle eşlik edeceğini söyleyince oldukça mutlu olmuştuk. Mustafa amca bir tekne ayarladı ve Fırat nehrinde ilerlemeye başladık. Çok ısrar etmemize rağmen tekne ile 1 saat süren yolculuğun ücretini almadılar. Ardından Saklıkapı kanyonunda uzun yolculuğa başladık. Bu kadar zor ve yorucu olacağını düşünmemiştik açıkçası. Mustafa amca yaşına rağmen bizden çok iyi yürüyordu üstüne birde herkesin yardımına koşturuyordu. Heybesinde getirdiği su ve pestil, orcik, ceviz gibi ikramlardan da eksik bırakmıyordu bizleri… 

Çok zor bir yolculuk olsa da 3 saatlik bir yolculuğu tamamlamıştık. Ardından dinlenmek için Mustafa amcanın evine konuk olduk.

    Köy evinde ateşte pişen bulgur pilavı, tirit, cacık, birde biber kebabı ve soğuk köy suyu. Nasıl bir lezzet ve tat anlatamamam işte tam da Halil İbrahim sofrası bu olmalıydı diye düşünmüştüm. Mustafa amca bizlere unutamayacağımız bir gün yaşatmıştı, evinin kapılarını ve sofrasını bizlere açmıştı. Sonraki süreçte ise dönemin valisi Çetin Oktay Kaldırım tarafından kanyonlar tüm yurda, hatta dünyaya duyurulmuştu. bir zamanlar kimsenin uğramadığı kanyonlar artık ziyaretçi akınına uğruyordu.  Gelen, giden misafirin sayısı belli değildi. Bizlerinde misafirleri kanyonlara gitmeye başlamışlardı…

Peki, bu kadar giden kişi nerede dinleneceklerdi? Nerede ihtiyaçlar giderilecekti? Sonuç belli değildi.  Mustafa amca geçen bu dört yıllık süre zarfında şahit olduk ki, herkese kapısını açıyordu. Su ihtiyacı olan, yemek ihtiyacı olan, lavabo ihtiyacı olan Mustafa amcanın kapısını çalıyordu. Mustafa amca en ufak bir rahatsızlık duymadan hepsini karşıladı, misafir etti. Bizler yüzlercesine şahit olduk. Hiç unutmuyorum il özel idare voleybol kadın takımımızın kanyon ziyareti sırasında otobüsü bozuldu. Tek çare vardı hemen Mustafa amcayı aradık traktörüyle gelip bizleri ve tüm takımı alıp, kanyonu gezdirmişti herkesi misafir etmişti.

Tabi Mustafa amcanın bu kadar iyi niyetli yaklaşmasına rağmen 2020 yılında dönemim yöneticileri tarafından bazı tatsız hadiseler de yaşatılmıştı. Mustafa amca bölgeye gelen ve yolda kalan bir turist kafilesi yolda kalınca yine hiçbir ücret almadan gönüllü bir şekilde turist kafilesini traktörü ile gidecekleri yere götürmüştü ve misafir etmişti. Bu konu sosyal medyaya düşünce dönemin yöneticileri talimatlıyla hem traktöre, hem de Mustafa amcaya bir para cezası kesilmişti. Bu konudan dolayı ziyaret ettiğimde hayatımda hiç bu kadar üzülmediğini ifade etmişti.  Bu yaşanan tatsız olayın ardından Mustafa amca kendindeki bu irfanı yine de kaybetmedi.  Hiçbir devlet yetkilisi hakkında en ufak olumsuz bir yorum yapmadı. Çünkü babasından, abilerinden devlet sevgisini öğrenmişti. Mustafa Genç amcamız burada uzun uzadıya anlatamayacağım kadar kanyonlara gelen misafirlerin gönlünde taht kurmuştu. Sadece kanyonlara gelen misafirleri değil, ömrü boyunca köyüne gelene, gidene herkesin yardımına koşmuştu. Çevre köylerde kimin televizyonu bozulsa, kimin traktörü arıza verse, kimin makinesi bozulsa ilk Mustafa amcaya gelirler ve hiçbir ücret almadan hepsini tamir eder. Öylesine de yetenekleri var olan bir amcamız.        

Yazının başında Anadolu irfanı demiştik… Bu irfanının özünde isterse 500 kişi misafir gelsin karşılar, bölüşür, paylaşır ve misafirini uğurlardı. Mustafa amcamız bu çizgisini hiç kaybetmedi. atalarından aldığı bu manevi yolu hep sürdürdü..

Şimdilerde köyünde yaşamaya devam ediyor eşi Fatma hanımla sakin bir hayatları var.. Yaz döneminde sebze ekiyor, kayısı topluyor inanın çoğunu gelen yolculara vermek için ekiyor, biçiyor…

Koşullar değişse de, çağın gerekleri farklılaşsa da bu irfan yok olmayacaktır. Mustafa amca gibi Anadolu’nun gönlü güzel insanları her daim var olacaktır. Yazıma burada son verirken yolunuz kanyonlara düşerse Mustafa amcamızı ziyaret etmenizi mutlaka isterim.  Anadolu irfanını kalbimizde yaşatmamız temennisiyle kalın sağlıcakla.