Gazetemizin baskıya hazırlandığı günlerde asgari ücret rakamının belirlenerek, halka açıklanacağı tarih dahi daha netleşmemişken ücretin ne olacağını netleştirmek zor gibi görünüyor.

Asgari ücret bana pek de akılcı gelmiyor. Siz çalışanınıza verebileceğiniz en iyi ücreti vermeye çalışacak, ondan ise en iyi verimi almaya çalışacaksınız. Sıradan rutin işleri yakın gelecekte robotlar üstlenecek gibi gözükse de; insan insanca en güzelini üretebilmeli, kendini işine en iyi şekilde vermeli. Akşam manavın, kasabın önünden nasıl geçeceğini düşünen işçinin o anda iş kazasına en yakın noktada olduğunu unutmamamız lazımdır.

İktidarın istediği rakamları açıklayan ve bağımsızlığını kaybeden kuruluşlarına her yeni gün yenileri eklenirken; Halkın enflasyonu, Çarşı- Pazar enflasyonu bambaşka bir tablo çiziyor.

Masa başında enflasyon rakamlarını belirleyemezsiniz. Pinpon topunu, tornavida sıkacağını enflasyon sepetine ekleyip; “Vay efendim piyasadaki ürünlere az zam geldi… Ben bunlara bakıp piyasadaki enflasyonu tespit etmeye çalışıyorum!..” derseniz, gerçeklerden uzaklaşıp halkın sesini duyamazsınız. Bunun sonuçları için uzak arşivleri karıştırmanıza gerek yoktur. Yakın tarihte sebep sonuç ilişkilerine bakarak sağlıklı bir fikir edinebilirsiniz.

Halkın temel ihtiyaçları göz önüne alınmalı, insan onuruna yakışacak şekilde bir ücret belirleme çalışması yapılmalıdır. Görünürde iyi bir zam yapıldığını halka açıklayabilirsin! Bu maaş zammı, asgari ücretlinin alım gücünü ne kadar arttırdı? Önemli olan halkın gerçekleridir. Halk göstergelere değil tenceresinde kaynayanlara bakar. Tarihte ünlü bir siyasetçinin lafı aklıma geliyor; Boş tencerenin yıkamayacağı iktidar yoktur!

Asgari ücret tespit komisyonu, asgari ücretle geçinebilen kişileri de bünyesine dâhil etmeli. Rakam tespit edilirken o rakamla geçinecek olan insanın gözünün içine bakmalısınız. Aksi takdirde belirleyeceğiniz ücret yaraya merhem olamayacaktır.

Meşhur simit ve çay hesabını duymuşsunuzdur. Beş kişilik bir ailenin 3 öğün sadece simit ve çay ile karınlarını doyurmaya çalıştığı o efsane hesap. Bugün bu hesabı yapmak çok daha zor; çünkü günde birkaç kere değişen fiyatlara yetişmek mümkün değil. Bu arada hayat sadece çalışmak, eve gelmek, simit ile çayı yudumlamaktan ibaret değil. İhtiyaçları olan insanlar kendilerini bir noktaya kadar frenleyebilirken, evladının ihtiyaçları noktasında ise daha hassas olmaktadır. Kendi isteğini içine atabilen bir baba, evladının isteğini yerine getiremediği zamanlarda pek de hoş olmayan kötü sonuçlar içinde kendini bulabiliyor.

Asgari ücret üzerindeki vergi yükü ile ilgili de bir düzenleme yapılması gerekiyor. Toplum genelinde vergi adaletini sağlayarak, bordrolu çalışan vergi dilimleri altında ezdirilmemeli. Bu konuda düzenleme yapılması elzem bir konudur.

İşverenin de sesine kulak verilmesi gerekmektedir. Sermayesini ortaya koyarak bir şeyler üretmeye çalışan insanların da bu konularda haklı talepleri olabilmektedir.

Devlet olarak halkını, çalışanlarını, üretenini mağdur etmeden, bir grup ya da zümrenin gözetilmediği, adaletin, hakkın, hukukun genele yayıldığı bir düzenlemeyi gerçekleştirmeliyiz. Toplumun işleyen çarklarını yıpratmamalı, daha verimli çalışır hale getirmeli. Bu sayede emekçisi ile sermaye sahibi ile halkı ile topyekûn olarak kalkınabiliriz. Üreten, mutlu ve başarılı bir Türkiye için daha iyi bir asgari ücret bekliyoruz.