Açıklandı açıklanacak derken nihayet asgari ücret açıklandı. Net 8.506 TL…

Şimdi ne olacak vatandaşın hali?

Sevinelim mi üzülelim mi belli değil…

Doğumhane kapısında bekleyen baba adayı bir anda üçüz çocuğu olduğu müjdesini alınca ne yapacağını düşünme misali, sevineyim mi üzüleyim mi şaşkınlığından pek de kolay çıkacağa benzemiyor.  Bir yanda evladına sağ salim kavuşmanın huzuru, öbür yanda bekleyen dağ misali masraflar…

Olaya hem işçi hem de işveren yönünden bakmak lazımdır. Asıl onların sırtında küfe vardır. Ay sonu geldi mi ödemesini yapma derdindeki işveren ile maaşı ile bir ay geçinmek zorunda olan işçinin aslında ortak sıkıntısı tekdir. Değersizleşen ve alım gücünü kaybeden paranın hali…

İşveren doğal olarak işyerini devam ettirebilmek için, zarar edip iflas etmemek için elinden gelen çabayı gösterecek, bunun için hamleler yapacaktır. Bunun en başında ürettiği mal veya hizmete zam yapmak ilk seçenek olarak karşısındadır. Yapacağı ve en zor olan seçenek ise ne yazık ki işçi çıkarmak olacaktır. Bunu hiçbir işverenin isteyeceğini sanmıyorum. Ama son noktada başka bir çare kalmayacağı da aşikârdır.

Çalışan ise almış olduğu maaş ile ay sonunu getirmenin derdinde olacaktır. Serbest piyasada artan işçi maliyetlerinin bir şekilde yansıdığı ürünler, gelen zamlı maaşı buhar edip uçurma ihtimali kara kara düşündüren ve er geç karşılarına çıkacak olan senaryodur.

Bu tarih tekerrür etmeye devam etmektedir. Bunu anlayabilmek için kâhin olmaya gerek yoktur.

Bu kısır döngüden kurtulabilmek için ekonomist olmaya da gerek yoktur.

Hani derler ya Amerika keşfedilmiştir, yeniden keşfetmeye veya bunu bir başarı imiş göstermeye lüzum yok! İsrafı kesip gelirinizi arttırmanın yollarını bulacaksınız. Lükse kaçmadan ihtiyacınız kadar olanı tüketmeye başlayacaksınız. Ama ne yapılacaksa hep beraber yapacağız. Bu işin acı faturasını toplumun bir kesimine yüklemeye kalkarsanız, sonuçlarına bakmak için çok da uzaklara gitmenize gerek yoktur.

Maaşı büyüyen porsiyonu küçülen asgari ücretlinin sesine kulak vermeniz gerekmektedir. Artık dünya küçülmüştür. Her bilgi her kesime rahatça ulaşabilmektedir.

Asgari ücretli üç çocuğuna sabah üç yumurta yediremiyorsa ve külliyede ejder meyveli smoothie, efuli, orman meyveli special, bahçe naneli limonata içiliyorsa durup düşünmekte fayda olacağı kanaatindeyim.

Geçenlerde bir yerde okumuştum, dedim ya bilgiye ulaşmak çok kolay, sizde araştırabilirsiniz. Gavur Amerika, mütevazi Başkanlık Sarayı olan, namı diğer Beyaz Saray’da ağırladıkları misafirlerinin yemek ücretlerini kendi ceplerinden ödemeleri gerekiyormuş. Eğer Devlet konuğu ise Amerika halkından toplanan vergilerle bu ödenebilir, yok eğer sizin ve siyasi geleceğinizin yatırımı için ise cebinizden paşa paşa yemek parası ödemeniz gerekiyormuş…

Bak şu kafirlere!...

Neler de icat etmişler…

Ayrıca kuru temizleme ve şahsi diğer masraflar da size fatura ediliyor. Bill Clinton başkanlığı bıraktığı dönem yaklaşık 12 Milyon Dolarlık bir faturayı Amerikan hazinesine ödemek zorunda kalmıştır. Bu bilgiyi bilen acaba kaç insan yaşıyor bu memlekette?

Biz bu kafa ile gider, bizi yönetenlerin veya yönetmek isteyenlerin süslü laflarına kanıp, yaşayışları ile değerlendirip buna göre destekler veya desteklemezsek daha çok sözde zam alır özde sürünmeye devam ederiz.

Nice yeni asgari ücret artışlarına, çarşı pazarda buluşmamak üzere!…