Kış her yere gelir ama  en çok Baskil'e yakışır. Bozulmamış dokusu,kerpiçten evleri,  kendine has ekmek  fırınları, karlar altında gelen yolcu trenleri, bacalardan yükselen sobaların dumanı, kahvehane köşelerinde çay yudumlayan amcalar. Bunun gibi farklı perspektifler, ilçedeki kış mevsimine bakış açımdaki güzellikler. Belki  de küçük ayrıntılar, lakin inanılmaz huzur veren terimlerdi. Bir Ocak ayında kar yağdığı zamanların gölgesinde gözlerimde canlanan anılar silsilesi...

Her zaman olduğu gibi en sevdiğim ulaşım türü olan tren yolculuğu için sabahın seherinde Elazığ garında hazır olmuştum. 

Yanımda kahvem, kitabım ve kulağımda türküler.. yaklaşık 1 saat sürecek olan yolculuğum doğal bir terapi gibi. Yolçatı, Karaali, Şefkat istasyonu derken artık doğduğumuz topraklar olan Baskildeyiz.

Soğuk bir kış akşamında ki , doğunun ücra bir ilçesi gibi sessizlik hâkimdi. Rüzgar, yaprakların yerlere hasretle düştüğü bir mevsimdi. Büyülü bir beyaz örtü, her yanı sarmıştı; her şey sessizlik içinde durup, kendini kışın dinginliğine kaptırmıştı.

Sokakları dolanan insanlar, kalın kabanlarına sarınmış, dudaklarında buğu birikmiş, elleri cebinde tutuyorlardı. Gözlerindeki ışıltı ise, kendine has bir sıcaklık taşıyordu. Birer göçebe kardelenler gibi, ilçenin  dar sokaklarından akıp gidiyorlardı. Her adımda çıkan kar sesi, insanın yalnız olmadığını hatırlatıyordu.


İlçenin meydanındaki çınar ağacı, soğuk rüzgarlara meydan okuyarak dimdik duruyordu. Üzerine düşen kara karşılaşan bir kuş olup, hemen kanatlardan uçarak özgürlüğe kavuşuyordu. Bir an için gökyüzünde dans eden kar kristalleri, kırgızlığını gizleyip yerlerini başka bir varlığa bırakıyorlardı.

Kasabanın gelmiş geçmiş en yaşlı sakinleri bile, karın beyazlığı karşısında hummalı yaşama arzusunu unutmamıştı. Bir anne, buz gibi elleriyle çocuğunun yüzünü okşar, sevgiyi hissettirirdi. İşte, kışın getirdiği soğuk karmaşaya inat, kasabada birlik ve dayanışma ruhu canlanıyordu.

Ve sonra, bir sabah ansızın tüm kasaba uyandı. Karın ardındaki sıcak yataklarını bırakıp, kapıları açtılar. Bir peri masalı gibi, beyaz gelinin kollarında sarmıştı kasabayı. Bacaklarının dibindeki çırılçıplak ağaçlar, tüyleri diken diken eden manzaralar sergiliyordu. Damlalardan sarkan buz kristalleri, güneşin masalsı dokunuşuyla parlıyordu.

 Kış; birlikte tatlı anılar biriktirdiğimiz, sıcak gülümsemelerin kadersel yaratıldığı, sevdiklerimizle güvenle paylaştığımız bir mevsimdi.

Doğunun bu şirin ilçesinde, kışın soğuğuna rağmen insanların içindeki sıcaklık hiç solmadı. Ve bu soğuk dünyada, hepimizin kalplerinde parlak bir ateş, umut ve sevgiyle yandı. Çünkü kış; coşkulu kartopu savaşlarının, içimizi ısıtan masalların ve dostane paylaşımların mevsimiydi.

Baskilde kış bir başkadır.