İADE-İ ZİYARET

 Bu hafta en çok neyi mi konuştuk?  ‘’Valimizin bir partiyi ziyaretini.’’ Eleştiren, öven, yorum yapan gazetesine taşıyan…

Dedim şu mevzuyu biraz da ben kurcalayam. Bana göre vali bey ziyaretlere yanlış yönden başladı. En tepelerden değil en altlardan başlamalıydı. Son seçim sonuçlarını önüne koysaydı ve baksaydı şehirde en az oy alan parti hangisiyse ondan başlayıp yukarı doğru çıksaydı. Sonunda da en çok oy alan partiye iade-i ziyarette bulunup FİNAL yapsaydı, bu kadar dedikodu tantana da olmazdı. Neyse kendi bilir, saygı duyarız. Bundan sonra neler yapılabilir? Mesela barajı geçmiş bütün partilerin katılımıyla Valimizin önderliğinde ÇEYREK Günü yapılabilir. Çekilen kurayla her ay bir partiye çeyrekler verilir. Hem şehrin ekonomisi canlanır hem de piyasaya para girer. Havalar ısınınca farklı etkinlikler de olabilir. Mesela bir otobüs ayarlanıp gene tüm parti temsilcilerinin katılımıyla turlar düzenlenebilir.  Şimdilik aklıma gelenler bunlar farklı fikirleri olanlar ilgili makamlara fikirlerini iletebilirler.

                                                                             ***

BÜYÜKLÜK MESELESİ

Büyüklüğüne bakmayacaksın, işlevselliğine bakacaksın. Ben havaalanından bahsediyorum… Siz ne zannettiz? Havaalanına gidip ‘‘Bu Akşamki ya da sabahki direkt İzmir uçağına bir bilet ver.’’ diyebili misin? Yok, ‘’Gecenin köründe ortalara düşüp Ankara’ya İstanbul’a gitmeye çalişi misin? Evet, ‘‘Bin liralara yaklaşan fiyatlardan bilet ali misin?’’ Evet, ‘‘Gecenin bir yarısı havaalanına gitmek için 100 TL taksiye veri misin?’’ Evet, ‘‘Komşu şehirlere hiçbir firma kur farkı bilmem ne diye sefer iptal ettiğini duydunuz mu?’’ Yok, ‘’Her sene şuna buna yalvarıp, yav hele şu firmalara söyleyin seferlerini iptal etmesin, diye ortaya düşen bir şehir gördünüz mü?’’  Yok, şehre gelen, giden yolcu sayısının rakamları, aldıkları uçuk biletlerin fiyatları ortada… Şimdi kalkmış siz büyüklüğüyle övinisiz… Büyük ama çalışmi çalışmi! Daha nasıl anlatabilirim ki. Gözüm gönlüm neyi ari bili misiz? O eski günleri… Acaba kim ŞIHIN, AĞAR’ın şehrine böyle davranmaya cüret edebilirdi?

                                                                               ***

SEVGİLİLER GÜNÜ

 14 Şubat Sevgililer Günü… Bu günü pas geçen biri olarak duygularımı ifade edeyim mi? En büyük faydası maddiydi… Nasıl mı? 18 yaşından itibaren sevgilime hediye almaya başlayan biri olsaydım, bugüne kadar ortalama 1000 liradan en az 40 bin lira hediye parası vermiş olacaktım. Demek ki 40 bin lira kârdayım. Sevgililer Günü’nün bir gün öncesi, bir gün sonrası için vereceğim mum ışığındaki yemek parası da cebimde kaldı. Kazayla unuttuğum ve cezası iki katı olan hediye parasından da kurtuldum. Manevi olarak faydalarının başında da, Şubat ayının ilk iki haftasında kesinlikle stres yaşamadım. Bugünü unuturum korkusuna kapılmadım. Unuttuğum günün sabahından itibaren “kendimi nasıl affettiririm?” Diye bir hafta boyunca kırk takla atıp, şirinlik peşinde olmadım. Küsüp anasının evine gidince yalvar yakar olup, “ben ettim sen etme” diye yalvarmadım. ‘’Baba, anam sana küsmüş. Hata sende diyen’’ çağaların vırıltısından da kurtuldum. Unuttuğum günün ertesinde getirdiğim kırmızı gülleri de kafama yemedim. Tabi mevzunun bir de burada anlatılamayacak boyutları da var. Fazla detaya girmeden bir ipucu vereyim başım ağri mazeretiyle karşı karşıya kalmadım. Herkes Sevgililer Günü’nü anlatır. Ben herkesten farklı olarak SEVGİLİSİZLER GÜNÜNÜ anlattım.

                                                                             ***

 

MÜDÜRLER

Şehrimizde yıldırım hızıyla iki müdür görevden alındı. Şimdi ben şakadan ‘’İki müdür daha gidici’’ desem, acaba ne olurdu? Elazığ’daki bütün müdürler sabahlara kadar yatamazlardı. En iyisi mi demiyem. Yazıktır, bıraham rahat rahat uyusunlar.

                                                                        ***

 FORMÜL

Dolara formülü buldunuz, bir gecede 19’dan 13’e düştü. Size zahmet elektrik, doğalgaz faturalarına da bir formül bulun… Sabah kalktığımızda faturalar en az %50 düşmüş olsun. Anazın, babazın hayrı olsun efendim! Yok mu öyle bir formül? Neyse bekleyek ve görek.

                                                                         ***

HAFTANIN FIKRASI:

Padişahın kızı kör olmuş...

“Dertsiz bir adamın gömleğini, kızın gözlerine sürün gözleri açılır demişler.”                                                          Koca memlekette derdi olmayan bir tane adam bulmuşlar, onun da gömleği yokmuş..