TREN GELİR HOŞ GELİR

Doğu ve Güneydoğu’ya trenle yapılan turistik seyahatler artık mecburi seyahatlere döndü. Otobüs ve uçak biletleri uçunca vatandaşlar çözümü tren yollarında buldu. Fiyatları araştırdım; Adana’ya 52 TL, Ankara’ya 63 TL’ye gitmek mümkünmüş.

Tuvalet de bedava olunca ücret kendiliğinden daha da düşi. Tek dezavantajı “zaman”, gideceğiz yere                3-4 saat geç gidersiz olsun. Çuf çufun tadı da bir başka oli, vagonun içinde gez, aldığın yiyeceklerle piknik yap, fotoğraf çek, onlarca köy, kasaba, ilçe ve ili gör…

Keyifli bir seyahat sonunda gittiğin yere ulaş, kaza riski en az olan ulaşım araçlarından biri olduğunu da hatırlatmak da fayda var. Yol boyunca trene bakan öküzleri de görme şansınız var. Taş atan çocuklara da bağırırsız, tünelden geçerken sayı da sayarsız. Şimdi devletin yapması gereken bazı şeyler de var. En başta hızlı trenler ve modern istasyonlar yaparak tren yolu ulaşımını daha cazip hale getirmek. Fırsat bu fırsat deyip, vatandaşlar tren ile seyahate yönelmişken gereken yapılmalı. Bu kadar övdük, daha hızlı treni en başta Elazığ’a getirirsiz herhalde. Yoksa bize sıra gelmesine çok mu var. Şimdilik bu hayalimizi de mi erteleyek?

                                                                          ***

BAKAN YATAKLARI 

Her bakan değiştiğinde, hemen yeni gelenin nereli olduğuna bakarım. Çünkü “Elazığlı bir bakan” hayali ile yaşim ya. Yine bakan değişti ve havamızı aldık..,

Bilmim ki daha ne yapak, atmadığımız takla, çekmediğimiz yağ kalmadı. Elazığ Siyasî tarihinde böyle bir destek sunduğumuz başka parti de yok. Bu kadar sekiz köşe şapka ve bordo-beyaz atkı, çuval çuval oy verdiğimiz tuluh çıkarttırdığımız bir parti de yok. Ne olur verin sevinek. 3-5 gün sonra da geri alın… Hayat kısa, yarın öbür gün göçüp gidersek gözümüz açık gidecez ona yanim… 

En iyisi mi kütüğümü en çok bakan çıkaran şehirlerden birine aldıram da bakansız bir şehirde gözü açık öbür tarafa gitti demesinler. Bakın size bir şey diyem, ‘’hani bu aralar bizim buralarda altın, kurşun madeni  ve doğal gaz çıkıyor ve biz sevinik ya, bir de bakan çıksa en çok ona sevinirim.’’ Bana sorsalar ‘’Bu saatten sonra sizin topraklardan petrol mü ya da bakan mı çıksa sevinirsin?’’ İnanın ben bakana sevinirim. Çünkü petrol çıkma ihtimali yok denecek kadar zayıf, ama bakan çıkarma ihtimali çok fazla! Uzmanların yaptığı araştırmalarda Elazığ’da çok zengin “BAKAN YATAKLARI” tespit edilmiş.  

Ahan şimdi aklıma bir şey geldi, yazmazsam içime dert olur. Hani şehrimizin bir vekili var ya, kırk yılda bir gelen vekillerden biri hatırladınız değil mi?  İşte o vekilimiz bile söz verdi. İktidara geldiğimiz gün Elazığ’ın bakanı hazır dedi. Kayıt altına almışım. Bu söz, dengeleri değiştirebilir. Demedi demiyesiz elizi çabuh tutun.   

                                                                            ***

DÜŞMEK YOK 

“Düşecek mi? Düşmeyecek mi?” Diye papatya falı baktığımız şu günlerde merak ettiğim bir hususu gazetemizin iki usta spor yazarından öğrendim. Konu takım düşerse borçlar silinir mi? Kamuoyunda böyle bir algı oluştuğu için araştırma gereği duydum ve öğrendim ki düşünce borçlar silinmiyor…

Ta ki kulüp kapanıp yeni bir isim altında kurulana kadar. Ne zaman kapıya kilit vuruldu kapandı, o zaman borç morç galmi. Bu aralar Elazığspor ile yatıp kalkınca nedendir bilmim, ama bir rüya gördüm. Elazığspor’un o şaşalı günleriydi. Koltukların olmadığı, betonda oturduğumuz günler…  Eski bir kilim sermişiz, güneşli bir hava, stad ful dolu. Ne hikmetse bir kamera da tribünün ortasından beni çeki. Derken, ayakkabım ayağımdan çıkıp en alt basamağa düşi. Yerimden fırlayıp hızla aşağı inip aceleyle ayakkabımı bulim. İçimden de; “bulmasaydım, seyirciler çok kızgın, alıp hakeme fırlatırlar” diye geçirim. Ayakkabımı bulur bulmaz rüyam biti ve uyanim. Kendi kendime rüyamı yorumlamaya başlim. Güneşli hava, dolu tribünler, kameralar ve kaybolmayan ayakkabım. İyi günler bizi bekli. DÜŞMEKTEN kurtulacağız herhalde…

                                                                        ***

HAFTANIN FIKRASI:

Dünya’nın en hırsız erkeği ile en hırsız kadını evlenir, bir bebekleri olur….

Bebeğin bir eli kapalıdır, uğraşıp açarlar…

Bir de ne görsünler ebenin yüzüğü!..