BİRİ AYGÜN ÇAM’I DURDURSUN!

Baskil’de yeni bir kanyon daha keşfeden değerli Aygün ÇAM Gardaşımızı kınıyorum…                                               

Gardaş senin başka işin yok mu? Düşmüşsün ortaya ha bire kanyon manyon keşfedisin? Elimizdekiler ile zaten derde düşmüşüz! Gorham bir de ‘Kara Leylek’ gibi ilginç bir hayvan türü de bulasın!                            

Yoksa elinde birkaç tane traktör var da onlara iş sahası mı açmaya çalışisin?                                                     

Böyle giderse senin Baskil sınırları içerisinde gezmeni engelleteceğim. Diyeceğim ki, ‘’Bu adamın buralarda gezmesine, saz çalmasına engel olun.’’                                                                                                                                           

Yoksa bizi kanyon manyağı yapacak…                                                                                                                                       

Yetkililerin başına bir sürü iş açacak. Hatta Elazığ’da turizmi patlatacak. Yani bir o kadar da tehlikeli birisidir. Hele bir de o bulduğu kanyonların önünde saz çalıp, türkü söyleyip bizi gıcık etmi mi? Yok Gardaş yok ben bu ‘Değerli Kâşifimize’ fena kafayı taktım.

***

HEYKEL TAŞINİMİŞ?

Atatürk Heykeli beş, on metre Öğretmen Evi’ne doğru çekilecekmiş...                                                                                                                                                                                Aklıma hemen eski dönemlerim geldi, bir gün saat gecenin üçünde, bir yerlerden ayrıldıktan sonra kafaya taktığım biri yüzünden atladım benim Şahin’e tam gaz Gazi Caddesi’nin çıkışına doğru yani heykelin bulunduğu yoldan topuklayıp giderken, az kalsın heykelin üstüne çıkacaktım…                                 

Hayır yani bütün suç bende değildi ki! Suç biraz da yolundu…        

Dümdüz yol olsaydı problem yoktu fakat yol sağa doğru kıvrımlıydı. Ayık adamlar bile oradan geçerken pür dikkat geçilerdi. Benim o kafayla oradan, kazasız geçmem mucize oldu. Tekrar aynı durumların yaşanmaması için heykelin biraz ileri kaydırılması bence iyi olmuş…                                                        

İyi ki kökten kaldırıp başka yere götürmiler!

***

TİYATRO İSTİM…

Değerli Rıdvan DAĞLAR ve Değerli Abdullah ŞEKEROĞLU çıktıkları bir TV Programı’nda bu şehirde birilerinin şehrimizde bir tiyatro binası istemesi ve bunu dile getirmesi lazım dediler.                                                        

Dedim ki o birilerinden biri de niye ben olmayayım ki? İşte istim! Hem de İstasyon Caddesi’ndeki eski yerinde istim! Öyle ufak tefek bir yerde değil, devasa bir yer olsun! Hatta bölgenin en büyük tiyatrolarından biri olsun. Elazığ da büyük bir tiyatrocu potansiyeli var, TV Programı’na çıkan iki usta oyuncu da şehrimiz için bir şans. Ustaların öncülüğünde, şehrimiz eskiden olduğu gibi yine ‘Kültür Merkezi’ olmak için tiyatro ve sanat adamları ile yeni bir başlangıç yapabilir. Haydi şehrin ileri gelenleri, idarecileri siz de tiyatroyu isteyin ve şehrimize kazandırın eski yerinde!...

***

SEVKİYAT BAŞLADI

Eveett nerde kalmıştık?                       

Orcikler, kofikler, bulgurlar, peynirler, yağlar, çökelekler, pestiller, turşular, salçalar, pekmezler, çalı süpürgeleri…            

Her şey hazır mı? Otogarlarda otobüsler sizi bekli. Muavin de ayarlamayı unutmayın. Tanış şoför falan da bulamazsanız mallar eliz de kalır ve gönderemezsiz…          Hemşerilerimizin büyük şehirlere mal sevkiyatları başladı gibi. Zaruri ihtiyaçların haricinde lüzumsuz şeyler göndermiyesiz. Zamanın birinde muavinin biri anlatmıştı; ‘’Abe burdan İstanbul’a tezek bile götürdüm’’ Diye.  Adamları bu gibi şeylerle zora sokmayın. Ben de çalı süpürgesi gönderildiğini gözlerimle görmüştüm. Ondan gönderilen malların arasına onu da ekledim.  Size zahmet garajlara yolu düşüp de il dışına gönderilen ilginç şeyler göreniz olursa, neler olduğunu bana bildirsin. Hatta fotoğrafta çekerseniz daha iyi olur. En ilginç ürünü fotoğraflayıp, bana gönderenin adını ve çektiği fotoğrafını gazetemizdeki köşemde yayınlayacağım. Çok bilindik şeyler olmasın en ilgincini arik!

HAFTANIN FIKRASI:

Temel’in askerliğini yaptığı bölükteki bir askerin babasının vefat ettiği haberi gelmiş. Komutanlar bu acı haberi o askere nasıl söyleyelim diye düşünürlerken, Temel’i görmüşler.

“Hah bunu ancak Temel’e söyletiriz”, demişler ve Temel’i çağırmışlar.

-“Temel, arkadaşın Ahmet’in babası ölmüş, Bunu kendisine alıştırarak anca sen söylersin. Ahmet’i çağır ve bunu kendisine söyle” demişler.

Temel Ahmet’e bağırarak; ‘’Ula Ahmet çabuk pura gel’’ der.

Ahmet- “Ne var Temel?”

Temel-“Senin Emicen var midur?”

Ahmet- “Vardır”

Temel-”Dayın var midur?”

Ahmet- “Vardır”

Temel- “Anan var midur?”

Ahmet- “Vardır”

Temel- “Baban var midur?”

Ahmet- “Vardır”

Temel- “Nah vardur!”

HAFTANIN FOTOĞRAFI: