Karla mücadele çalışmaları, İş Sağlığı ve Güvenliği mevzuatında açıkça tanımlanmamış olsa da içerdiği riskler bakımından çok tehlikeli işler sınıfına giren faaliyetlerin başında gelir. Aşırı soğuk, kaygan zemin, düşük görüş mesafesi, gece çalışması ve ağır iş makineleri; tek tek değerlendirildiğinde bile ciddi risk unsurlarıdır. Karla mücadelede ise bu riskler eş zamanlı olarak ortaya çıkar.

Sahada yaşanan kazalara bakıldığında; devrilen kar küreme araçları, geri manevra sırasında ezilme vakaları, buzda kayma sonucu düşmeler ve soğuğa bağlı sağlık sorunları dikkat çekmektedir. Bu kazaların büyük bölümü “olumsuz hava koşulları” gerekçesiyle açıklansa da İSG perspektifinden bakıldığında asıl nedenin yetersiz risk yönetimi olduğu açıktır.

Risk değerlendirmelerinin önemli bir kısmı, kış koşullarını “olağan dışı” kabul ederek yüzeysel hazırlanmakta; oysa karla mücadele öngörülebilir ve tekrarlayan bir faaliyettir. Zincirsiz araçla çalışmak, bakımı yapılmamış ekipman kullanmak, reflektörsüz ve uygun kişisel koruyucu donanım olmadan gece sahaya çıkmak kabul edilebilir riskler değildir. Bunlar, doğrudan önlenebilir tehlikelerdir.

Bir diğer kritik nokta ise çalışma süreleri ve psikososyal risklerdir. Uzun vardiyalar, uykusuzluk ve “yollar bir an önce açılmalı” baskısı; operatörlerin dikkat seviyesini düşürmekte, karar verme süreçlerini zayıflatmaktadır. İSG literatürü, yorgunluğun en az alkol kadar refleks kaybına yol açtığını açıkça ortaya koymaktadır. Buna rağmen karla mücadelede dinlenme süreleri çoğu zaman ikinci plana atılmaktadır.

Soğuk stresinin etkileri de yalnızca konfor sorunu olarak görülmemelidir. Hipotermi, donma ve dolaşım sistemi üzerindeki yük; özellikle kalp-damar hastalığı riski taşıyan çalışanlar için hayati sonuçlar doğurabilir. Bu nedenle karla mücadele ekiplerinde sağlık gözetimi, ortam sıcaklığına uygun iş–dinlenme dengesi ve termal kişisel koruyucu donanım zorunlu olmalıdır.

Teknik olarak bakıldığında çözüm nettir: Mevsimsel risk değerlendirmelerinin güncellenmesi, mühendislik kontrollerinin (geri görüş sistemleri, sensörler, aydınlatma) uygulanması, eğitimlerin yalnızca “genel” değil soğuk stresine ve kış çalışmasına özgü planlanması ve vardiya sistemlerinin insan fizyolojisine uygun şekilde düzenlenmesi gerekmektedir.

Sonuç olarak; karla mücadelede yaşanan iş kazaları ne kaderdir ne de yalnızca doğa koşullarının sonucudur. Bu kazalar, çoğu zaman önlenebilir sistem boşluklarının sahaya yansımasıdır. Etkin bir İSG yönetimi, yalnızca yolları değil; riskleri de açar.

Ve unutulmamalıdır ki; bir yol ne kadar hızlı açılırsa açılsın, eve dönemeyen bir çalışan varsa sistem başarısızdır.