Bir depremden sonra en çok duyduğumuz cümle şudur:
“Keşke…”

Keşke denetleseydik.
Keşke planlasaydık.
Keşke önceden önlem alsaydık.

Ama bu “keşke”ler, yıkılan binaların altında kalan hayatları geri getirmiyor. Türkiye bir deprem ülkesi olduğunu her felakette yeniden hatırlıyor; sonra hafızamız yine enkazla birlikte gömülüyor.

Oysa deprem sürpriz değil. Faylar gizli değil. Risk haritaları ortada. Bilim yıllardır uyarıyor. Eksik olan bilgi değil; akıl, plan ve kararlılık. Beton Yıkılıyor, İhmal Öldürüyor

Deprem öldürmez.
İhmal öldürür.

Plansız kentleşme, göz yumulan kaçak yapılar, “bir şey olmaz” anlayışı ve günü kurtaran politikalar… Hepsi aynı enkazın tuğlalarıdır. Her çöken bina, aslında yıllar önce alınmayan bir kararın sonucudur.

Bugün hâlâ deprem güvenliğini yalnızca “binanın sağlamlığına” indirgemek, gerçeği eksik okumaktır. Çünkü şehir dediğimiz şey sadece binalardan ibaret değildir; altyapıdır, ulaşımdır, acil müdahaledir, bilgidir.

Akıllı Kentler Hayat Kurtarır

Akıllı kentler; depremi durdurmaz ama ölümü durdurabilir. Sensörlerle izlenen binalar, riskli yapıları önceden haber verir. Erken uyarı sistemleri, saniyelerle hayat kazandırır. Akıllı altyapılar, yangını, gaz patlamasını, kaosu engeller. Dijital kriz yönetimi, yardımı doğru yere, doğru zamanda ulaştırır.

Bu teknolojiler bir “gelecek hayali” değil; bugün dünyanın birçok ülkesinde aktif olarak kullanılan sistemlerdir. Bizim içinse hâlâ ertelenen bir gündem.

Asıl Enkaz Zihniyetimizde

Teknolojimiz yok mu? Var.
Bilim insanımız yok mu? Var.
Mühendisimiz yok mu? Var.

Peki neden hâlâ bu kadar çok can kaybediyoruz?

Çünkü biz enkazı yalnızca yerde arıyoruz. Oysa asıl enkaz; plansızlıkta, ihmalkârlıkta ve kısa vadeli düşünmede.

Akıllı kentler yalnızca dijital panolar değildir. Akıllı kent, insan hayatını merkeze alan kenttir. Rantı değil, riski yöneten kenttir.

Çocuklarımız İçin Başka Şansımız Yok

Bir deprem daha yaşamadan, bir çocuk daha enkaz altında kalmadan, bir anne daha “sesimi duyan var mı” diye haykırmadan önce durup düşünmeliyiz.

Bu ülkenin kaderi deprem olabilir.
Ama kayıplar kader değildir.

Akıllı kentler bir seçenek değil; bir zorunluluktur.
Çünkü geç kalmanın bedelini artık çok ağır ödüyoruz.