Daha önce Hazar Gölü’nün altında bulunan “BATIK ŞEHİR” in çok önemli bir tarih ve kültürel miras olduğunu, bu kültür zenginliğinin iyi ve doğru değerlendirilmesini yazmış, ne yazık ki sesimizi duyuramamıştık. Daha da geriye gittiğimizde yıllar önce Sivrice Belediye Başkanımıza “Batık Şehir” in UNESCO Dünya Mirası Listesine girmesi için kendilerine yardımcı olabileceğimizi teklif ettiğimizde bunun nasıl karşılıksız kaldığını hatırlıyor ve bu konudaki duyarsızlığa ve başarısızlığa şimdi üzülüyoruz. Son günlerde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından gündeme getirilen “DENİZALTI MÜZESİ” kavramı ve buna bağlı olarak sualtı tarihinin izini süren arkeologların, binlerce yıl öncesine ait büyüleyici tarihi ve kültürel kalıntılara ulaşma hedefi ile “Türkiye Sualtı Kültür Mirası Coğrafi Bilgi Sistemi”ni oluşturma isteği bu konuyu tekrar ele almamıza neden oldu. Bakanlık tarafından ülkemizin sualtında zengin bir tarihi ve kültürel varlık zenginliğine sahip olduğunun altı çizilerek bu kalıntılara ulaşmak ve tarihin izini sürmek için bu önemli projenin gündeme getirildiği açıklanmıştır.

Kültür ve Turizm Bakanlığı Kültür Varlıkları ve Müzeler Genel Müdürlüğü; dalış eğitimi verilen çok sayıda personeli ile günümüzde sualtı arkeolojik çalışma yapabilecek düzeye gelindiğini, böylece muhteşem sualtı zenginliğimizin dünyaya tanıtımının gerçekleştirilebileceğini ortaya koymaktadır.

Sualtındaki tarihin izini sürmek amacı ile başlatılan bu çalışmalar dikkate alınırsa, Hazar Gölü’nde 1991 yılında tescillenerek 1. derece arkeolojik ve doğal sit alanı olarak koruma altına alınan bu sualtı şehrinin, bir kültür hazinesi olarak iyi ve doğru değerlendirilmesi için yeni bir fırsat doğmuştur.

Bilindiği gibi, Evliya Çelebi seyahatnamesinde; 17. Yüzyıl’da Hazar Gölü’nün altında 2,5 km karelik alana yayılan eski bir yerleşimin varlığından söz edilerek, Hristiyanların kutsalı Hz. İsa veya havarilerinden birinin olduğu rivayet edilen altın çullu bir merkebin mumyalanarak manastırın içinde yerin altına saklanmış olduğunu anlatmaktadır.

(Elazığ Gezi Rehberi ve uzaklarayol.com 2015)

Bugüne kadar yapılan kısıtlı sualtı araştırmalarında, kalıntı ve arkeolojik buluntuların 4 bin yıl öncesine ait izler barındırdığı tahmin edilmektedir. Yıkıntıları çevreleyen surların içinde önemli bir yerleşim merkezi yer almakta olup, adanın en yüksek yerinde on birinci yüzyıldan önce inşa edilmiş olan bir kale ve şato özelliği de taşıyan bir kilisenin kalıntıları bulunmaktadır. Dünyaya tanıtılması için önemli bir fırsat olarak düşündüğümüz bu tarihi ve kültürel zenginliği, bir başka ifade ile sahip olduğumuz bu serveti yukarıda sözünü ettiğimiz proje içinde değerlendirmemizi öneriyoruz. Selçuklu, Bizans ve Osmanlı dönemlerinden kalma izleri taşıyan ve birçok efsane ve hikâyeyi içinde barındıran 4 bin yıllık bir tarihin ortaya çıkarılmasını ve bu kültürel varlığın dünyaya tanıtılmasını arzu ediyoruz.