Türkiye’nin gastronomi sahnesi son yıllarda yeni şehirlerin ışığıyla aydınlanıyor. Ancak bu ışıkların arasında biri var ki hem köklü kültürüyle hem de mutfak derinliğiyle diğerlerinden farklı bir tonda parlıyor: Elazığ. Yıllarca kendi halinde sakladığı lezzetlerini artık daha gür bir sesle duyuruyor. Bu dönüşümün en son güçlü işareti ise, Cumhurbaşkanlığı Tarım ve Gıda Politikaları Kurulu Üyesi ve TÜRES Genel Başkanı Ramazan Bingöl’ün, AK Parti Elazığ Milletvekili Mahmut Rıdvan Nazırlı’nın davetiyle gerçekleştirdiği ziyaret oldu.

Bu ziyaret, Elazığ’ın gastronomi iddiası için yalnızca bir başlangıç değil, adeta bir manifesto niteliğinde.

“Duayen”in Masasında Elazığ Mutfağı: Palu Tava’nın Şahlanışı

Ramazan Bingöl gastronomi dünyasında sadece bir uzman değil; damak tadının, sektör birikiminin ve kültür okumasının iç içe geçtiği bir otorite. Böyle bir ismin Elazığ mutfağına dair sarf ettiği övgüler sıradan bir beğeniyi değil, ulusal bir tanınırlığı işaret ediyor.

Koçoğlu Restoran’da tattığı yöresel lezzetler arasında bir yemek vardı ki Ramazan Bingöl’ün tüm dikkatini çekti: “Palu Tava.”
Bu yemek, sadece dana etinin sebzeyle buluştuğu bir tepsi değildir. Palu’nun kadim topraklarının kokusu, Elazığ mutfağının ustalığı ve Fırat havzasının bereketi bu lezzette saklıdır. Bingöl’ün bu tabağa verdiği tam not ve sosyal medya üzerinden yaptığı güçlü tavsiye, Palu Tava’yı ulusal gastronomi vitrininin yeni yıldızı yaptı.

Elazığ mutfağı artık “saklı bir hazine” değil; kesinlikle keşfedilmesi gereken yeni bir marka.

Lezzetten Stratejiye: Valilik, Belediye ve STK’larla Turizm Vizyonu

Ramazan Bingöl’ün Elazığ gezisi, sadece mideyi değil, şehrin geleceğine dair akılları da doyuran bir programdı.
Vali Numan Hatipoğlu ve Belediye Başkanı Şahin Şerifoğulları ile yapılan görüşmelerde öne çıkan başlık açıktı: Elazığ’ın gastronomi temelli turizm potansiyelinin büyütülmesi.

Harput Kalesi’nin kadim ruhu, Fırat’ın bereketi, şehrin köklü konak kültürü ve yöresel yemeklerin çeşitliliği düşünüldüğünde Elazığ’ın turizm açısından taşıdığı değer tartışılmaz. Ancak bu değerin tanıtımı ve profesyonel şekilde projelendirilmesi gerekiyordu.
İşte bu ziyaret bu planlamanın önemli kilometre taşlarından biri oldu.

Kürsübaşı: Lezzetin Ritimle Buluştuğu Meclis

Bir şehrin mutfağını anlamak istiyorsanız yalnızca yemeğe bakamazsınız; o yemeğin nasıl yaşandığına da bakmalısınız.
Ramazan Bingöl’ün Elazığ Kültür ve Musiki Derneği’nde deneyimlediği Kürsübaşı geleneği, Elazığ’ın gastronomi kimliğinin kültürle nasıl iç içe geçtiğinin en güzel göstergesiydi.

Kürsübaşı bir konser değildir.
Bir sohbet meclisidir.
Bir paylaşma ritüelidir.
Bir kültür aktarımıdır.

Lezzetin tınıya karıştığı bu atmosfer, Bingöl’e sadece tat değil, bir ruh yolculuğu da yaşattı. Onun türkülerle eşlik etmesi ise bu ruhu derinden hissettiğinin açık ifadesiydi.

Nazırlı’nın Vizyonu: Elazığ’ın Masada Güçlenen Sesi

Ziyaret sonunda Ramazan Bingöl’ün Milletvekili Mahmut Rıdvan Nazırlı için kullandığı ifadeler, bu sürecin bir rastlantı olmadığını gösteriyordu:

“Elazığ gastronomisi artık masalarda daha gür bir sesle konuşuyor, gündem oluyor.”

Bu sözler, Elazığ’ın gelecekteki şehir markasının temellerinin nasıl atıldığını işaret ediyor.
Nazırlı’nın gastronomi alanında sürdürdüğü çalışmalar, şehrin yalnızca bugününün değil, yarınının da güçlü bir kimlik kazanmasına yönelik vizyoner adımlardır.

Sonuç: Lezzetin, Kültürün ve Vizyonun Buluştuğu Şehir

Ramazan Bingöl’ün Elazığ ziyareti gösterdi ki:
• Palu Tava lezzetiyle masayı fethediyor,
• Harput tarihiyle ruhu doyuruyor,
• Kürsübaşı kültürüyle gönlü ısıtıyor,
• Şehrin yöneticileri ise tüm bu değerleri marka şehre dönüştürmek için ortak irade sergiliyor.

Elazığ artık sadece gönüllerde yer eden bir şehir değil;
Türkiye’nin gastronomi ve kültür turizmi sahnesinde yükselen yeni bir yıldız.

Bu yükseliş doğru projelerle desteklendiğinde, Elazığ’ın “Gastronomi Şehri” unvanı bir hayal değil, güçlü bir gerçek olacak.