Gazeteci milletin hukukunu savunur. Bu yönüyle yaptığı iş siyasete benzer. Siyasetçi de kendini tevkil edenlerin, seçenlerin hukukunu savunur. Onların dert ve sorunlarına yönetim nezdinde çareler arar. Bir ülkenin gazetecisi bu fonksiyonunu kaybettiğinde vatandaş dilsiz kalır. Sesini duyuramaz olur.

Gazetecinin bir başka işlevi de bir nevi yargılama yapmasıdır. Gördüklerinin, tanık olduklarının muhakemesini yapar. Adeta bir mahkeme kurar. Bu mahkemenin jürisi halktır. Verdiği hükümleri halka aktarır. Çoğu kez biz, eşya ve olaylara gazetelerin, gazetecilerin aktardıkları ile bakarız. Onların gösterdikleri gibi görürüz. Gazeteci haktan, hukuktan sapmışsa kendisini okuyanları da hak ve hakikatten uzaklaştırır. Onun için gazetecilik aslında manevi sorumluluğu yüksek olan bir meslektir.

Gazeteci, halkın gözü-kulağı-dili-lisanı olduğu için herkes bu güç odağını yedeğine almak ister. Çünkü bir gazete veya gazeteci satın almak, aynı zamanda onun hitap ettiği kitleyi satın almaktır. Bilindiği gibi okur, okuduğu kişi veya kişilerin peşinde gider.

Bu ülkede çok gazete ve gazeteci satılmıştır…

Siyasetin bu kadar pervasız olmasının arkasında kalemini milletin emrinden alıp, gücün emrine verenlerin büyük payı vardır. Kalemini siyasetçilerin günahını, suçlarını, yolsuzluklarını örtmek için kullananlar en büyük kötülüğü millete yaparlar.

Geçen gün ilimizin Yeniden Refah partisi İl başkanı Av. Erhun KARAKUŞ TOKİ konutları ile ilgili ‘’Elazığ Online’’ isimli internet üzerinden yayın yapan bir TV’ye önemli açıklamalarda bulundu.

KARAKUŞ, Zafran TOKİ Konutları’nın 17 Haziran'da 169 milyon'a ihale edildiğini, ihaleyi alan firmanın iki gün sonra 19 Haziran'da aynı işi taşeron firmaya 106 milyona taşere ettiğini, devrettiğini açıkladı. Yani hiç bir iş yapmadan iki gecede 62 milyonluk vurgun…

Bu aynı zamanda bu işin aslında 106 milyona yapılması mümkünken 169 milyona ihale edildiğini aradaki 62 milyonun birilerinin ceplerine girdiğini gösteriyor. Konutlar 169 yerine 106 milyona ihale edilse vatandaş daha az para ödeyecek daha az mağdur olacaktı. İşte özgür/bağımsız gazetecilik bunun için önemlidir.

Konutlarla ilgili çok şikâyetler var. En başta çok küçük olmaları, Elazığ / Harput kültürüne uygun yapılmamaları, kura çekiminde kalabalık / küçük aile ayırımı yapılmaması, bazı bölgelerde altyapı ve sosyal hizmetlerin hiç bulunmaması en çok gelen şikâyetler arasında. Geçen hafta Turan Gazetesi yazmasaydı depremin üzerinden 2 yıldan fazla zaman geçmesine rağmen konteynerlerde 1197 kişinin çok gayri insani şartlarda yaşadığını öğrenmemiş olacaktık. Bu sıkıntılar konuşulduğunda, basına yansıdığında çözülür. Kimsenin bilmediği bir sorun, kimsenin umurunda da olmaz.

Basının önemini gösteren önemli olaylardan biri de şudur, elektriğe yüzde 125 zam yapıldı. Dağıtım şirketlerinin hepsi AKP hükümetine yakın iş adamlarına ait şirketler. Bu zam işte bu şirketler için çıkarıldı. Zira bu şirketler Elektrik Üretim A.Ş. (EÜAŞ)'tan 31.86 kuruşa aldığı 1Kwh elektriği, sanayiye yüzde 129 zamla 175,7 kuruşa, ticarethanelere yüzde 125 zamla 273,95 kuruşa, vatandaşa ise 210 kwh altındakilere yüzde 50 zamla 137 kuruşa, 210 KWH üzerini ise yüzde 125 zamla 206 kuruşa satacak. 31.86 kuruş nere? 206 kuruş nere? Şimdi bu zammın kim veya kimler için yapıldığını anladınız mı? Bunları yazmak da bir yoldur, üstünü örtüp vatandaşa yalan söylemek de bir yoldur. Gazeteci kalemini satmadığı müddetçe vatandaşın vicdanı olur. Aksi takdirde toplumu çürüten, toplumu körleştiren bir aldatma aracına döner.

Elazığ'ın 91 yıllık sesi Turan Gazetesi de yeni yayın hayatında, hep olduğu gibi bunu yapmaya çalışıyor. Nerede bir çığlık varsa oraya koşuyor, toplumun vicdanı olmaya çalışıyor. O konuştukça da olayların üzeri örtülemiyor, ilgili kurumlar vatandaşın sorunlarına eğilmek zorunda kalıyor. İşte özgür gazetecilik bunun için önemlidir. Bir ülkede,"Kalem namustur, satılmaz" diyenler oldukça, ümit var olmak için de sebebimiz var demektir.