Enerji üzerine kurulan dünya düzeni her geçen gün değişen dengeleri ile bizlere yeni krizler yaratmaya devam ediyor. Fosil kaynaklı yakıtların kullanımı çevreye zarar verirken, on yıllar içerisinde tükenecek olması ise başka bir handikap...

Kışın en sert dönemlerini yaşadığımız şu günlerde, adına ister planlama hatası deyin, isterseniz başka bir isim koyun, işin ağır faturasını Türk Milleti ödüyor ve ödeyecek.

Enerjide dışa bağımlı olan ülkemiz, yeteri kadar önlem alınmadığı ve planlama hatalarının sonucunda sanayi ve üretim sektörlerinde planlı elektrik kesintilerine başladı.                                        Dikkat ediniz, Planlı elektrik kesintisi...

Nihayet planlı bir iş yapmaya başladık. Plansız olan her iş çökmeye mahkûmdur!

Sanayi devrimini tamamlayan gelişmiş ülkeler, nükleer enerji üretim ve kullanım safhalarını da geçmiş, artık yeni nesil GES (Güneş Enerji Santralleri) ve RES (Rüzgâr Enerji Santralleri) dışında başka enerji kaynaklarına da yönelmeye başladılar. Okyanus akıntılarını değerlendiren sistemler, jeotermal sistemler, denizlerdeki dalga enerjisinden faydalanan sistemler bunlardan bazıları...

Ülkemiz Güneş Enerjisi elde edebilmek için çok avantajlı bir durumda. Avrupa’da yıllık güneş gören gün sayısı olarak en yüksek seviyedeki ülkeler arasında olmamız bunun açık bir göstergesi. Yıllık güneşli gün sayısı ortalamaların çok altında bir ülke olan Almanya’da evlerin çatılarında kullanılan ve elektrik üreten güneş panellerinden üretilen elektrik ile ekonomilerine ciddi anlamda bir katkı sağlamaktadırlar. Bu ülkemizde neden gerçekleşmesin? Gelişen teknolojilerle birlikte bugün ilgimi çeken bir yazı da, bir Türk firmasının evlerdeki perdelere yerleştirilen ve güneş enerjisi ile elektrik üretebilen bir sistemin bir konutun elektrik tüketiminin yıllık yaklaşık %30’luk bir kısmını üretebildiğini ve bu sistemin yaygınlaşarak ülkedeki milyonlarca hanede kullanılabildiğini düşünebiliyor musunuz? Enerji savaşlarında dünyada bizim için müthiş bir avantaj olacaktır. Ülkede kalacak milyarlarca dolar ile yeni yatırımları yapılabilecek. Bunlar hayal değil, sadece gerçekleştirilmesi için kararlılık ve millîlik gerektiren büyük projelerdir.

Ülkemizin doğa dostu yeşil enerjide ciddi anlamda büyük bir potansiyeli vardır. Tarıma elverişli olmayan Doğu ve Güneydoğudaki binlerce dönüm çorak arazilerde, Güneş Enerji panelleri ile elektrik üretilebilmeli, rüzgâr santralleri inşa ederek dışa bağlılığımızı ciddi oranda azaltırken, yurt içinde kalacak paramız ile de diğer yatırımlarımız gerçekleştirilecektir.

Enerji savaşlarında daha avantajlı konuma geçebilmek için kullandığımız enerjimizde de tasarrufa gitmek zorundayız. Binalarda ısı yalıtımı yapılmalı, enerji tasarruflu cihazlara yönelmemiz gerekmektedir. Elektrikli araçlar vergi indirimleri ile avantajlı duruma getirilmeli, Topyekûn enerji seferberliği başlatmalıyız. Sokak lambalarımızın güneş enerjisi ile çalıştığı düşünüldüğünde yıllık ortalama bir enerji santrali üretimi kadar tasarruf sağlanabilir.

Dünyamızın ve insanlığın geleceğini belirleyecek en önemli savaşlardan birisi de enerji savaşları olacaktır. Enerji olmadan hiçbir medeni icadı kullanmamız mümkün olmayacaktır. Enerjisi dışa bağımlı olmayan, kendi enerjisini kendi üretebilen ülkeler köle değil efendi pozisyonunda olacaktır. Planlı bir enerji stratejisi belirlenmelidir; bu strateji kısa vadeli olmamalıdır; alternatifler değerlendirilerek, ülkemiz için en verimli olan politika izlenmeli ve bu politika partiler üstü olmalıdır. Ortak akılla belirlenmelidir. Millî enerji politikamız net ve hedefleri belli olabilmeli ve ulusal çıkarımız en üst seviyede korunmalıdır. Gelecek olan siyasi ve ideolojik olaylardan etkilenmeden en üst derece kanunlarla korunmalıdır. Enerji savaşlarını kazanan ülkelerin bağımsızlığını korumada en avantajlı durumda olacakları asla unutulmamalıdır.