Birleşmiş Milletler İklim Zirvesi Mısır’ın Şarm El-Şeyh kentinde 6 Kasım’da başladı. Yaklaşık 190 ülkeden çok sayıda katılımcının yer aldığı konferansı bütün dünya ilgi ile izliyor. İklim krizine çözüm bulunmazsa önümüzdeki yıllarda küresel ısınma ve iklim değişikliği nedeniyle dünyadaki yaşamın büyük ölçüde tehdit edileceği ve zorlanacağı belirtiliyor.

İklim Zirvesinin birincisi 1995 yılında Berlin’de yapılmıştı. Şimdi 27’ncisi Mısır’da yapılıyor.   O tarihten bugüne kadar iklim krizinin varlığını bütün ülkeler kabul ettikleri için bununla mücadele etme konusunda kararlılar. Ancak sorunun çözümü için somut bir adım atılmamış ve yol alınmamıştır. Konu sadece tartışılıyor. Sıkça gündeme getirilen olumsuzluklar ise şu şekilde ifade ediliyor. Su havzaları hızlı bir şekilde kuruyor. Mevsimler değişiyor. Kirlenen ve kuruyan nehirler yetmezmiş gibi, kuraklık ayrı bir sorun. İklim değişikliğiyle birlikte düzensiz ve dengesiz aşırı yağışlar sel felaketine yol açıyor ve aylarca yağan yağmur birkaç saatte yağıp bitiyor. Sonuçta o yağışta sel ve yıkımdan başka bir şey vermiyor. Yıllık yağış ortalaması düşük olan bölgelerde ise ciddi susuzluk ve kuraklık yaşanıyor. 2021’de rekor yüksek sıcaklığa ulaşıldı. Buz tabakaları ve buzullar hızla eridikçe deniz seviyesinin yükselmesinin son 30 yılda ikiye katlandığı ifade ediliyor. Çok fazla tartışılıyor olmasına rağmen plastik tüketimine devam etmekteyiz. Kimyasallar ve deterjanlarla nehirleri ve denizleri kirletmeyi sürdürmekteyiz. Atmosferi zehire boğan termik santrallerin sayısı arttıkça yine zehir kusma devam edecek gibi görünüyor. Daha az petrol, doğalgaz ve kömür tüketmek için tüketim alışkanlıklarımızı değiştirmiyoruz. Oysa, elektrik tüketimi yerine güneş enerjisinden yararlanarak yenilenebilir enerji sayesinde ısınma ve aydınlatma ihtiyacını karşılayabiliriz. Bütün bunların dışında “su tüketimi” ni azaltmak en önemlisi gibi duruyor. Sonuçta, dünya iklimi konuşuyor olsa da yapılan tartışmalar ile sadece sorunu kabul etmekle yetiniyoruz. Dünyanın her yerinde yapılan eylemler de sorunun çözümünü hızlandırmıyor.

Konferansın hedeflerinden biri de, gelişmiş ülkelerin bu konuya ayırdığı bütçelerin 2 katına çıkartılarak ülkelerin iklim değişikliğine uyum sağlamalarına yardımcı olmalarını sağlamaktır. 2020’den 2025’e kadar iklim krizi finansmanı için yıllık 100 milyar dolarlık bir kaynağın sağlanması hedefleniyor. (*) Konferansta “iklim suçları için uluslararası mahkeme kurulması” gibi yeni ilerici adımlar atılması ilgi çekmektedir.

İlerleyen dönemlerde çok daha yaşanır bir dünya hedefleniyor ise, önce bireysel olarak elimizden geleni yapmalıyız. Dünya genelinde ise tüm ülkelerin desteğiyle iklim krizini engellemeye çalışmalıyız.  

Kaynakça :

(*) Yücel Sönmez