Bu kadar pahalılığın, enflasyonun sebebi savaş değil, beceriksizliktir. Yanlış ekonomi politikaları, bir kişinin hırslarına mahkûm edilen yönetim biçimi ülkeyi bu hale getirdi.

Rusya'nın Ukrayna'yı işgali 20 Şubat'ta başladı. 20 Şubat'ta benzin 15.19 TL, Mazot 15.46 TL’ idi. Aynı tarihlerde dolar kuru 13.61 TL’ idi. Yani bir Litre Benzin 1.11 Dolara tekabül ediyordu. Bugün Dolar 15.700 TL, 20 Şubat hesabıyla bir Litre Benzin 1.11 Dolar ettiğine göre bu da TL hesabıyla 17.522 TL demek.

Bir yıl önceye gidelim, 1 Ocak 2021'de dolar kuru 7.43 TL, benzin litre fiyatı ise 7.30 TL'ydi. 7.30 TL dolar kuruyla 1.07 Dolar ediyor. Yani bizde akaryakıt fiyatları hep Dolara endeksliydi ve bu hep                 1- 1,2 Dolar arasında dolaşıyordu.

Bir başka örnek şudur: 2008'de petrolün bir varil fiyatı 145 Dolar iken benzin fiyatı 3.55 TL’ idi. Bugün itibarıyla Brent Petrolün fiyatı 131 Dolar. Ama bizim litre başına ödediğimiz miktar 1.33 dolar. Dolar bu kadar yükselmese, iktidarın kötü yönetimi Türk parasının değerini bu kadar düşürmese akaryakıt fiyatları bu kadar yüksek olmayacaktı. Mesela dolar kuru geçen yılın başındaki gibi 7.43'te kalsaydı biz bugün benzine sadece 1.33 x 7.43 = 9.88 TL ödeyecektik. Her şeyi ben bilirim politikası bir taraftan ülkenin döviz rezervlerini tüketirken öbür tarafta enflasyonu, hayat pahalılığını katlanılamaz hale getirdi.

Hayat pahalılığının, enflasyonun yegâne sebebi Sayın ERDOĞAN'ın nefsine odakladığı politikalardır.

TL yanlış politikalarla bu kadar değer kaybetmese, hazinenin 128 Milyar Doları heder edilmese, yargı ve demokrasi bu kadar aşındırılmasaydı bugün bu kadar kötü bir tablo ile karşı karşıya kalmayacaktık.

Dövizi frenlemenin yollarından biri TL faizini yükselterek vatandaşı TL'ye yönlendirmek, yabancı sermayeyi cazip faizlerle içeri çekmektir. İktidar bunun tam tersini yaptı, üstelik vatandaşın tepkisini bertaraf etmek için “Nas var” diyerek bu politikasını meşrulaştırmaya çalıştı. Faiz meselesinde elbette Nas vardır, ancak İslam'da zaruretlerin mahsurları mubah kıldığına dair hüküm de vardır. Zaruret olunca mahsur ortadan kalkar. Taa ne zamana kadar? Zaruret ortadan kalkıncaya kadar.

Kaldı ki faiz meselesinde din adamları da ihtilaf etmişler, yasaklanan faizin hangi tür faiz olduğu hususunda farklı görüşler serdetmişlerdir. Bazılarına göre yasaklanan faiz tefeci faizi, bazılarına göre her türlü faizdir. Lakin “Nas var” demelerine rağmen, faizi ortadan kaldırmamışlar, sadece yüzde 17'den 14'e çekmişlerdir. Nas varsa ki, var. Faizi yüzde 14'te niye muhafaza ediyorsunuz? O zaman, sıfırlayın gitsin.

Bunlar dini kullanarak vatandaşın tepkilerini savuşturmak, başarısızlığı örtmek için yapılan hamlelerdir. Din bir ikbal aracı veya siyasi başarısızlıkları örtmenin vasıtası değildir. Kuran'da zina ile ilgili de Nas vardır, Nas’a bu kadar bağlı, bu kadar sadık olan zinayı da yasaklar. Mesele din veya dindarlık değil, mesele vatandaşı kandırmak, tepkilerini dinle savuşturmaktır. Böyle yaparak, hem ülkeye, hem yüce dinimize kötülük ettiler.

Dini araçsallaştırmak, onu din olmaktan çıkarıp siyasî bir projeye çevirmektir. Ekonomi kötüye gittikçe fatura sadece siyasi iktidara, Erdoğan'ın politikalarına kesilmiyor, aynı zamanda dine de kesiliyor. Sonra da çıkıp deizmden, insanların dinden soğumasından bahsediyoruz. Dini siyasetinize kalkan yapar, her yanlışınızda dini milletin önüne çıkarıp arkasına saklanırsanız, bu milleti kendi diniyle problemli hale getirirsiniz. AKP bunu yaparak, hem topluma, hem de canımızdan aziz bildiğimiz dinimize zarar verdi.