Bazen sezonluk, hatta “gelecek sezon” diyerek en azından 1-2 yıllık plânlamalar yaparak düşünüyor, kimi zaman da aylık, haftalık veya bir maçlık hesaplarla bakıyoruz yaşananlara futbolda…
Geride bıraktığımız sezon Elazığspor için neler düşünüyor, konuşuyor, yazıyor, hesaplıyorduk, bu günlerde neler düşünüyoruz?
Gerçi, son yıllarda ne yazık ki “küme düşme” tehlikesinden yakasını bir türlü kurtaramayan Elazığspor, toplumun hep benzer düşüncelere sâhip olmasına, aynı söylemleri dile getirmesine, yazmasına ve yorumlamasına ortam hazırladı.
Geçmişte bir yıl küme düştüysek, ertesi sene olmazsa da bir sezon sonra şampiyonluğa ulaşan Elazığspor’un; toplam küme düşme sayısıyla, şampiyonluk adedi arasında bir rakamlık fark olurdu sürekli…
2000’li yıllara gelinceye kadar Türkiye 3. Ligi ile Türkiye 2. Ligi arasında gidip gelen Bordo-Beyazlı Temsilcimiz, bir alt kategori ile bulunduğu kategori arasında öylesine düzenli inip çıkıyordu ki; futbolda “sportîf başarı” bakımından istikrarsız takımlar için kullanılan “asansör takım” unvanına lâyık görülmüştü!
O dönemin Elazığspor sevdalıları, neredeyse şampiyonluğa sevinemez olmuş, “nasıl olsa gelecek sezon yine geldiğimiz yere döneceğiz” diye küme düşme tâlihsizliğinden dert yanar olmuşlardı…
Tabii, bu duruma plânlama açısından bakanların; “Şampiyonluğun alt yapısını oluşturmadan bir üst kategoriye yükselmek uygun değil” yaklaşımı da sportîf başarının elimizin tersiyle itilmesi ve istenmemesi gibi bir garip neticeye varmak demekti?    
***
2000-2001 Futbol Sezonu’nda Play-Off Grubu’na kalmakla ve İlk 10’da yer almakla TFF tarafından gerçekleştirilen yeniden yapılanma sonucu 2’ye bölünen Türkiye 2. Ligi’nin Üst Kategorisi olan 2. Lig A Kategorisi’ne dâhil olan Elazığspor, 2. Lig B Kategorisi’nde kalan Şanlıurfaspor, Hatayspor vb takımlara göre lig atlamış, “asansör takım” hüvîyetinden de kurtulmuştu…
Toplumun o gün için farkında bile olmadığı bu sportîf başarı, Elazığspor’a kuruluşundan beri hedeflediği, ama hiç kimse tarafından yüksek sesle dillendirilemeyen 35 yıl hasretini çektiği eski 1. Lig’in yani bugünkü Süper Lig’e yükselişin de yolunu açmıştı.
Özellikle Sayın Mustafa URHAN Başkanlığı’nda bir araya getirilen “Yeni Oluşum Grubu” diye adlandırdığımız, Elazığ Halkı’nın tüm katmanlarıyla güven duyduğu, benimsediği ve desteklediği yönetim kurulu, bugünkü gibi batakta olan bir Elazığspor’u devralıp, Spor Toto ile Maç Biletleri ve Stadyum Reklâmları gibi gelir kalemleri dışında kuruş geliri olmayan bir kulübün borçlarını temizlemiş sportîf başarının da temellerini atmıştı…
Başkan Mustafa URHAN, kendi yönetiminden 2. Başkan Hayrettin KARAMAZI’ya görevi devrederken Olağan Kongrede yaptığı konuşmada; “Ben Elazığspor’u Sayın Hayrettin KARAMAZI’ya borçsuz olarak devrediyorum. Ondan da tek isteğim kendinden sonra gelecek başkana kulübü borçsuz devretmesidir!..” derken, hiç kimse o ifâdelerin anlamını ve önemini düşünmüyordu…
Sayın KARAMAZI teslim aldığı Elazığspor’u yabancısı olmadığı için hem yönetim, hem de kadro istikrarıyla sportîf başarıya taşıdı ve Elazığspor Taraftarı’nın 35 Yıllık Özlemi sona erdi, Bordo-Beyazlı Takım 20 Takımlı 2. Lig A Kategorisi’nden 1. Lig’e yani yeni ismiyle Tarihi’nde ilk kez Süper Lig’e yükseldi…
***
“Borcu olsa da Süper Lig’in Süper gelirleriyle ödenir nasıl olsa? Yeter ki Şampiyon olalım!..” düşüncesinde olanlar ezici çoğunluğu oluşturuyordu o dönemlerde…
Sayın Hayrettin KARAMAZI şu anda Süper Lig’e çıkardığı Elazığspor’u yarı sezon bile dolmadan bırakmış olmanın pişmanlığını duysa da, titizliğiyle “borçsuz” devrettiği kulüp yavaş yavaş borçlanmaya, harcadığını yerine koyamamaya başlamıştı çoktan…
Sonrası malûm, Süper Lig’den düşen Elazığspor vaziyeti idâre etti, 10 yıl aradan sonra Süper Lig’e yükseldiğinde “borçsuzluk” da ne demek bir gecede tam 13 trilyon yükle ve toplam 26 Trilyon borçla Süper Lig’e geri geldi!
Süper Lig’in Süper gelirlerine rağmen yine 2 yıl sonra borcunu 2’ye katlayarak 1. Lig’e dönen Elazığspor, daha sonra bir türlü kendini toparlayamadı, hem küme düştü, hem borçlandı?
Sonunda, “nereden nereye” denilecek kadar aşağılara inen Elazığspor, 3. Lig’in eşiğine geldi!
Şimdi sorsalar; “Şampiyonluk mu, borçsuzluk mu?” hangisini tercih edersiniz?
Toplum anladı herhalde kıymetini, “borçsuzluk” altın yumurtlayan tavukmuş, faydalanmak dururken insan keser mi hiç nimetini?