Anadolu’da kitap, dergi, makale fikir yazısı yazan münevverlerin bereketlenerek çoğalması sevindiricidir. Çağımızın getirdiği imkânlardan istifade eden fikir sahipleri fikri çalışmalarını imkânları ölçüsünde kültür hayatımıza katmaya çalışmaktadırlar. Yaşadıkları mahalli çevrenin meselelerini de yazıyla anlatırlarken radyo ve TV programları da yapmaktadırlar. Anadolu’da gazete dergi kitap gibi yayın faaliyetlerin son zamanlarda yaygın bir şekilde geliştiği millî yayın yapan radyo ve TV kanallarının varlığından da anlaşılmaktadır. Bu etkinliklerin sonucunda mahalli meselelerin ülke gündemine taşındığı zamanlar olduğu görülmektedir. Ayrıca canlı yayın yapan bazı Anadolu radyo ve TV kanallarının yayınlarının kültüre edebiyata musikiye hayat tarzına dair yayınları devasa bütçelere sahip ulusal yayın yapan kurumların hayli önündedir. Anadolu basınının ulusal basından kültür faaliyetlerine karşı daha duyarlı olduğunu söyleyebiliriz.

     Anadolu’nun Türkleşmesinden itibaren musiki, kitap gibi kültür faaliyetleri yapan şehirlerin varlıkları toprakların vatan olmasının teminatı olmuştur. Yazılı basında cumhuriyet tarihine yaşıt yayın yapan yayınların varlıklarını bu şehirlerde hala sürdürüyor olmaları bu tarihi geleneğin devamıdır. Anadolu’da yazılı basına ilave olarak şimdi görsel yayılar da ön plana çıkmış bulunmaktadır. Bu şehirlerden biri de Elâzığ’dır.

     İnsanların fikri, vicdani ve ruhi dünyalarına hitap eden Harput münevverlerinin varisleri şimdilerde yenileşerek kitap dergi gazete radyo ve TV gibi yayınlarda varlıklarını devam ettirmektedirler. Mahalli şartlar içinde kendisini geliştirerek bütün ülkenin ve hatta dünyanın içinde bulunduğu çıkmazları karanlıkları aydınlatmaya çalışmaları geçmişin kendilerine verdikleri bir görev olarak kabul etmektedirler. Zekeriyya Bican ’da bu görevi üstlenenlerden biridir. Aslında bir mühendis olan Zekeriyya Bican çocukluğundan itibaren kültür faaliyetlerinin içinde olmuştur. Zekeriyya Bican’ ı Şair, yazar, tiyatro oyuncusu, TV yorumcusu olarak tanıyanların sayısı oldukça fazladır. Mesleği ne olursa olsun her insanın ülkesi, dünya, çevre ve insanlık ile ilgili fikirleri düşünceleri olmalı ve bunları açıklamalıdır. Ancak, kendi çevresini tanımadan ülke, dünya ve insanlık adına yapacağı her açıklama, yazı, makale ve görüş sakıt olur. Bilim insanı ise kendi alanı ile ilgili yazdıkları elbette bir değerdir. Zekeriyya Bican, mahalli kalarak millî olmuştur. Mahalli kalarak millî olmanın coğrafya, tarih ve neticede millet sevgisinin yol taşlarını döşemiştir. Fikrinin, şahsiyetinin ve ülküsünün sahibi olarak gördüğü Harput ve çevresini kalemi ile resimleyerek bütün ülkenin nazarına sunmuştur. Zekeriyya Bican, yazdığı kitapların mahalli kültürü konu aldığını söylemek doğrudur. Bu kültürün millî değerlerin bir parçası olduğunu ancak kâğıda döküldüğünde anlaşılabilir. Zekeriyya Bican yoğun çabanın sonunda ortaya koyduğu eseriyle millî kültüre hizmet etmiştir.

     Kitaplarındaki hadiselerin konusunun Harput/Elâzığ ve çevresinin olması yazarın gönül dünyasının zenginliğindendir. Türk Dünyasını Harput/Elâzığ gözleri ile gözlemektedir. Bir şehrin yaşanmışlıklarının bir kitaba sığdırmak imkânsızdır. Konu Harput olursa bunu bir kitaba sığdırmak daha da zorlaşacaktır. Zekeriyya Bican, Harput şezrengizi yazsaydı daha etkili olamazdı. Yazdıklarını bir Harput biyografisi olarak kabul etmek doğru değildir. Ancak, bir zamanlar yaşananların bir şehrin bir vatanın topraklarında ne kadar tesirli olduğunu açıkça görülmesi bakımından önemsenmelidir. Sonraki çalışmaların daha önce yazılanlar dikkate alınarak kültür hayatımıza büyük katkılar sağlayacağından şüphe yoktur.    

     Yazar, kitabı yazmaktaki gayesini açıklarken kendisine ilham olarak aldığı Ahmet Hamdi Tanpınar’ın meşhur Beş Şehir adlı eseri olduğunu ifade eder. Altıncı ve Yedinci Şehirler hangileriydi? Amasya ve Sivas şehirlerinden Amasya’yı Özkan Yalçın Sivas’ı ise Ahmet Turan Alkan yazdı. İkisinin de Sivaslı olmasının yazdıklarının mahalli kültürümüzün millî kültür içindeki yeri ve önemi bakımından ne kadar kıymetli olduğu bu iki eserde de açıkça görülmektedir. Amasya Şehzadeler şehri olarak bir zamanlar kültür ve ilim merkezi olmuştur. Sivas, Anadolu beylikleri arasında askeri, siyasi, sanat, mimari, musiki ve kültür zenginliğinin millî kültürümüz içindeki yeri tartışmasızdır. Bütün şehirlerimizin yaşanmışlıkları bir bütünün parçasıdır. Parçaları bir araya getirdiğimiz zaman bir bütün meydana getirebiliriz.  Özkan Yalçın uzun zaman Amasya’da yaşadı ve Amasya’yı Amasyalıları sevdi onlarda Özkan’ı sevdiler. Bu sevgi bir eser meydana getirdi. Ahmet Turan Alkan’da Sivas üzerine yazdığı eserlerle bilinir. Altıncı Şehir’i yazan Ahmet Turan Alkan şehrin mimarisi ve hayat tarzının dışına çıkarak tarih içinde yaşananların sonucu olan değişimleri anlatır. Ahmet Hamdi Tanpınar’ın başlattığı şehirlerimiz üzerinden gelişmeleri gelenek haline getirerek devam ettirmek istemiştir. Kimilerine göre Özkan Yalçın ve Ahmet Turan Alkan’ın yazdıklarının şimdiki nesil için fantezi gibi gelebilir. Ya da şehzadeler şehri olarak bilinen Amasya’nın aynı zamanda şair olan Özkan Yalçın’ın tarih içinde yaptığı yolculuğun sonunda insan karakterlerinin oluşmasında şehirlerin şahsiyetinin etkili olduğunu ifade etmeye çalışmıştır. Amasya’nın şehzadeler şehri olarak bilim sanat kültür ve musikinin merkezlerinden olduğunu ifade edilmesinde yanlışlık olmaz. Bütün bunlar millî kültürün devamı olan faaliyetlerdir. Ahmet Turan Alkan ve Özkan Yalçın her ikisi de Ahmet Hamdi Tanpınar’ ın açtığı yoldan yürüyerek kültürümüze millî kültürümüze kıymetli eserler kazandırmışlardır.

     Ahmet Hamdi Tanpınar, Beş Şehir ile başlaması Anadolu coğrafyasının yeni hayatını anlatırken kaybolanların izinin nerede bulunabileceğini işaretlerini anlatır. Coğrafyayı yani vatanı insanı sevmenin ancak bilmeyle mümkün olabileceğini anlatmaya çalışır. Geçmişe özlem duyanların yeniye karşı duydukları doymak nedir bilmeyen iştihanın geçmiş için tehlike olmak yerine geçmişe bağlı kalarak yeniyi sevmenin doğru olacağını eşsiz ifadeleri ile anlatır.

     Ahmet Hamdi Tanpınar’ın Beş Şehir adlı klasik eseri Türk kültürü açısından temel bir eser olduğu tartışmasızdır. Ahmet Hamdi Tanpınar, Ankara, Erzurum, Konya, Bursa ve İstanbul’u konu etmiştir. Altıncı, yedinci ve sekizinci Şehirleri yazanlar ile Beş Şehir adlı eseri mukayese etmeyiz. Her birinin kendi çerçevesi ve yazılış gayesi içinde değerlendirmek gerekir. Sekizinci Şehir kitabının yazarı Zekeriyya Bican ’da bu konuya değinmiş ve bunun bir gelenek olarak devamı olduğunu ifade etmeye çalışmıştır. Zekeriyya Bican’ ın kitabından sonra kadim şehirlerimizin münevverleri şehirlerinin kitaplarını yazdıklarında dokuzuncu Şehir diye başlayacaklardır. Şehir kitapları gelecek nesiller için şimdiki ve geçmişte şehirlerimizin karakterlerini oluşturan amilleri geleceğe taşıyacaklardır. Zekeriyya Bican gelecek nesillerin üzerinde yürümesini sağlayacağı sağlam bir köprü inşa etmiştir.

     Söz konusu Harput olunca diğer şehirlerden farklı bir durum ortaya çıkar. Evvela şimdiki harabe halindeki mahalleye dönüşen Harput bir şehir değildir. Şehrin enkazı vardır. Bu enkazın üzerinde ticari faaliyet yapan çay bahçeleri lokantalar vardır. Bir tarafı da betona boğdurulmuş ruhsuz ve adına külliye denilen sevimsiz binalar harabelere seslenir gibi eskiyi ben yıktım der gibi durmaktadır. Tarihi Süt Kalesi, yıkılan çeşme enkazları, zar zor ayakta kalan bir hamam, halen açık olan cemaatsiz Anadolu’daki en eski tarihi camiler, şehire kuş bakışı bakan çay bahçesi ve birkaç küçük iş yeri dışında kocaman bir alana yayılan mezarlık kalmıştır. Mezarlık ziyaretçileri, evliya türbesi ziyaretçileri Harput’ da yaşayanlardan daha fazla olduğunu söylesek abartmış olmayız. Camilerin cemaatleri de türbe ziyaretine gelen ziyaretçiler veya yaz sıcağında serinlemek için Harput’a çıkan birkaç kişi dışında kimse olmaz.

     Harput’ta yeşeren kültür burada gelişerek çevreye yayılmıştır. Bu kültürün mayası Türkistan coğrafyasından kopup gelen Oğuz boylarının öz malıdır. Oğuz boylarının mayaladığı bu kültür Türk Harput kültürü olarak ortaya çıkarken yerel unsurların faydasına gördüğü değerleri de benimsemekten imtina etmemiştir. Harput kültürünün rafine Türk kültürü olduğunu söylemeye gerek duymayan çevrelerin haklı olduklarını Harput’un musikisinden mutfak geleneklerine varıncaya kadar yaşananlarda açıkça görülmektedir.

     Bu kültür sadece Harput’ta değil çevresindeki bütün şehirlere etki etmiştir. Zekeriyya Bican' ın yazdıkları bu sebeple sadece Harput’u ilgilendiren bir kitap olmaktan çıkarak çevre illeri de ilgilendirmektedir. Elbette yüz yıl öncesinin Harput’u yıkılmaya başlamıştı. Ermeni tehciri ve savaş sonrasında “Yukarı Şehir” dedikleri Harput’ da yaşayanlar Mezre dedikleri İstasyon çevresindeki bağlarda bahçelerde yaptıkları evlerde yaşamaya başlamışlardır. Geride bıraktıkları hatıralar unutulanlar olmuşsa da bunları yaşatanlarda olmuştur. Bereket Harput’ da ve çevresinde konaklar ve malikanelerde okuyanlar ve yazanlar vasıtasıyla günümüze gelmeyi başarmıştır. Harput’ da yaşananlarla ilgili en güzel eserlerden biri de Şemsettin Ünlü’ nün “Yukarı Şehir” isimli ödüllü kitabıdır. Harput ile ilgili daha başka yazanlar da vardır.

    Sekizinci Şehir belgelerin şahitlik ettiği yüz yıl öncesinde yaşananların bir tercümesi gibidir. Elâzığ’da yaşayan herkesin adını duyduğu ama kim olduğu ne yaptığı hakkında çok az insanın bilgi sahibi olduğu şahsiyetlerin şehir üzerindeki etkileri kitap içine girerek ölümsüzleşmişlerdir.

     Bir askerin gelişigüzel yetişmediği yüz yıl evvelinde Harput’ dan çıkıp askeri okullarda çocuk yaşta yatılı okullarda aile hasretinden uzakta yetişip askeri vazifelere atılanların yaşadıkları detayları ile anlatılmıştır. Bu anlatılış sıradan olmaktan çıkmış aynı zamanda bir kişinin etrafında bütün bir geleneğin detayları ilmek ilmek işlenmiştir. Bu değerler kitapta bazen bir müzisyen anlatılırken onun yaşadıkları da bu çerçevede resmedilmiştir. Ya da memleket hasretini uzakta iken duyanların söyledikleri bir Harput türküsünün sözlerinde hangi manaların yüklü olduğunu ancak kitabı okuyunca anlamak mümkün oluyor.

     Şair ve alim Harput kadısının yaşadıklarının sonunda yazdığı şiirin sonradan bestelenmesinin hikâyesini bilmeyenlerin kaçırdığı çok şey var demekten kendimizi alamıyoruz. Zekeriyya Bican, yazdıklarına hislerini kattığı her satırından bellidir. Kitap bölümlerinden önce yazdıkları bunun bir göstergesidir. Böyle bir kitabın hissi olmasının tabii bir hal olduğunu da söylemeliyiz. Bu hissiyat olmasaydı yazılması da imkânsız olurdu. Atatürk’ün Anadolu seyahatleri arasında Palu’nun Türkiye tarihi için önemli bir yeri olduğunu Zekeriyya Bican başta ifade etmektedir. Kitapta gösterdiği delillerle bunu anlatmaktadır. Harput kitabı aynı zamanda bir Türkiye kitabı olmuştur. Bir şehrin canlı şahitlerinin anlattıkları arasında bazı bölümleri okunduğu sırada duygulu anlara rastlarken sanki o zamanı yaşıyormuşsunuz gibi kendinizi hissetmekten alamazsınız. İstemeseniz de gözleriniz vazifesini yerine getirip geçmişte yaşananları kendince anmak için yaşlarını dökecektir. Türk kahramanlığını bir de Harput yiğitlerini anlatan bu kitapta bulmak mümkündür. Sekizinci Şehir’ in öznesi Harput olmakla birlikte Elâzığ’ da yaşananların da bıraktığı izler ibretle bugüne taşınmıştır. Bunlardan biri 1925 yılında kurulan Emrâzı Akliye Hastahanesi Baş Hekimi Dr. Mutemit Yazıcı ile ilgili olandır. Cumhuriyetin kuruluş yıllarında iç ve dış gailelerle uğraşılırken bir yandan da eğitim ve sağlık yatırımları yapılmaktadır. Cumhuriyet’ in ilk yıllarından Anadolu’da yapılan sağlık yatırımları arasındaki bu hastahaneye ülkenin hemen her köşesinden hastaların tedavi edildiği bir yer olmuştur. Elâzığ bu hastalardan bazılarının iyi halli olarak dışarı çıkıp halkın arasına karışmaları ve gezmeleri sırasında onlara karşı şefkatli davranarak ihtiyaçlarını karşılamaya çalışarak asla dışlamamışlardır. Halk, hastahanenin çevrede sayılan sevilen ve aynı zamanda çekinilen bir başhekimi hatıraları ile birlikte hala unutmamıştır. Bir hekimin çevresinden bütün halkın hayatını hayata bakışını insana bakışını bu kitapta bulanlar bir şehrin hatıralarının hafızasını okumuş olacaklar. Kitabın her bölümü hatıraların hazinesi olarak kalmamış aynı zamanda dünü geleceğe taşıyan bilgilerle doludur. Yahya Kemâl, İstanbul’ u mısraları ile güzelleştirerek dünyada emsali olmayan şehirler arasına sokmuştur.

Nice revnaklı şehirler görülür dünyada

Lakin efsunlu güzellikleri sensin yaradan

Yaşamıştır derim, en hoş ve uzun rüyada

Sende çok yıl yaşayan, sende ölen, sende yatan

   Zekeriyya Bican, Harput’ ta yaşananları ve yaşananları kelimelerle resimleyerek kültür hayatımıza katmıştır. Harput kültürünü “Sekizinci Şehir “kitabıyla kültür hazinemize hediye etmiştir.

     Harput, yaşayanları ve yatanları ile barışık olan bir beldedir. Harput evliyaları olarak halkın hafızasında yer alanların her birinin efsaneleşen hayatlarından anlatılanlar asırlardan beri yaşayan kültürün parçası olmuşlardır. Kitapta bu evliyaların hayatlarından kesitlerde yer almıştır. Evliya, asker, bey, veli, deli hasılı cemiyetin hemen her kesiminden insanın kültüre katkıları kitapta sergilenmiştir. Kitap severlerin ilgiyle okuyacağını biliyorum. Kitap okuma alışkanlığı az olanlarında kitabı satın alarak bir yerde muhafaza etmelerini yürekten tavsiye ediyorum.

     Kitap 24 bölümden oluşmaktadır. 500 sayfa tutan kitabın önsözünü Prof. Mehmet Beşir Aşan yazmıştır. Kitap Göl Kitap yayınları arasında çıkmıştır. İrtibat: 0530 350 80 24