14 Mayıs’ta gerçekleştirilen seçimlerin ilk turunda, Cumhurbaşkanı seçilmek için gereken yüzde 50+1 oyu yakalayamayan liderler; ikinci turu 28 Mayıs’ta gerçekleştirilecek olan, Cumhurbaşkanlığı ikinci tur seçimi için tekrar vatandaşın huzuruna çıkacaklar.

   Demokrasi geleneğinin yerleşmiş olduğu toplumumuzda, lider seçiminde daha objektif yaklaşımlar gerçekleştirmemiz lazım. 14 Mayıs tarihinde gerçekleşen seçim sonuçlarına baktığınızda iktidar partisini destekleyen ve gözü bazı hizmetleri görüp, gözlerini ondan alamayışının tescili gibi olmuştur. Bunlardan en basiti yirmi küsur yıldır iktidarda olan yönetim, Devlet’e memur ve benzeri alımlarda KPSS sonrası mülakat ucubesini yaratmış, seçime az bir zaman kala muhalefetinde söylemleri ile “Biz mülakatı kaldıracağız” diye miting meydanlarında halka seslenmektedir. Oysa samimi bir şekilde düşünen yönetim en son yaptığı memur alım işlemlerde “mülakat yoktur!” diyememektedir. Samimiyet ve durum ortadadır.

   Mülteci konusu ise, uygar toplumlarda mevcut hükümetleri istifaya sürükleyecek kadar, yönetilmesi zor ve sancılı bir süreçtir. Yurt içine zaten kontrolsüz girişler Afrika ülkelerinde normal bir hadise iken, artık ülkemizde de bu olay benimsenmiş ve normal karşılanmaktadır. Sınırlar yolgeçen hanına dönmüştür. Ülkede yaşayan vatandaşların, ülkelerinin hizmetlerine ulaşmada, kaynakların tüketilmesinde ve en büyük sorun olarak da güvenlik sorunu ortaya çıkmakta ve telafisi çok zor sonuçlar önümüzdeki süreçte karşımıza çıkacaktır.

   Yıpranan kurumların tekrar itibar kazanıp işler hale gelmesi ve kaybolan liyakatin oluşturulabilmesi sıkıntılı bir süreci beraberinde getirecektir. İşler tahmin ettiğiniz gibi kolay düzelmeyecektir.

   Yapılan yanlış uygulamalar ve izlenen hatalı politikalar yüzünden; vatandaş sandıkta bir tepki oyu olarak işaret veremiyorsa; burada durup düşünmemiz ve ülkenin geleceği noktasında üzerimize düşen vazifeyi tekrar hatırlamamız gerekmektedir. İktidar ben faizi düşüreceğim diyor, emri altındaki kurumları bu şekilde idare ediyor; ancak piyasanın şartları buna müsaade etmiyor… siz talimatla ekonomiyi yönetemezsiniz. Piyasa bir şekilde kendi kurallarını koyacaktır. Hele hele de üretim gücünüz düşüyorsa, dünya pazarlarına satacağınız katma değeri yüksek ürünleriniz yoksa işiniz gerçekten çok zordur. Kocaman bir girdabın içerisinde dibe vuracağınız zamanı beklediğinizin farkında olduğunuzdan şüphelenirim…

   Millet, manevi ve milli duygularına hitap eden, söyledikleri ve yaptıkları ile gerçeklerin kesişmediği durumlarda, ilk saydığım milli ve manevi duyguların ağırlığı ile karar verebilmektedir. Şöyle basit düşünelim, siz bir bakkaldan alışveriş yapıyorsunuz, aldığınız ürün eksik tartılıyor, ürün gerçek ederinden daha pahalıya mal oluyor… ama bakkal amcamız arkasına kocaman bir bayrak asmış, radyoda mehter marşı çalıyor… bir manevi havadır sormayın gitsin, başta takke elde tesbih, belli namazdan yeni kalkmış… siz bu atmosferde artık ne tartılan ürünün eksikliğine ne de bozuk olup olmadığına bakmıyorsunuz… AHVAL ORTADA.

   “Milleti içine düştüğü bu zor durumdan, yine milletin kendisi kurtaracaktır.” Bu sözleri bir yerlerden hatırlayabiliyor musunuz? Hatırlamadıysanız ben hatırlatayım. Bu sözler Mustafa Kemal ATATÜRK’ten başkasına ait değildir. Bizler vatanını ve milletini seven her Türk evladı gibi, bu cennet vatanın ve bu aziz milletin bekası için, 28 Mayıs’ta sandıklara giderek görevimizi yerine getireceğiz.