Son günlerin önemli gündem konularından biri hiç şüphesiz gıda sektöründe yaşanan krizlerdir. Rusya-Ukrayna Savaşı ile gündemin zirvesine oturan gıda krizi uzun süredir açlıkla boğuşan ülkelerin durumunu daha da kötüleştirdi.

Uluslararası yardım kuruluşu Oxfam; “Dünya eşi görülmemiş bir açlık krizine doğru ilerliyor. Şu an yaşadıklarımız başımıza gelebilecek en kötü senaryoydu. Eşitsizlik ve yoksulluk, açlığın ana nedenleri. Herkes için çalışan bir gıda sistemine ihtiyaç var.” diye açıklama yapıyor. Oxfam’ın verdiği bilgilere göre, Yemen nüfusunun yarıdan fazlası, yani yaklaşık 17 Milyon insan, yemek için yeterli yiyeceğe sahip değil, kıtlık ve benzeri koşullarla yaşıyor. Batı Afrika ise son on yılın en büyük açlık kriziyle karşı karşıya. Bölgede şu anda 27 Milyondan fazla insan açlık çekiyor ve hiçbir şey yapılmazsa önümüzdeki üç ay içinde 11 milyon kişi daha aç kalabilir. Bu da yeni bir tarihî zirve görüleceğine işaret ediyor. Kıtanın doğusunda da benzer bir durum hâkim. Doğu Afrika’ da her 48 saniyede bir kişinin açlık nedeniyle hayatını kaybettiği tahmin ediliyor. Somali ve Etiyopya’nın bazı bölgelerinde yaklaşık yarım milyon insan kıtlık ve benzeri koşullarla karşı karşıya. Kenya’ da 3,5 Milyon insan aşırı açlık çekiyor. Somali, Etiyopya ve Kenya’ da aşırı açlık çeken insan sayısı geçen yıla göre 10 Milyondan 23 Milyona yükseldi. (1)

Bu çarpık ve olumsuz tablo özellikle gelişmekte olan ve yoksul ülkelerin gıdaya erişiminde yaşadıkları sorunu açıkça ortaya koymaktadır. Ayrıca dünyada yükselen gıda fiyatları önemli bir sorun yaratmış, yoksul ülkeler gelirlerinden iki kat fazlasını gıdaya harcamak zorunda kalmışlardır. Diğer taraftan Rusya ve Ukrayna savaşı bile başlı başına birçok ülkeyi etkilemiştir.

Günümüzde tahıl ihracatında yüzde 20 pay ve yıllık 10 Milyar Dolarlık satış geliriyle Rusya birinci sırada, Ukrayna ise yüzde 9 pay ve 4,5 Milyar Dolar ile beşinci sırada yer alıyor. Aralarındaki savaş, bir anda yüzde 30 sevkiyat kaybı yarattı. Oysa, açlık seviyesinin yüksek olduğu birçok ülke buğdayın önemli bir kısmını Ukrayna ve Rusya’ dan ithal ediyordu. (2)

Yaşanan bütün bu olumsuzluklar gelecek için de önümüze kötü senaryolar koymaktadır. Her ülke, yaşanan savaş, kuraklık ve yükselen fiyatlar karşısında kendince önlem almaya çalışmaktadır.

Dünyada aynı anda dört mevsimi yaşayabilen az bulunur bir coğrafyaya sahip olan ülkemizde tarım sektöründe yaşadığımız en büyük sorunumuz, bugüne kadar uyguladığımız yanlış politikalardır. Tarım Bakanlığı’nda yaşanan değişimin ardından; bölgesel üretim planlamasını, gerçekleştirilecek üretim üzerinden girdiler nedeniyle yüklenen vergilerin üreticiye Katma Değer Vergisi olarak iadesini sağlayan bir model geliştirilmesini, kâr ettirici modellerin devreye sokulmasını, çiftçiye alım garantisi verilerek üretimin arttırılmasının teşvik edilmesini, en önemlisi ekilebilir alanların çoğaltılması ve tarımla uğraşan nüfusun arttırılması için yeni teşvikler getirilmesini, doğru yerde doğru ürün, izlenebilirlik ve sürdürülebilirlik, kooperatifçilik konularında projeler geliştirilmesini ve tarımda “Türk Modeli” oluşturulmasını öneriyoruz.

Önümüzdeki 10 yılda kendi yediğini üreten ülkeler ayakta kalabilecektir. Bu nedenle yeni dünya düzenine hazır olmalıyız.

(1)   Gamze Şener / 2022

(2)   Nerdun Hacıoğlu / 2022