’Millî Eğitim Şûrası’’ 7 yıllık uzun bir aranın ardından 1-3 Aralık 2021 tarihleri arasında gerçekleştirildi. ‘’Şûra’’ kelimesi, bilindiği gibi ‘’danışma, görüş alışverişinde bulunma, danışan kimseye fikrini söyleyip onu yönlendirme’’ anlamlarına gelmektedir.

    ‘’Millî Eğitim Şûrası’’ kararları da bu anlamıyla tavsiye niteliğinde olup, uygulama ve yaptırım zorunluluğu olmayan, ancak belirlenen konularda yetkin kişi ve kurullarca hazırlanan hayatî sonuçları olabilecek önemli kararlardır.

    ‘’Şûra’’lar, özellikle ülkenin geleceğini şekillendirecek eğitim gibi can alıcı bir konudaki en üst  ‘’danışma organı’’ olması nedeniyle, sadece yapılmış olmak için düzenlenmemelidir.

    Geriye dönüp baktığımızda, 1974 yılında gerçekleştirilen 9. Millî Eğitim Şûrası’nda alınan ‘’Meslekî eğitime yönlendirme, yüksek öğrenime geçiş’’ ile ilgili kararlar uygulamaya geçirilmiş olsaydı bu kurultayda, ‘’Meslekî eğitimin iyileştirilmesi’’ konusunun gündeme alınmasına bile gerek kalmayabilirdi.

    O ‘’şûra’’da 8.sınıf sonunda, 8 yıllık öğreniminin ‘’öğrenciyi mesleğe- mesleki öğrenime mi, yoksa yüksek öğrenime mi yönlendirilmesi gerektiği’’ konusunda tavsiye kararı alınması için rehber öğretmen, psikolog, psikiyatrist ve öğretmenlerden oluşan kurulun ‘’Yöneltme tavsiyesi’’nde bulunması kararlaştırılmıştı.

   O yıllarda ortaokullarda görev yapan meslektaşlarımın ve yöneticilerin çok iyi hatırlayacağı gibi sene sonlarında diplomalarla birlikte öğretmenler kurullarınca düzenlenen, ancak alt yapısı hazırlanmadığı için veliler tarafından da dikkate alınmayan ‘’Yöneltme Tavsiyesi’’ adında bir belge verilmeye başlandı. Birkaç yıl sonra hiçbir ‘’yaptırım’’ özelliği olmayan bu uygulamadan da vazgeçildi.

   ‘’Şûra’’nın  kapanış konuşmasında Bakan Mahmut Özer’in yaptığı konuşmayı önemsiyor ve bu sözlerin uygulamaya dönüşmesini ümitle bekliyorum.

   Özer konuşmasında : ‘’Şûra’’da alınan kararları emanet olarak alıyorum. Sizleri temin ederim ki, burada alınan kararlar ister oy birliği ile ister oy çokluğu ile olsun, birebir takipçisi olacağım, demektedir.

   Bakanın, şûra kararlarına sahip çıkması, yüklendiği görevin bir sorumluluğu olmakla birlikte, üslûbundaki ‘’emanet olarak aldım ve sizi temin ederim ki…’’ gibi sözlerini aynı zamanda bugüne kadarki  şûra kararlarının uygulanmasındaki yetersiz kalışın bir itirafı olarak da değerlendirebiliriz.

    Temennimiz, şûra kararlarının Türk Millî Eğitimi’ni güçlendirecek inanç ve tutarlılıkla uygulandığını görmektir.

   ‘’Şûra’’da ihtisas komisyonları oluşturularak üzerinde oy birliğiyle- oy çokluğuyla kararlar alınan;

                                  1. Temel eğitimde fırsat eşitliği,

                                  2. Mesleki eğitimin iyileştirilmesi,

                                  3. Öğretmenlerin meslekî gelişimi,

temel konularından her biri önemli olmakla birlikte, Türk Millî Eğitimi’nin ayağa kaldırılmasının ancak, ‘’Öğretmenin yetiştirilmesi ve meslekî gelişiminin kalitesinin arttırılması’’yla mümkün olabileceğini unutmamak gerekir.

    Konuyla bağlantılı olarak, bizim 1970’li yıllarda o günkü meslekî birlik ve derneklerin basına açık toplantılarında dile getirdiğimiz, Devlet Memurları Kanunu dışında müstakil ‘’Öğretmenlik Meslek Kanunu’’nun, 50 yıl sonra da olsa, Sayın Cumhurbaşkanı tarafından dile getirilmiş olması, gelecek adına sevindiricidir.

   Dileğimiz, Sayın Cumhurbaşkanımızın ‘’Öğretmenlik Meslek Kanunu’’ hakkındaki düşüncesinin, 20. Millî Eğitim Şûrası kararlarını ve öğretmenin malî ve özlük haklarının iyileştirilmesi hususlarını da kapsayacak şekilde kanunlaştırılmasıdır.

   ‘’Millî Eğitim Şûrası’’nın yansımalarını konuştuğumuz şu günlerde, Elazığ’ımızın utanç duyulacak bir eksikliğinin giderilmesi, bir öğretmenevine kavuşması konusunda gösterilen çabaları bütün gücümüzle desteklediğimizi belirtmek isteriz.

   Son yıllarda, eğitimde ihtiyaç duyulan derslik sayısının karşılanmasında ve fizikî şartların iyileştirilmesinde elde edilen olumlu gelişmelere karşılık, ‘’Eğitimde Kalite’’nin sağlanmasındaki eksikliler de her geçen gün  kendini daha çok hissettirmektedir.

   Çok lüks ve gösterişli binalar yapıp, içini zengin araç-gereçlerle donatmak yetmez. Verdiğiniz eğitim ile dünyadaki bilimsel ve teknolojik üretkenlik yarışmasında ‘’ben de varım’’ diyebilecek kadroları yetiştirmek temel hedefimiz olmalıdır.