Türkiye’nin 2. Yüz yılına damgasını vuracak olan 2023 seçimlerinin, geleceğimiz açısından büyük önem arz ettiği hepimizin ortak kanaatidir.

   Yapılacak seçimler; her şeyden evvel, Türkiye’yi âdeta düşman iki kampa ayrılmış olan bu bölünmüşlükten kurtarmalı, aklı selimin hakim olduğu, ülkenin geleceğinin kişisel ve siyasal çıkarların üstünde tutulduğu bir ortamı sağlamalıdır.

   Bu bir temenni değil, bu zor coğrafyanın ve tarihî mirasımızın bize yüklediği bir sorumluluktur.

   Yazılarımda sürekli olarak vurguladığım bu görev ve sorumlulukların yerine getirilebileceğine ve zorlukların aşılabileceğine olan inancımı ve ümidimi soran-sorgulayan samimi dostlarıma, ülkenin geçmişte atlattığı daha zor badireleri örnek veriyor ve Hz. İbrahim’i yakacak olan ateşi söndürmeye ağzıyla su taşıyan karınca misali, durduğum yeri göstermeye çalıştığımı ifade ediyorum.

   Yapılacak bu seçimlerden en büyük beklentim, ülkede hakkın, hukukun ve adaletin yeniden gerçek anlamda, bütün kapsayıcılığı ve kucaklayıcılığı ile hakim kılınmasıdır.

   Devlette; adamcılığın, kayırmacılığın yerini, dürüst, üretken, yeterli ve yetenekli (ehliyetli-liyakatli) insanların hak ettikleri ve lâyık oldukları görevlere getirileceği zeminin hazırlanması ve bu düzenin tavizsiz ve süreklilik arz edecek şekilde uygulanması en büyük özlemimizdir.

   Türkiye geneli için daha çok beklenti sıralanabilir; ekonomi, geçim sıkıntısı, işsizlik, gelir eşitsizliği, fikir ve düşünce özgürlüğünü sınırlayan uygulamalar, eğitimdeki sorunlar…

   Geçmişte bölgenin cazibe merkezi ve parlayan yıldızı konumundaki Elazığ’ımızın 2023 seçimlerinden beklentilerine gelirsek, artık sıradan muhalif bir söylemden yerleşmiş bir kanaat haline gelmiş olan “Sahipsiz Elazığ” karamsarlığından ve ümitsizliğinden kurtarılmak en önemli meselemiz olmalıdır.

   Milletvekillerimizin en çok rahatsızlık duydukları “Sahipsiz Elazığ” ifadesi, artık muhalefetin bir sloganı olmaktan çıkmış, partili-partisiz vatandaşın Elazığ’ın çaresizliğini dile getirmek için kullandıkları bir söz olarak kullanılmaktadır.

   Sahipsizliğimiz, Elazığ’ a sağlanacak kamu imkânları konusunda, benzer durumdaki iller arasında dışarda tutulmak veya eleştiriler sonucu bin bir zorlukla sonradan eklemlenmek şeklinde cereyan etmektedir.

   Sahipsizliğimizin, belki çok basit görülebilecek, ama bana göre o dönem milletvekillerimizin öngörülü olmalarını ve etkinliklerini göstermesi bakımından, örnek teşkil edecek ve içimi burkan bir gözlemimi paylaşmak istiyorum.

   2017 yılında İzmir adliyesinde, son kurşununa kadar teröristlerle çarpışarak hayatını kaybeden kahraman şehidimiz Fethi Sekin’in baba evindeki şivan (avaz, çığlık, feryat) esnasında şehidimizin ailesiyle Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı telefonla görüştürenin, Elazığ milletvekillerinden biri değil de, Malatya milletvekili Öznur Çalık olması, benim için son derece üzüntü verici olmuştu.

    Demek ki, benim milletvekillerimden, bu görüşmeyi sağlayacak öngörüde ve etkinlikte biri çıkmamıştı.

   Bazılarına göre küçük ve anlamsız gibi görülebilecek bu olay, siyaseti çok iyi gözlemlemiş biri olarak, bana göre, milletvekillerimizin ön almak ve Elazığ’ın haklarına sahip çıkmak noktasındaki eksikliklerinin bir göstergesidir ve aradan geçen yıllara rağmen unutamadığım bir durumdur.

   Mevcut siyasal sistem; güçlü, birikimli, özgüvenli, devleti bilen-tanıyan, yeri geldiğinde karşı duruşunu gösterebilecek nitelikte milletvekili adaylıklarına ve seçilmelerine imkân tanımamaktadır.

   Milletvekili listesinde seçilebilecek sıradan aday olabilmek için, bugünkü çarpık düzenin gereği olarak, verilen tavizlerden, başvurulan etik dışı yollardan sonra, milletin vekilinden millete adanmışlık beklemek hayal olacaktır.

   Elazığ siyasetinde; kişilikleri, ağırlıkları ve hizmetleriyle iz bırakmış milletvekillerimiz elbette olmuştur. Tabii ki, bunların başında merhum A. Rıza Septioğlu gelmektedir. Elazığlılar, her vesileyle merhuma kadirşinaslığını gösterir, hayır dualarını esirgemezler. Merhum Septioğlu’nun duruşunu ve gücünü sadece arkasındaki siyasî desteğe bağlamak da, yanlış ve eksik bir değerlendirme olur.

   Elazığ’dan seçilecek milletvekillerinin önündeki en büyük sınav, partisinin onayı ile listede yer almış olsa bile, dönüp kendisini Elazığ’ın sorunlarına ve kamudaki haklarını koparmaya adayan, sırtını millete dayayan bir duruşu göstererek yollarına devam edip edemeyecekleridir.

   Bu değerlendirmeler ışığında baktığımızda, başvuran aday adayları arasında, listelerde seçilebilecek yerlerde yer alabileceği meçhul birkaç isim dışında, bu nitelikte isimlerin olduğunu söylemek maalesef çok zor…

   Uygulamaların ve sistemin getirdiği siyasetteki seviye düşüklüğü, sadece Elazığ’ın değil, Türkiye’nin en büyük sorunudur.

   Kaliteli, birikimli, ilkelerine bağlı insanların siyasetten uzak durmaları, ülke adına büyük kayıptır.

   Çözüm vatandaşın kendisindedir. Neye kıymet vereceğini, kime itibar edeceğini gideceği sandıkta kullanacağı oyu ile gösterdiği taktirde, ülkede her şey doğal yoluna girecektir.