Daha önceleri kimin tarafından söylendiğini hatırlayacağınız “Her türlü milliyetçiliği ayaklar altına almış bir partiyiz.’’ Söyleminin, iktidar partisinin bulunduğu ittifakı destekleme kararı alan bir partinin yetkilileri tarafından da dillendirilmiş olması, Türk Milliyetçiliğini, gür sedasıyla haykıran Milli şairimiz Mehmet Emin Yurdakul’u anmama ve anlatmama vesile oldu.

   Türkçe’nin yanında Kürtçe’nin de Anayasa’da yer almasını ve eğitim dili olarak kabul edilmesini isteyen bir partinin, iktidarı destekleyen bir parti tarafından “yerli ve millî” olarak ilan edildiği bugünlerde, hayatını ve sanatını “Türk’ün sazı ile Türk’ün ruhunu terennüme adayan” M. Emin Yurdakul’u, bir kez daha, ibret ve uyarı olması umuduyla, özellikle genç kuşağın dikkatlerine sunmak istedim.

   O Yurdakul ki, “Cenge Giderken” şiirinde, Türklüğü ve dini ile övünç duyan, vatanı Tanrı evi gören ruh yapısını ne kadar berrak ve duru bir Türkçe ile aktarmaktadır.

        “Ben bir Türk’üm; dinim, cinsim uludur;

          Sinem, özüm ateş ile doludur.

          İnsan olan vatanının kuludur.

         Türk evlâdı evde durmaz giderim.

          Muhammed’in kitabını kaldırtmam;

          Osmancık’ın bayrağını aldırtmam;

          Düşmanımı vatanıma saldırtmam,

         Tanrı evi viran olmaz, giderim.” (1897 Türk-Yunan savaşı üzerine)

   M. E. Yurdakul’un anamızın ak sütü duruluğundaki akıcı şiirleri, onun bizzat cenk meydanlarındaki heyecanının yankılarıdır.

  Çanakkale Savaşları sırasında askerin maneviyatını yükseltmek amacıyla kurulan ve cephede görev alan “ İstanbul Heyet-İ Edebiyesi”nde görev almıştır.

   Millî Mücadele devam ederken, halka ve orduya moral verici konuşmalar yapmak üzere (Nisan 1921) Anadolu’ya geçen M. Akif ve bir grup arkadaşları arasında yine M. E. Yurdakul vardır.

   Bir “oy”un belirleyici olduğu ve bu sebeple kazanmak için millî bekamızı tehdit edecek her türlü tavizin verildiği bugünlerde, kendini milletine adayan şairlere, yazarlara, uyarıcılara ve sanatçılara ihtiyaç var.

   M. Emin, yine bir başka şiirinde, milletlerin derdini haykıracak şairlere olan ihtiyacı bakın nasıl dillendirmektedir.

              “Bırak beni haykırayım, susarsam sen matem et;

                Unutma ki, şairleri haykırmayan bir millet,

                Sevenleri toprak olmuş öksüz çocuk gibidir.” 

   “Türk milletini sevmek ve yüceltmek” olarak tanımlanan “Türkçülük” ülküsüne bağlı olanların kurduğu ve 100 yılı aşkın zamandır varlığını sürdüren bugünkü Türk Ocakları’nın temelini teşkil eden ve 1911 yılında kurulan Türk Ocakları Derneği’nin başkanlığını da yürütmüş olan Yurdakul’un şiirleri, Türk Edebiyatı’nda “Milliyetçilik” hareketinin başlangıcı olmuştur.

   Tabii ki, ‘’Türkçülük” hareketinin fikrî temellerinin atılmasında Ziya Gökalp’i unutmamak gerekir. Dilde sadeleşme ve bugünkü anlaşılır dile ulaşmada M. E. Yurdakul ile birlikte Ö. Seyfettin, H. Cahit ve diğer yazar ve şairleri anmadan geçmek olmaz.

   M. Emin, Ruşen Eşref Ünaydın’a verdiği bir mülakatta, Türk dilinin sadeleşmesi hakkındaki görüşünü ve amaçlarını açıkça ifade ediyor:

    “Diller, anlamak ve anlatmak için birer vasıtadır. Bugün bu gayeye göre dilimizin halk tarafından anlaşılabilecek bir surette arınıp temizlenmesi gerekiyordu.

   Şu halde, bu dilin içinde âdeta hükümet sürmekte olan yabancı kaideler yıkılmalıydı. İşte biz dilimizi Arap, Acem terkiplerinden kurtararak hür yapmak istedik. Bundan dolayı da, şiirlerimizi bu millî ve hür dille yazdık.” (1917- Türk Yurdu)

   Aynı mülakatta, şiirde mevzu(konu) ile ilgili olarak da, bugünkü şair ve yazarlara ışık ve ilham verecek ifadeler kullanıyor:

   “Evet mevzulara gelince, mevzularımızı milletimizin hayatında bulduk. Hislerimizi halkımızın kalbinden aldık ve Türk’ün sazı ile Türk’ün ruhunu terennüme başladık.”

   Yurdakul, “Türk’ün ruhunu terennüm”den, mensup olduğu millete onun kültürel kodlarına, millî hasletlerine uygun bakış açısını kast ediyor.

   O’nun bütün şiirlerinin ortak konusu, “halkını gerilikten, bilinçsizlikten kurtararak, ona güven duygusunu aşılamak ve onun maddî-manevî kalkınmasını sağlamaktır.”

   İşte tam da bu açıdan bakıldığında M. E. Yurdakul, “Milliyetçi, idealist, halkçı ve medeniyetçi bir şairdir. Görüldüğü gibi, onun terennüm ettiği ruh, bugün de en çok ihtiyaç duyulan ve her dem tazeliğini-güncelliğini koruyacak olan millî bir güçtür.