OĞLUM BAK DİNLE

Televizyoncular sık sık yaparlar. Kamerayı alıp sokaklara düşerler ve vatandaşa mikrofon tutarlar. Amaç sokağın nabzını ölçmek. Genelde konu siyasettir. Mikrofonu ele geçiren vatandaşlar fırsat bu fırsat diyip, heresi birer uzman kesilip fikirlerini beyan ederler. Buraya kadar her şey normal, hakaret içermediği müddetçe iyi de oli. İzleyenler de keyifli dakikalar geçiri. Yalnız ne zaman röportaj yapılanın yanına karşı fikirden ikinci, üçüncü şahıslar gelirse, iş çığırından çıkıp adeta savaşa dönişi. Sebebi ya dinlemeyi bilmik, sinirlerimize hâkim olamik, ya da sabırsızız. Hatırlarsaz 2012 yılında bir temizlik görevlisiyle bir çocuk arasında yaşanan diyalog ‘’Oğlum bak git’’ lafı meşhur olmuş, hatta filmi bile çekilmişti. Bu diyalog da sabır, sinir test edilmiş. Netice de sabrı taşan temizlikçi ‘’Oğlum bak git’’ dediği çocuğu süpürgeyle kovalamıştı. Geçenlerde Elazığ’da çekilen videoda sokak röportajı yapılmış. Vatandaşın biriyle konuşulurken, diğer bir vatandaş söze dali ve günlerdir herkesin ilgiyle izleyip diline doladığı meşhur sözü söyli “Bahan bah hele dinle” döne döne, ‘’bah dinle dinle deyi’’ ve yanına kendi gibi düşünen ikinci bir sahış daha gelince, röportaj yapılan sahış arada sıkışıp gali. Yani iş biraz daha uzasa inanın yumruklar konuşacak. Onun için deyim yai daha bu işi, röportajı öğrenemedik. Televizyoncular lütfen biraz dikkatli olun. İnsanlar bu ara asabi ve depresyonda… Herkes savunduğu fikrin haklılığının ispatı peşinde. Herkes suçu birbirine yıkmanın derdin de. Hâlbuki suçlu hiçbir vatandaşımız değil siyasiler, ama idrak edilemi. Bana kalırsa şu siyaset işini siyasiler yapsın. Biz de birbirimizi kırmadan, incitmeden, siyasileri izleyelim. Boşu boşuna seçip yollamadık herhâlde.

                                                                            ***

TORPİL VİRÜSÜ

Virüs var öldürür, virüs var güldürür. Güldüren virüsün adı ‘’Torpil virüsüdür ‘’. İkisinin de yayılma hızı aynıdır, iki virüs de çok sinsidir. Derinden derine gizli gizli yayılır. Ölmeye ve gülmeye yakın birdenbire ortaya çıkarlar, çıktıklarında ise iş işten geçmiştir artık tedavisi yoktur. Birisi seni hayattan koparır (öldüren), diğeri de seni hayata bağlar (güldüren) virüsler günümüzde de kendini göstermeye devam edi. Torpil virüsünün bugünlerde ilimizde görüldüğü iddia edili. Bir ara doktorlar bu virüsü önlemek için ‘’ KURA HAPI’’ yazmaya başlamışlardı. Demek ki ‘’KURA HAPI’’ işe yaramamış. ‘’Bu virüs bize kesinlikle bulaşmaz, biz de her zaman torpil virüsü ile mücadele halindeyiz.’’ Diyen, güya sağlıklı geçinen insanlar da torpil virüsünü kapmışlar. Akıllarından ‘’Acaba biz de torpil virüsünü taşırsak, bağışıklık kazanırız’’ diye mi geçirdiler acaba? Düşündürücü olan ney bili misiz? Bu torpil virüsü yüzünden onlarca gariban, dayısız gencimizin, yıllarca gülemeyecek olması. Belki de bu gençlerimiz boş gezdikleri müddetçe ana babalarına sitem edip duracaklar. Niye çabalayıp bir dayı bulamadız? Bizi okutmakla uğraşacağıza bulsaydız bir dayı, hem siz kurtulaydız, hem de biz.

                                                                               ***

EMEKLİ MAAŞINA ZAM

Hiç unutmam rahmetli babam bankadan BAĞ-KUR emekli maaşını çekip geldikten sonra ‘’Yav oğlum hele şu paraya bakın, memur bana fazla para mı verdi? ‘’ Dedi, biz de tekrar bankaya gidip memura sorduk...  Memur bize ‘’Yok amca, bu ayki maaşın böyle oldu ’’ Dedi. Maaş nerdeyse yüzde yüze yakın bir zam almıştı. Şimdi ben de o hayalle yaşim, bankaya gittiğimde acaba ne zaman yüzde yüze yakın artan bir maaş görecem, ne zaman görevli memur beni de şaşırtacak, daha bekleyek görek?

                                                                                 ***

HAFTANIN FIKRASI:

Muvakkat (geçici) çalışan bir bayan işçi, meşhur bakanlardan birinin yanına kadroya geçmek için torpil istemeye gitmiş. Bakanımızın cevabı; ‘’Yav olmi ki işte. Ahh ah, keşke bekâr olaydım, alaydım seni. Bu dertten gurtulaydın.‘’

HAFTANIN FOTOĞRAFI: