AHMET TEVFİK OZAN'I ANMA GECESİ
Bu aralar bana hiçbir şey olmasa bile bir şeyler oldu. O etkinlik senin, bu etkinlik benim dolanıp durim…
Bir de nerede tıngırtı orada buluntu moduna da girmiş durumdayım. Yalnız bencil değilim ha!
Ne görüp izlimse görmeyen duymayanlar için de bilgilerimi paylaşim. Hani cimriler için, ‘’kimse görmesin diye bacağının arasında yiyi derler ya’’ işte ben öyle yapmim!
Beğenirsiz, beğenmezsiz o da ayrı bir mevzu…
Mümkün olduğu kadar izlim ve gerçekleri yazim kimse habersiz kalmasın!
Bugün de size son gittiğim bir programdan bahsedeceğim. Yer Ahmet Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezi, programın adı ise kongre merkezine adı verilen Kültür Adamı ‘’Ahmet Tevfik Ozan'ı Anma Gecesi.’’
Telmih Yayınları, Elazığ Kültür ve Tanıtım Derneği, Harput Der ve Kent Konseyi iş birliğiyle düzenlenen gecede değerli kültür adamı hakkın daha fazla bilgi edinmek ve sevenlerinin anlatımıyla kendisini anmak benim için kaçırılmaz bir fırsattı. Telmih yayınlarının sahibi Talat Özer Bey ve Eşi Merve Nur hanımla programa yarım saat kala kongre merkezine girdik. Gittiğimiz de gerekli hazırlıklar yapılmıştı ve biz sadece programın başlama saati olan 19:00 bekledik. Kent Konseyi Başkanı Nafiz Koca'nın odasında oturup biraz muhabbet ettik. Benim gözüm kapının önünden geçip salona girenlerdeydi. Çoğu tanıdık simalar. Yalan yok çok büyük bir katılım bekliyordum. Fakat hayal kırıklığına uğradım. Yalnız şöyle bir durum vardı. Katılımcılar gerçek sevenleriymiş. Vakit geldi ve salona girdim. Arkalardan sakin bir yere oturdum ve etrafı süzmeye başladım. Protokol zayıftı. Belediye Başkan Yardımcısı ve eski Milletvekilimiz Mustafa Gül oradaydı. Gözüm diğer önemli kişileri aradı. Belediye Başkanımız gelememişti ve selamlarını yollamıştı. Valimizde aynı binanın alt katındaki bir salon da İmam Hatiplilerle ilgili bir programdaymış. Belediye Kültür Müdürü de Sayın Valimizin yanındaymış. Neyse, lafı gevelemiyem. Program onlarsız başladı ve sürdü gitti. Kültür Müdürü, Nafiz Koca yokluğunu eleştirirken belirdi ve ben buradayım dedi. Saat de 19:38 civarındaydı. Nafiz Koca ile Kültür Müdürü arasın da yoktun vardım diyaloğu gerçekleşti ve iş tatlıya bağlandı! Gelelim ilerleyen dakikalara. Sırasıyla söz verilen kişiler Ahmet Tevfik Ozan'ı yakından tanıyan kişiler 4'er kişilik guruplar halinde sahnedeki koltuklara oturup bildiklerini anlattılar. Eski Milletvekilimiz de onun siyasi hayatına değindi. Türk Ocakları Başkanı da Türkçülüğüne, Milliyetçiliğine değindi. Öğrencileri, arkadaşları anılarını bildikleri kadar ifade ettiler. Şairler şiirler okudu ve plaket takdimi yapılıp hatıra fotoğrafları çekildi. Sonrasında ise program bitti. Emeği geçenleri kutlarız. Elazığ’ın önemli değerleri anısına düzenlenen bu tür programların artarak sürmesini dilerim. Hayatta olanlar için de vefa geceleri düzenlenmeye devam edilirse çok güzel olur.
YAPAY ZEKA VE DOĞAL ZEKA
Geçenlerde avel avel gezerken, yav bugün ne yapak derken aklımıza Elazığ Kahveciler Odası Başkanı, ‘’Ferhat’ın dükkanı kayboldu’’ diye günlerce haber olan Ferhat Evsen geldi. Bir kafe açmış ve bizi de açılışa davet etmişti ama nasip olmadı ve o gün gidememiştik. Dolmuşa atlayıp, üst geçitten bile geçip araya sora kafeyi bulup, hayırlı olsun demeye gittik. Allah var başkan bizi iyi ağırladı. Çerezler, içecekler ve hoş bir sohbet...
Ne mi konuştuk?
Ne bilem işte her şeyi konuştuk…
Gıybet, dedikodu, milletin evi, arabası, memleket meseleleri ve eski mevzular işte. Allah affetsin gıybet filan günah ama oldu bir kere’ Hem bir kereden bir şey olmaz derler ya!
Gelelim yazımın başlığına yani yapay zeka mevzusuna…
Muhabbet arasında konu yapay zekaya geldi. ‘’Gardaş telefonum da bir uygulama var yapay zekaymış’’ dedim ve yapay zekaya kendimi sordum. Beni öyle bir anlattı ki şaştım kaldım. Tam burada Ferhat başkan lafa girip taşı gediğine koydu. Ne dedi biliyor musunuz? ‘’Yav gardaş ahan bu yapay zekaya şehri sorsan, sorunları ve çözümleri anlatır ama bizim doğal zekalılar halen anlamiler…’’
Yav Ferhat Başkan sen ne hoş bir adamsın! Ağzan sağlık Gardaş…
ARTİST OLDUM
Ara sıra beni TV programlarına davet ediler ya…
İşte geçenlerde yine böyle yemeli içmeli müzikli bir programa davet ettiler ve gittim. Çekimler yapıldı ve sonra da 15 gün programın yayınlanmasını bekledim. Meraktan çatlamıştım. Bir pot kırdım mı? Yanlış bir şey yaptım mı? Diye hop oturup hop kalktım…
Neyse programın birinci bölümü yayınlandı ve izledim. Sorun yoktu ama ben yine de olumlu olumsuz eleştirileri beklemeye başladım. İster olumlu ister olumsuz olsun eleştiri çok önemli. Eleştiriler bir nevi ayar çekmedir. Çok önemserim. Derken ilk eleştiri Sema ablamdan geldi. Bakın beni nasıl eleştirdi; "O ne öyle program boyunca ağzın hiç durmadı yedikçe yedin…’’
Hemen bu konuya açıklık getirdim ve dedim ki Ablacım bu zaten yeme, içme programı. Adı üstünde yatsılık. Biz de program gereği hiç durmadık yedik içtik. İkinci eleştiri ise şapkamın rengine geldi. Şapkamı çok beğenmiş ama yelekle şapkanın rengi uymamıştı dedi. Ona da açıklık getirip siyah şapkamın olmadığını ama sipariş verdiğimi ve bundan sonra iki şapkamı yeleklerimin rengine uygun olarak kullanacağımı belirtim. Gelelim programdan sonra gelen diğer mesajlara. En dikkat çeken yiyecek ‘Tut Unu’ olmuş. Soran sorana…
‘’Nasıl ve nerden alırım’’ diyenler çoğunluktaydı. Gardaş şehirde yöresel ürünler satan bir sürü yer var. Bir zahmet bu işletmelerde reklamlarını yapıp biz de var desinler. Bakın biz program da bahsettik ve çok da ilgi gördü. Şimdi ben hangi birine tut unu kavuşturam?
Yalnız bir kişiye alırım diye söz verdim o da Ecem yeğenime…
Öbürleri başlarının çaresine baksınlar. Başlık da belirttiğim gibi bir nevi artist gibi, program da rol aldık. Amacımız artistlik değil tabi. Amacımız şehrimizin kültürünü geleneklerini yaşatmak, gelecek nesillere aktarmak. Şehrimiz de unutulmaya yüz tutan yatsılık geleneği o anı bir nebze olsun yaşatmaya çalıştık. Takdir halkımızın…
HAFTANIN FOTOĞRAFI:
Küçük Gakgo, Valimize ‘Sekiz Köşe’ şapkayı armağan etti…