KURBAN BAYRAMI

Kurban Bayramı’nı idrak ettik.

Bayram vesilesiyle il dışından yüzlerce hemşerimiz akın akın Elazığ’a geldiler. Memleket hasretiyle yanan ve yıllardır çeşitli sebeplerden dolayı gelemeyenler, bu bayramı Elazığ’da hısım, akraba ve dostlarıyla geçirdiler. Özlenen bir tabloydu, her ne amaç için gelirlerse gelsinler ama yeter ki gelsinler…

Şehrimize büyük bir hareketlilik gatiler. Tabi bizi de ziyaret edenler oldu. Hepsine ayrı ayrı teşekkürlerimi sunarım. Sosyal medya da misafir hemşerilerimizin dost ve akrabalarıyla Elazığ’ın her yerinden paylaşımlarını görünce inanın çok sevindim zaten olması gereken de buydu. Geçmiş bayramınız kutlu olsun.

***

SİYANÜR VE KURT

Şu Fırat’ın suyu akar siyanürdür ölem ölem,

Kömürhan köprüsü İliç’e bakar ölem ölem…

Fırat, siyanür, çevre katliamı gündem olunca şöyle bir eski günlere daldım.
Zamanın birinde köylünün biri iş yerimizde rahmetli babama; ‘’Hamdi Efendi benim koyunlara kurt dadandı anam ağlandı’’ Diye dert yanınca babam da; ‘’hemşerim bul bir yerden biraz siyanür bir parça ete damlat götür tuzağa koy’’ der köylü çeker gider.

Bir müddet sonra sabah dükkânı açarken bir baktık ki biri, elinde bir gıdikle dükkânın önünde bizi bekli. ‘’Hayırdır hemşerim’’ deyince bizi bekleyen adam ‘’bu gıdiği falan adam yolladı selamını söyledi ve siyanür sayesinde kurttan kurtulduğunu iletmemi istedi der” ve hediye olarak da bu gıdiği gönderdiğini söyler.

Yani lafın kısası siyanür koca kurdu öldürmüştü. Baya etkili bir zehirmiş. Birkaç damlası kurdu öldirise nehirlerimize karışan kilolarca siyanür neleri öldürmez ki? Ne ağaç, ne hayvan, ne insan, her şey öbür tarafa gider.

Aman boş verin, giden gitsin, sarı sarı altın liralarımız olacak neticede!

***

DAVET ETMEYİN NE OLUR

Birileri birilerini gölün kenarındaki bir tesiste kahvaltıya davet etmiş…

Davete icabet eden biriyle mevzuyu konuşurken ‘’abe gitmeseydim daha kârlıydım’’ dedi. ‘’160 Lira yakıt parası cebimden çıktı’’ diye serzenişte bulundu.

Arkadaşı bahçemde menemen yemeye davet ettiğim için, gayri ihtiyari bana sordu, ‘’abe sizin bahçe kaç km uzaklıkta?’’ Ağzımı doldurdum diyem “100 Km uzaklıkta” belki menemenden vazgeçe, sonra vazgeçtim. Hatta ‘’gardaş sen arabanı çıkarma, ben götürürüm, hatta geri de getiririm’’ dedim. Anlayacağınız ekonomik kriz davetleri de vurmuş. Tek çözüm yolu bundan sonra davetleri şehir merkezinde veya şehir merkezine yakın yerlerde vermek. Davetli sayısının azalmaması için “tamamen duygusal!” yanlış anlamayasız yok ben davet vermeye mecburum ama katılım sayısı az olsun diyisez şehir merkezine uzak noktaları seçin kâr edersiz. Herkes ince hesapların peşinde, ikramla yakıtı mukayese edip ona göre kararını verir.

***

OLA DÜKKÂN SENİN!

Danışmanlarından ara sıra borç istemek zorunda kalan vekilimiz hovardaca para harcarsan işte böyle sıkışırsın. 2 lahmacun 10 lira iken tuttun 20 lira verdin üstü kalsın dedin. O zaman hissetmiştim zaten. İçimden bu adam yakında parasız kalır diye. Hadi gelin size o olayı anlatam.
Vekilimiz işyerimizin önünden geçerken içeri buyurdu. Seyyar olarak lahmacun satan meşhur Amigomuz Burhan Gardaş da arkasından içeri dalıp anında lahmacunları dürüm yapıp elimize verdi.

Parayı kimden mi talep etti? Elbette vekilimizden…

O dururken ben verecek değildim ya?

Koskoca vekilimiz her ne kadar usulen “ben vereyim” desem de dinletemedim. Vekilimiz 2 lahmacun bedeli olan 10 Lira için 20 Lira uzattı. Bana hava atmak için de “üstü kalsın” dedi.

İçimden vekilimizin gidişatı hiç iyi değil yakında borç aramaya başlar diye geçirdim. Neticede de zaten kendi itiraf etti. Neyse Cenab-ı Allah vekilimize yardım etsin. Ben de ola bir şeyler yapam ama emekli maaşım ancak bana yeti. Kusura bakma ola dükkân senin.

***

HAFTANIN FIKRASI:

Adama sormuşlar;

-“Karından korkuyor musun?”

-“Ne korkacağım, ütümü yapmışım, bulaşığımı yıkamışım, camları silmişim, işini yapmayan korksun!” demiş.

HAFTANIN FOTOĞAFI: