FIRAT’IN SEMAHLARI!

Sosyal Medya’dan daveti aldım ve doğru Nurettin ARDIÇOĞLU Kültür Merkezi’nin yolunu tuttum…

Niye mi? Niye olacak, kanyon kaşifimiz Aygün ÇAM’ın “Fırat’ın Semahları Programı’’ vardı onu izlemeye. Maşallah Gardaşımızın on parmağında on marifet…

Resmen kendisiyle beraber sazıda konuşidi, iyide bir katılım vardı.

Yalnız bürokratik katılım bir alt seviyedeydi. Genelde yardımcılar gelmişti. Demek ki üst seviyenin başka işleri vardı! Belki de yemek saati olduğu için bir yerlerde yemekte olmuş olabilirlerdi…

Neyse, protokol tarafı pek bizi ilgilendirmez, ben kültür tarafına baktım.

Baskil, Baskil, Baskil…

Hani o fıkralarıyla meşhur ilçemiz var ya resmen kültür madeniymiş!

İyi ki bende Baskil’in çoğu köylerini gezmişim.

Yalnız ben olayın av ve yemek boyutunda dolanmışım. Gerçeği söylemek gerekirse yemeklerine de toz kondurmam. Bir gerçek daha var manzaraları…

Manzara izleyip, fotoğraf çekmek isteyenler hafta sonları doğru Baskil’e ve sahil köylerine gitsinler.

Baskil’in kanyonlara giden yolunun üstünde radar ve trafik kontrolü olabilir tedbirli olun.

Nereden mi bilim, kanyonlara yolcu taşıyan traktörcüye orada ceza yazılmıştı ya oradan bilim!

Baskil, Elazığ’a sırtını dönmüş ya Aygün Çam Baskilliler Dernek Başkanı olarak bize görünmeyen yüzlerini bu program da bize göstermeye çalıştı.

Feyzi ÇAKMAK Cem Evi Semah Ekibi ve yedi sekiz yaşlarından oluşan çocukların gösterileri de çok güzeldi.

Gösteri ekibindeki çocukların, yerdeki kablolara takılmaması için hocaları program boyunca sık sık uyardı, adamın gözü yerdeki kablolardaydı…

Çok şükür bir aksilik olmadı ve her kesimden misafirlerin katılımıyla keyifli bir gece oldu. 

***

BICI BICI

Yıllar önceydi köyümüzde bir hamam vardı, haftanın bir günü bayanlar kullanırdı.

Çocuk olduğumuz için bizleri de o gün hamama götürilerdi, ta ki hamamın natırı teyze; ‘’Artık bu çocukları beraber getirmeyin’’ diyene kadar götürdüler.

Bir süre sonra ne sezdiyse ‘’Yanınızda getirmeyin’’ demeye başladı. Halbuki kime ne zararımız vardı? Çimdirirlerdi, sonrada bir köşeye oturur efendi efendi etrafı seyrederdik…

Neyse işte, o günden sonra kendi başımıza yıkanmaya başladık. Su sorunu, yakıt sorunu yoktu.                       Bir girerdik banyoya saatlerce çıkmazdık. Bir yandan da bildiğimiz türküleri söyleyip keyif çıkarırdık. Takunyayı da unutmamak lazım. Ayağımıza büyük geldiği için kayar düşerdik.  İlerleyen zamanlarda banyo kazanı, küvet, şofben velhasıl kelam banyolarımız ilerleme kaydetti.

Bugüne kadarda kimse kimseye, ‘’Az yıkan öz yıkan’’ demedi. Zaten hep de haddimizi bilerek en kısa sürelerde yıkanıp çıkıdik banyolarımızdan.

Ne oldu da birileri bu işi dört dakikaya düşürdü, ya da tavsiye etmeye başladı?  

Bilmisiz mi Gardaş, “Temizlik imandandır…”

Hadi her şeyden vazgeçtik, dört dakikada bu işi yapabilecek kim var?

Yapsa yapsa bir tek Hüseyin Bolt yapar, zaten oda dünya şampiyonu bir sporcu...

Benim gözüm kesmi…

Sizin gözünüz keser mi?

Onu da ben bilemem!

Hadi o zaman dört dakikada banyo, devamında da sıhhatler olsun.

Sık sık yıkanmanıza sebep olacak olaylardan kaçının, en az üç çocuk hayali kurmayın!...

***                                                                                                                                                                                     

ADAY ADAYLARI...

Ara sıra yayın organlarından bakim...

Aday adaylarının isimlerini yayinliler.

Diyim ki hele bir bakam yeni birileri var mı? Maalesef pek yok! Kadrolu aday adayları yine listelerin başında, isimleri ezbere say deseler gözü kapalı sayarım…

Yav hiç mi kendini geliştiren, içerden ya da dışardan birileri olmadı!

Şöyle bizi uçuracak, hayallerimizi gerçekleştirecek, masaya yumruğunu vurduğu zaman ses getirecek birilerini göremeyecek miyiz? Son 20 senedir gençlerimiz büyüyüp kendilerini geliştirmediler mi? Geçmişte meşhur bir Mehdi Metin abimiz vardı, derdi k; ‘’Bizi sarhoş edecek koruklar, daha tevege düşmedi!”

Şimdi bende diyim ki acaba, bizi uçuracak adaylar daha tevege düşmedi mi?

Bilmim ki ne zaman düşecek...

Daha çok mu bekleyeceğiz acaba!

HAFTANIN FIKRASI:

Elazığlı bir kız İstanbul’a gelin gider…

Bakar ki oradaki kadınlar akşam üşümüş halde eve gelen kocalarına;

‘’Ay hayatım üşümüşsün donmuşsun, kıyamam ben sana’’ diyor…

Bizim Elazığlı’nın hoşuna gider akşam eve gelen kocasına şöyle der;

“Oy ben sahan ölem, üşümüş nassıda it gibi titri”                                                                                                                                                                                           

HAFTANIN FOTOĞRAFI: