Elazığspor’un profesyonel olarak sahaya çıktığı ilk maçı rahmetli babamla birlikte izlemiştim…
O güne kadar amatör müsabakaları seyrettiğimiz Elazığ Şehir Stadyumu’nun atmosferi değişmiş, Bordo-Beyazlı renklerle bizleri temsil eden futbolcularımızı sâhiplenişimiz; ”Elazığlılık” ruhunu hissetmemizi sağlamıştı…
Amatör Küme’de Suspor ile Yolspor’un kıran kırana geçen maçlarını takip ederken, babamın forma giydiği Yolspor’u da tutar ve galip gelmesini isterdim ancak, Elazığspor’dan yana olmak, memleketimizin takımını seyretmek ve galip gelmesini arzulamak çok farklı bir duyguydu…
Ben ve arkadaşlarım Yolspor’u desteklediğimizde tribünde öteki amatör takımımızı tutan taraftarların varlığına karşılık, Elazığspor’a rakip olan takımların taraftarı yoktu stadyumda…
Bugün hükûmet konağının bulunduğu alanda yer alan Elazığ Şehir Stadyumu’nda kapalı tribün dolar, tel örgülerle stadı çevreleyen duvar arasındaki boş alan “açık” diye adlandırılırken, amatör maçlarda kimsenin rağbet etmediği bu bölümde Elazığspor Maçları’nda “iğne atsan yere düşmez” misâli izdihâm yaşanırdı…
Bembeyaz formalarıyla toprak sahada gözünü budaktan esirgemeden mücâdele eden, göğsünde 3 mum simgesiyle tamamen Elazığlı Futbolcular’dan kurulu olan Elazığspor’un bütün stat tarafından desteklenmesi “millîyetçilik” duygularımızın depreşmesine vesile olmuştu o çağlarımızda…
Sonradan komşu kentin temsilcisi Malatyaspor’u desteklemeye gelen Malatyalılar’ı gördük Elazığ Şehir Stadyumu’nda…
Rakip takım, rakip taraftar derken; rekabetin ne olduğunu anladık!..
O dönemde Sarı-Siyahlı renklere sahip olan rakip takıma tezahürat yapan Malatyalılar’a karşılık, Elazığlı olmanın bilincine vararak Elazığspor’lu Futbolculara varlığımızı duyurmak, sesimiz kesilinceye kadar haykırmak ve avuçlarımız patlayıncaya kadar alkışlamak zorunda olduğumuzun farkına vardık Bordo-Beyazlı takımımızı!…
Futbolcularımızla gururlandık; zamanla “Elazığlı önce Elazığspor’lu olmalıdır” sloganıyla kenetlendik bir hedef uğruna ve nice zaferlere imza attık…
***
Yaşayıp da bizzat gözlemlediğimiz ancak tam tasviri mümkün olmayan şu hatıraların yanı sıra, yıllardır yaptığımız araştırmalar neticesinde resmî bilgilere de sâhibiz Elazığspor konusunda…
Sıradan bir “futbol takımı” olarak görülemez Elazığspor!..
Gayret, çaba, emek, çile ve fedakârlık, ama özellikle de henüz kuruluş günlerinden sevdâya dönüşen bir sevginin ürünüdür Elazığspor…
Kuruluş aşamasındayken yine çevre illerle kıyaslanan, maddi ve mânevi birçok zorluklarla hayata geçirilmeye çalışılan Bordo-Beyazlı kulüp, bu şehrin en önemli “marka” değeri olarak dile kolay yarım asrı aşkın bir süreden beri Elazığ’ın ve Elazığlı’nın yegâne temsilcisidir.

Elazığspor’un Kuruluşu’ndan 1 yıl önce mülkî ve mahallî yöneticilere hitaben kaleme aldığı makaleyle kuruluşta büyük emeği olan Gazeteci ve Futbol Ajanı Rahmetli Nuri KAZANCI’nın, gazetemiz TURAN’da 1966 Yılı’nın Ocak ayında yayınlanan söz konusu köşe yazısında Elazığlı işadamlarına yaptığı sitem, o dönemde de varlıklı insanımızın  ekseriyetle Elazığspor’a olan ilgisizliğini, buna karşılık vali ve belediye başkanının Elazığspor’u sâhiplenme konusunda “hâmi” olarak görüldüğünü net biçimde ortaya koymaktadır!..

O günlerde 80 bin nüfusa sâhip olan Elazığ için Elazığspor Kulübü’nün kuruluşunun ne kadar ve niçin gerekli olduğunu izâh eden rahmetli Nuri KAZANCI, kamuoyuna ve yetkililere seslenerek, yerel basının bir mensubu ve Futbol Ajanı olmaktan ziyâde, “Elazığlılık” duygusu ve şuuruyla hareket etmiş, Elazığ Halkı’nın yanısıra sporseverlerin hislerine de tercüman olmuştur…
***
Rahmetli Nuri KAZANCI’nın bu tarihî makalesinde vurguladığı gibi TURAN Gazetesi’nde Elazığspor’un kuruluşu için yapılan haberler gerekli kamuoyu oluşumunu sağlamış, çağrılar da özellikle vali, belediye başkanı ve sporseverlerin harekete geçmesinde çok etkili olmuştur.
Elazığspor’un bugün sürüklendiği mecradan rahatsız olup da üzüntü duyanlar, kimse kusura bakmasın; gerçek anlamda “Elazığlılık” duygusuna sâhip olanlar ile anlattığım yarım asrı aşkın süreyi yaşayan, bilen ve hissedenlerdir…
Evet, belki günümüz şartları duygusallığın çözüm olmadığını anlatır ama “duygusuzluk” mu gerek bize?
Simon KUPER’in “Futbol asla sadece futbol değildir” eseri 1994’ten beri futbola bakışı değiştirdi!
Ancak; “ya para, ya forma” tercihinde hâlâ “forma” diyenler var ve sayıları asla az değil…
Şimdi Elazığpor’a bu gözle bakın ve tercihinizi yapın; bu memleketi ve vaziyeti idâre edenler!