Son yıllarda yaşanan tüm gerginliklerin, ekonomik başıbozuklukların, piyasa sarmallarının, tedirginlik ve belirsizliklerin, ahlak ve ticari karamsarlıkların tamamı “enflasyon” belasıyla doğrudan ilgili. Haziran ayı enflasyon verileri açıklandı. Yıllık bazda Tüfe %38.21, aylık 3.92 değişimle düşüş eğilimi gösterdi. Tabi Tuik’e göre. Kasım 2022’de %85.51 ile 20 yıllık zirveyi gören tüketici fiyatları baz etkisiyle düşüşünü devam ettirdi. Tedirginlik devam ediyor. Piyasalardaki bu gidişat fiyatlar genel seviyesinin artarak devam edeceği yönünde. En azından seçimlere kadar Para politikalarının çok sertleşmeyeceği rutin bir izle-gör politikası uygulanacağı öngörülmekte.

   Türkiye’nin enflasyonla mücadelesi yeni değil tabi. Hatta bununla alakalı güzel bir fıkrada var; 90’lı yılların başında Sovyetler Birliği dağılmışken, Türkiye’de enflasyon 3 haneli rakamlara doğru ilerlerken, Rusya, ABD ve Türkiye’nin üst düzey yetkilileri Şeytanın karşısına çıkmışlar. Her birinin bir soru sorma hakkı varmış. ABD’li yetkili; ülkesindeki sıkıntıları anlatıp, bir türlü olmuyor artık sefa sürmek, lider olmak istiyoruz demiş. Bir türlü olmuyor isyan, meydan okuma bitmiyor. Sizce bu emellerimize ne kadar sürede ulaşırız? Şeytan azıcık düşünmüş ve cevaplamış 20-30 yıl sürer demiş. ABD başkanı başlamış ağlamaya “ben göremeyeceğim, ben göremeyeceğim” diye. Rus yetkili sormuş sonra; SSCB dağıldı pes etmedik, eski Çarlık Rusya’ya dönmek istiyoruz. Sizce ne kadar zaman alır. Şeytan cevaplamış; 50-60 yıl sürer. Rusya başkanı başlamış ağlamaya “ben göremeyeceğim, ben göremeyeceğim” diye. Neyse sıra Türk yetkiliye gelmiş; ben kendimi bildim bileli Türkiye yüksek enflasyonla boğuşuyor. Acaba ülkemizde enflasyon ne zaman düşecek? Bu defa şeytan başlamış ağlamaya “ben göremeyeceğim, ben göremeyeceğim” diye.

   Maalesef durum bu, kronikleşen enflasyon süreci sayabileceğimiz bir çok sebeple, bir türlü istikrarlı bir şekilde kontrol edilemiyor. Siyasi popülizm mi? kapitalist güçler mi? savaş mı? para politikaları mı? acaba neden? Bence çare yoksa dua edelim de belki böyle biter.

   İlimizde enflasyonist ortamın etkisi çokça görülmekte. Günlük hayatımızda, eylemlerimizde ve davranışlarımızda sonuna kadar hissediyoruz. Tabi Elazığ çift deprem yaşadı. Kahramanmaraş depreminde hızlı göç alması, birçok sektörde talep, enflasyonun ülke ortalamasından daha fazla hissedilmesine neden oldu. Çevre illerden, çok sayıda kişinin dönemsel harcamalarını ilimizde yapması, hem parasal anlamda piyasaları canlandırdı, hem de maliyet, talep ve arz enflasyonunun etkisini bir hayli hissettirdi. Aşırı talep olması, yüksek hizmet ve işçiliğin daha da artacağını göstermekte. Hatta ülkemizde kronik yüksek enflasyon yaşanırken, ben deprem bölgelerinde hiperenflasyon yaşandığını görüyorum.

   Dünya ortalamalarını, Türkiye ve Elazığ karşılaştırmalarımızı, satın alma gücü, OECD verilerini ve neler yapılması gerektiğini bir sonraki yazımızda ele alacağım.

   Bu haftaki tavsiyemiz; finansal piyasalarla ilgilenenler ve en önemlisi bilenler için hisse senetleri, fiziki piyasada ise konut ve arsa.