Emeklilik, bireylerin işgücü ve kabiliyetlerini yitirip çalışma hayatından ayrılması ve bu sayede elde ettikleri gelir kaynaklarının kaybolması sonucu kazanılan haktır. Net bir ifadeyle yıllarca çalışıp prim ödeyerek katkı sağlayan çalışanların işten ayrılarak bir hizmet karşılığı olmadan aylık alması demektir. Dünyada 19. Yüzyıla kadar böyle bir sosyal hak yoktu. Bu yüzyılın sonuna doğru diğer sosyal hakların gelişmesiyle, güvenlik hakları genişletildi ve bu hak tanınmaya başlanmıştır. Gelişmiş ülkelerde “Sosyal Güvenlik Kanunu” olarak birçok düzenleme yapılmış ve emekliliğe geçiş sağlanmıştır.

Türkiye’de ise 1950’de ihtiyarlık sigortası kanunuyla başlamıştır. Emeklilik yaşı 60, kadın ve erkek için aynı şartlar geçerliydi.

Gelelim esas konumuza…

Emeklilerin tarihsel süreç ve tanımını yaptıktan sonra bugünkü haline ekonomik, sosyal temellerine bir bakalım. Ülkemizde 15 milyon civarı bir emekli ordusu var. Bu rakam birçok OECD ülkeleri nüfusundan çok daha fazla. Global index raporlarına göre Türkiye’de emeklilik refah, sosyal yaşam, ekonomi, sağlık ve sürdürülebilirlik açısından içler acısı. Bir diğer bakışla OECD ülkeleri ortalamasında maaş tablosunda en gerilerdeyiz. Yine bir başka veriyle evlerdeki tüketim oranları ve satın alma gücü sistemlerini ele alırsak aynı fikre ulaşabiliriz. Tek başına ele almak yanlış tabi. Bu tablolarda emekli, çalışan, iş veren ve devletin tüm kanun ve organlarını inceleyip sorumluluğu dağıtmamız gerekiyor. Yönetenler hep tersini söyler ama size basit bir yöntemle kıyaslama için bir önerim var. Ayrıca çok keyif alacaksınız. Şimdi arama motoruna “emekli” yazıp arayın. Görsellere tıklayın ve önünüze gelen fotoğraflara iyice bakın…

Şimdi ise aynı arama motoruna “retired” yani İngilizce dilinde emekli yazın ve aratın. Şimdi çıkan fotoğrafları yine inceleyin…

Yorum sizin…