İnsanın ekonomiyi bilen, ekonomist bir başkanı olması gibisi yok!..

Aylar önce söylenilen bütün vaatler gerçekleşmiş, her ay bir önceki aydan daha rahat hale gelmiş; Gelir olarak Dünya sıralamasında ilk sırada olmanın gururuyla göğsümüzü gere gere dolaşır hale gelmişiz!..

Dile kolay 1 Türk Lirası 399 Dolar seviyesine ulaşarak tarihî bir rekora ulaşmış. Memlekette sadaka verecek fakir, zekât verecek yoksul kalmadığından millet parasını yurt dışındaki ülkelere gönderme telaşına düşmektedir.

Paramızın anormal şekilde değerlenmesi sonucu komşu ülkelere akın eden asgari ücretliler, tutmuş oldukları kamyonlar ile aldıkları ürünleri ülkemize taşıyorlar.

Emekli vatandaşlarımız ise aldıkları çift maaş ile dünyada ayak basılmadık hiçbir nokta bırakmamış hale geldiler.

Hazinemizin kapısında bekleyen Arap şeyhleri borç para alabilmek için araya hatırlı tanıdıklar sokma telaşındalar.

Tatlı bir rüya bu anlattıklarım…

Gözümüzü gerçek dünyaya açtığımızda, karşımıza çıkan ‘Acı Gerçekler’ ile yüzleşiyoruz!

Devletimizin resmî kurumlarının açıklamasına göre, 3 aylık tüketici fiyat endeksi (%61,14), Mart ayı tüketici fiyat endeksi (%5,46), yıllık üretici fiyat endeksi (%114,97). Bunlar resmî rakamlar. Bir de halkın cebine yansıyan rakamlar var ki onlar burada rakamsal olarak yazılmasa da yukarıda belirtilen rakamların en az iki katı olduğunu hep birlikte hissediyoruz.

Enflasyon canavarı ağzından ateş püskürten ejderha misali toplumun her kesimini direkt olarak etkiliyor. Temel gıda maddelerinde yaşanılan anormal artışlar artık dayanılacak sınıra yaklaşmaktadır.

Üretimde izlenen yanlış politikalar ve artan maliyetler karşısında pes etme noktasına ulaşan üreticinin hali ise içler acısıdır.

Bizim yaşadığımız enflasyonun, arz (ya da maliyet) kökenli enflasyon olduğunu düşünüyorum. Nitelikli ürün üretmedeki eksikliklerimiz, artan ve dövize dayalı girdi maliyetleri, yönetimsel hatalar ve dünyada yaşanılan gelişmeler de bu işin tuzu biberi olmuştur.

“Faiz sebep, enflasyon sonuç” cümlelerini televizyon ekranlarından duymuşsunuzdur. İçinde bulunduğumuz durum; iktidarın ‘’Ben faizi düşürdüm, bak şimdi Enflasyon da düşecek.’’ Düşüncesinin boşa çıktığının açık bir yaşanılmasıdır.

Piyasaların da kendi dengeleri ve kuralları vardır. Bir talimatla bunları değiştirebileceğiniz bir düzen yoktur…

Üretim gücünüz sözünüzün ağırlığını belirler. Sözünüzün geçmediği yerde de paranız pula döner. Alım gücünüz güneş görmüş kar gibi erir.

Gerek dış ve gerekse iç yatırımcıda güven duymak ister. Hukukun üstünlüğünün olduğu düzenlerde yatırımcı korkmadan yatırımını gerçekleştirecektir.

Enflasyonla mücadele ettiğini sanan ve kitlelere hitap eden iş bilmez politikacılar, halka tasarruf adı altında söylediklerine de çok dikkat etmelidirler. Zira halkın geçim derdi içinde, zor şartlarda yaşadıkları düşünülmeli, Popülist yaklaşımlarla ‘’1 kilo et alacaklarına, yarım kilo alsınlar.’’ Şeklindeki açıklamalarını söylerken bir daha düşünmeleri gerektiğine inananlardanım.

 

Zor dönemlerden geçmek adı üstünde zordur. Bu dönemlerde millî birlik ve beraberliğimizi muhafaza ederek, acı reçeteyi toplumun bir kısmına değil tamamına yayarak atlatabilmemiz gerekir.

Üretim seferberliği yaparak, tekrar ayakları üzerinde duran bir toplum haline gelmekten başka bir çaremiz yoktur.

Unutmayalım ve unutturmayalım; ‘’BAŞKA TÜRKİYE YOK!’’