Efendim her şehrin, hatta her yerleşim yerinin bir ruhu olduğu söylenir. Özellikle, tarihi geçmişi bulunan şehirlerin ayrı bir ruhu vardır. Bu ruh O şehrin insanlarının ruhlarına ve fiziklerine yansır.

Gaziantep, Gazi unvanını almış, gerçekten hem tarihî özellikleri hem de tarihten taşıdığı bedestenleri, çarşıları, camileri, hanları, müzeleri ve ören yerleri ile çok zengin bir vilayetimiz.

Şehre girdiğiniz zaman özellikle tarih yüzünüze gülüyor. “Bakırcılar Çarşısı”ndan hediyelik eşya alan yerli ve yabancı turistler “Tahmis Kıraathanesi”nde kahve içiyor, “Almacı Pazarı”nda kuruyemiş, zahire, salça, pestil, baharat ve envaî türlü yiyecek satın alıyor; “Zincirli Bedesten”de kumaştan-tesbihe, çantadan-takıya varan türlü güzellikleri satın alıyor.

Zeugma Müzesi, Kalesi, Lokantaları, Kurtuluş Savaşı ile ilgili müzeleri; özellikle Belediye Başkanı Fatma ŞAHİN döneminde yapılıp geçtiğimiz yıl hizmete açılan Panorama Müzesi muhteşem. İçinde Antep Savunması’nı anlatan fotoğraflar, ses efektleri ve görsellerle zenginleştirilmiş tarihî vesikaları hayranlıkla izliyor ve duygu selinde yüzüyorsunuz. Üst kattaki “Panorama” bölümüne geçtiğinizde göz yaşlarına boğuluyorsunuz. 360 derece dönen bir panoramik animasyon var. Şehitlerin, hayvanların, yıkılan evlerin, camilerin canlandırıldığı ve ses efektleriyle sanki o mücadelenin içindeymiş gibi oluyorsunuz.

Gaziantep’in, Türkiye’nin önemli bir “Gastronomi Şehri”, bir “Açık Hava Müzesi” ve bir “Kültür Şehri” haline getirenleri kutluyorum. Dünden bugüne emeği geçen herkesten Allah razı olsun.

Gelelim Elazığ’ımıza.

Elazığ, Tarih ve Kültür Merkezi Harput’un mirasçısı. Ancak Gaziantep için söylediklerimizi Memleketimiz için söylemek zor. Harput’u çok zaman önce kaybetmişiz. Elimizde birkaç cami, bir Hamam, bir iki Harput evi kalmış. Yeni ve düzenli-planlı bir şehir olan Elazığ’ı da kaybetmişiz. Elimizde bir “Kasaplar Çarşısı”, yarım yamalak bir “Bakırcılar Çarşısı” kalmış.

Harput fethedildiğinde (1085), daha Gaziantep, Urfa, Mardin Türk değil. 150-200 yıl sonra Türkleşiyor. 1000 yıllık bir Türk yurdu Harput.

Elazığ’ın “Kasaplar Çarşısı”nın güzelleştirilmiş olduğunu gördüm. Emek verenlerden Allah razı olsun. Tek tip donanım güzel olmuş. Ancak bu tek tipliği tezgâhlarda da sağlamak gerekir.

Bakırcılar Çarşısı”nda da bir düzenleme başlamış. O düzenlemlerde de vitrinler dahil tek tip gelenekszel yapıyı sağlamak gerek. Zahire Pazarı, Şıra Pazarı, Manifaturacılar çarşısı gibi yerleri de aynı şekilde düzenlemek gerekir.

Gelelim Harput’a EFTUD’un, yani Elazığ Folklor, Turizm ve Güzelleştirme Derneği’nin önerisi olarak tasarladığım, Elazığ Valiliği ve Belediye Başkanlığı’na sunmak istediğim bir proje var. “Harput Açık Hava Kültür Müzesi”.

Harput’un Batı girişinden başlayarak, Doğuda Kaleyi ve Dabakhane’yi; Kuzeyde Mezarlıklara kadar olan bölgeyi tamamen restore ederek; içinde Bakırcı, Çömlekçi, Demirci, Semerci, Dokumacı, Şapkacı, Antikacı, Tandır Ekmeği İmalatçısı, Köşker ve benzerleri gibi zanaatkârların canlı olarak işlerini yaptığı, yaşayan mekânlar; Hat, Tezhip, Ebru, Bakır İşlemeciliği, Tespih, Kuyum ve benzeri iş ve işlemelerin yapıldığı sanat merkezlerinin  bulunacağı ve yalnızca yaya olarak gezilebilen bir “Harput Açık Hava Kültür Müzesi” hiç de hayâl değil. Hayâl olmadığını Gaziantep, Şanlıurfa, Sakarya-Taraklı, Ankara-Beypazarı, Karabük-Safranbolu ve Bolu-Göynük gibi yerlere bakarsak anlarız. Hayâl etmeden de olmaz zaten.

Bu konuda gerek Merkezi Hükûmetimize, Gerek Belediyemize, gerek Valiliğimize ve gerekse Elazığlı iş adamı hemşehrilerimize çok iş düşüyor.

Ölmeden önce Elazığ çarşılar bölgesinin “Tarihî ve Turistik” bir bölge, Harput’un da “Harput Açık Hava Kültür Müzesi” olduğunu görmek hayâlimdir.

Harput ve Elazığ’ın ruhunu canlandırmak için Devlet-Millet el ele vermemiz gerekir.

Ben üzerime düşen görevi yapmaya hazırım.

Var mısınız?