Türkiye’de bulunan yaklaşık 13 Milyon emeklinin şu aralar düşündüğü tek şey ikramiyelerine ve maaşlarına ne zaman zam yapılacağı…

Bunu çevremizdeki emeklilerin halinden ve sohbetinden anlayabiliyorsunuz. Normal olarak görmek lazım. Yaşamış olduğu çevrede, kullanmakta olduğu tüm mal ve hizmetlere, neredeyse en az yüzde yüz zam gelen emeklimiz; hükümet temsilcilerinin ağzından çıkacak o iki cümlede, ‘’İkramiyelerinize zam yapıldı’’ haberini, can kulağı ile dinleyip, o umutla günlerini geçiriyorlar.

Durum onu gösteriyor ki, emekli vatandaşlarımız almış oldukları bayram ikramiyelerine zam için, daha çok beklemeye devam edecekler.

Geçen günlerde açıklama yapan, Hükümet Bakanlarımızdan biri, bu konuda herhangi bir çalışmalarının olmadığını belirtti.

Gerçi Ak Parti Hükümetinin bu tarz yaklaşımları yok değil. Hükümetten bir Bakan bir açıklama yapar. Arkasından Cumhurbaşkanı müdahalede bulunarak; yok Emeklimize zam vermemiz gerekir diyerek, masum emeklimizin yüreğine birkaç damla su serper ve bu böylece devam eder. Maalesef bu sefer emeklimiz ikramiye zammı alamayacak. Beklentiler başka bahara kaldı.

Hükümetimizin yakın zamanda ücretli çalışan ve emekliler için pek de iç acıcı hamleler yapacağını zannetmiyorum. Hazine’nin durumu ortada…

Vatandaşının yastık altında zor zamanlar için sakladığı üç beş çeyrek altını finansal sisteme çekmek için olmadık hamleler yapan iktidar; her halükarda kendi oy deposu olarak gördüğü ücretli ve emekli kesimini, seçime az bir zaman ağızlarına çalacakları bir parmak bal ile kandıracaklarını artık çok iyi biliyor.

İktidarlar vatandaşa hizmet için o makama getirilirler. Kendilerini ve görevlerini bilip, halkın ve devletin çıkarları için çalıştıkları zaman ülkenin önü açılıp, refah ve medeniyete kavuştururlar.

Makam ve güç zehirlenmesi yaşayan, kendilerinden başka alternatif olmadığını düşünen, halkı ve hakkı öteleyen iktidarlar ise er ya da geç mutlaka yönetimden ayrılırlar.

Bu süreç bazen sancılı olmakla birlikte sonuç değişmeyecek ve beklenen son gelecektir. Çevremizde ve tarih sahnesinde acı örneklerini gördüğümüz bu durumdan daha vahimi ise, iktidarları sonrasında bıraktıkları ülkelerin perişan halleridir. Devlet kurumlarına vermiş oldukları zararlar bir yana, toplumun yapısıyla da oynayarak, onarılması on yıllar sürecek yaralar açmaktadırlar.

Kendi düşüncesinde olmayan herkesi düşman gören, tarafsız olanın da bertaraf edileceğini dile getiren insanların hüsran olan sonlarını görmek için, tarihin tozlu sayfalarındaki onlarca örneği inceleyebilirsiniz.

Hükümetler, çalışana, üretene, ücretliye ve emekliye para vermekle asla bir kayıp yaşamaz, yaşayamaz…

Bu kesime vermiş olduğu para, finansal sistem içerisindeki çarkların işlemesine, toplumun kazancına ve refaha hizmet eder.

Bu ülkenin gerçek sahibi olan, ülke için ter döken, emeğini harcamış olan ortalama 13 Milyon emekli ile 22 Milyon çalışanın hakkını gözetmezseniz bunun siyasi ve adli sonuçlarına da katlanmanız gerekecektir.

Geçenlerde haber kanallarının birinde, spikerinde söylediği deyim aklıma geldi. ‘’Bu ülkede patron sizsiniz. Sizin emeğiniz, üretiminiz, sizin kararlarınızla bu ülke yürür. Sizin verginizdir, hükümetin harcadığı para. Sizi zora sokacak iktidarları elbette siz kendi özgür iradenizle değiştireceksiniz. Aklınıza yatmazsa, size vermiş oldukları taahhütleri yerine getirmezse daha sonra getirdiğiniz iktidarı da siz değiştireceksiniz. Patron sizsiniz.’’

Doğru söze ne denir…