Geçtiğimiz günlerde, 31.10.2022 günü yapılan Fırat Üniversitesi 2022 yılı Akademik Başarı Ödülleri Töreninde, Rektör Prof. Dr. Fahrettin Göktaş’ın yaptığı konuşma, benzer durumlarda sıkça kullandığım Ömer Seyfettin’in meşhur sözünü âdeta doğrular gibiydi:

              “İlim başka, irfan başka. Âlim olabilirsiniz, fakat ârif olamazsınız.”

   Başarılarıyla övündüğümüz, ilimizin ve ülkemizin gözbebeği bir üniversitenin( Fırat Üniversitesi’nin) başında hem yönetici, hem de ilmî kimliğiyle bulunan sayın rektörün konuşması ne yazık ki, yönetici sorumluluğuyla ve ilmî kimliğiyle bağdaşmadığı gibi, asgari irfan değerleri (bilme, anlama, sezme) ile de izah edilecek gibi değildi.

   Sayın Rektör konuşmasında aynen:

   “Bizim üniversitemizde 424 profesör hocamız var. Aslında her profesör hocamızın da yılda hiç olmazsa 1 makale yapması, 1 bildiri sunması, 1 öğrenciye yol göstermesi, ders notlarını güncellemesi gerekiyor. Bizim hocamız olup da, ticaret yapan, hiç il dışından gelmeyen hocalarımız var. Bir profesör ayda 32.500 TL maaş almakta. Umarım bu hocalarım da bir gün aynanın karşısına geçer.”

   Türkiye’nin geleceğinin ancak eğitimli insan gücü ile kurulabileceğine inanan ve üniversite gibi en yüksek bir eğitim kurumunun yöneticisinin bu sözleri karşısında sarsılmamak mümkün mü?

   Biz, Fırat Üniversitesi’nin başarılı olması için, “ üniversiteye hiçbir katkısı olmadığı söylenen bu hocaların bir gün aynanın karşısına geçmesini” mi bekleyeceğiz.

   Bizim yöneticilik anlayışımızda, şikâyet eden yönetici yerine, sorumluluğunun gereğini tereddütsüz yerine getiren yönetim anlayışı vardır. Kimler ise bu çalışmayan hocalar, gereğini neden yapmıyorsunuz, görevinizi ihmal ederek siz de bu yanlışlığa, bu suça ortak olmuyor musunuz sayın rektör…

   Sakın, yasaların yetersizliğinden şikâyet etmeyin. Sizin elinizde onları caydıracak, aslî görevlerine döndürecek yetkilerinizin olduğunu, yıllarını yöneticilikte geçirmiş bir eğitimci olarak çok iyi biliyorum.

   En büyük talihsizlik de, böyle bir değerlendirmeyi, Fırat Üniversitesi’nin bir araştırma üniversitesi olduğunu söylediğiniz ve genç akademisyenlerinize başarı ödüllerini takdim ettiğiniz bir törende yapmış olmanızdır.

   Türkiye’nin seçkin üniversiteleri arasında önemli bir yere sahip olan Fırat Üniversitesi’nde, görevinde yetersizliği görülen az sayıda olduğunu düşündüğüm hocalar yüzünden, koca Fırat Üniversitesi’nin seçkin öğretim üyelerini töhmet altında bırakmak, tekrar söylemeliyim ki, ilimle de, irfanla da bağdaşmamıştır.

   Fırat Üniversitesi’nin, Erzurum Atatürk Üniversitesi, Bartın Üniversitesi veya herhangi bir üniversite ile kıyaslanarak, üniversitemizin onlardan daha geride olduğunu basında paylaşmak da ayrı bir yanlışlıktır. Bu değerlendirmelerin yapılacağı yer burası olmamalıydı.

   Yazdıklarımızla, kıymetli eğitim kurumumuz Fırat Üniversitesi’nin itibarına gölge düşürecek bir niyetimiz olmayacağı gibi, sayın rektörümüzün şahsına yönelik de bir kastımız olmadığı açıktır.

   Geçmişte, Fırat Üniversitesi’ni şehirden kopuk olmak, şehirle bütünleşememek ve kadrolaşmadaki bize göre bazı yanlış uygulamalar nedeniyle eleştirilerimiz de olmuştur. Ancak, her şey yerinde ve usûlünce, yani ilmî olmasa da “ârifane”…  

   Sayın rektörümüz ile ilgili olarak bir hakkı teslim etmeden de geçmek istemiyorum. Azerbaycan-Türkiye işbirliğiyle kurulması talep edilen ikinci üniversitenin Elazığ’a kurulması konusunda, birçok aykırı sese rağmen, rektörümüzün Elazığ’a ikinci üniversitenin gerekli olduğu ve her türlü desteği vermeye hazır oldukları şeklindeki açıklamalarını da kayda değer bulduğumu söylemek istiyorum.

   Sonuç olarak, eğitimin her seviyesinde, ehliyet ve liyakatin yerlerde süründüğü, atamaların eş-dost kayırmacılığıyla gerçekleştirildiği bir sistemde, olan Türk milletinin geleceğine olmaktadır.