Elazığ ili sahip olduğu kültürel yapısı ve zenginliğiyle oldukça kadim bir yerleşimdir. Kendine özgü musiki yapısı, sosyal yaşantısı, tarihi varlıklarıyla Anadolu’da eşsiz bir konuma sahiptir. Mehmet Özbek hocanın da dediği gibi Elazığ mûsikinin Kâbe’sidir. Harput musikisi binlerce yıllık köklü geçmişiyle bölgede geniş bir coğrafyada icra edilmektedir.  Kültürel yapının böylesine güçlü olduğu bir şehir de, Musiki anlamında Anadolu’da ilklerin yaşanmasına sebebiyet vermiştir.

               20. Yüzyılda teknolojinin ilerlemesiyle artık bant kasetler, taş plaklar ve radyolar yavaş yavaş hayatımıza girmeye başlamış, bu anlamda ciddi bir ilerleme yaşanmıştır. Elazığ ili Türkiye’de ses kayıt stüdyoların açıldığı ilk kentlerden biridir.  Bu durumun şekillenmesinde birçok temel sebep bulunmaktadır. Elazığ -Harputlu olup Amerika’ya göç eden Vartan Magrosyan, Amerika’da ses kayıt işleri ile uğraşmıştır. Kayıt altına aldıkları ‘’Dersim Üç Dağ İçinde’’ türküsü ve ‘’Neden Geldim Amerika’ya’’ gibi eserler hemşerilerimizin 1920’li yıllarda Amerika’da almış olduğu bazı ses kayıtlarıdır. Tabi bu durum kısmen de olsa Elâzığ ilinde de bu sektörün ilerlemesinde öncülük etmiştir. Yine başka bir sebep olarak Keban baraj gölü inşaatıyla arazilerini satarak gelir elde eden bazı yatırımcılar, şehirde pavyon ve müzikli eğlence yerleri açmıştır. Baraj paralarını bu sektöre yatıran kişiler ile Elâzığ 1960-70’li yıllarda eğlence sektöründe önemli bir yere dönüşmüştür. Bu durumdan mütevellit birçok ses sanatçısı şöhret basamaklarını tırmanmak için Elâzığ’ı tercih etmişlerdir.  Sanatçıların birçoğu şimdiki öğretmen evininin karşısında bulunan aile çay bahçesinde sahne almışlardır. Yani Keban barajı dolaylı olarak bu sektörün gelişmesine sebebiyet vermiştir.           

 

               Müzik ve eğlence sektörünün hızla ilerlediği Elâzığ’da ses kayıt stüdyoları ve plak şirketleri de kurulmaya başlanmıştır. Başta Yalçın Plak olmak üzere, Gülom plakçılık, Akıncılar bant stüdyosu, Stüdyo Çalışkan, Mahinur plakçılık, sonraki yıllarda ise şehrin değeri haline dönüşen Stüdyo Kemaliye ve Emir plakçılık şirketleri de kurulmuştur. Bu önemli plak şirketlerinin kurulması Türkiye’nin starları haline dönüşen birçok ünlü sanatçının da ilk albümlerini de Elâzığ’da yapmalarına sebebiyet vermiştir. Deyim yerinde ise plakçılık sektöründe Unkapanı’ndan önce Elâzığ piyasası var idi. Bu sektörde öncü sanatçı olarak giriş yapan İbrahim Tatlıses, 70’li yılların başında soğuk demir ustası olarak çalıştığı Elâzığ’da ilk kasetini Yalçın plak etiketiyle çıkartmıştır. Hemşerilerimizin anlattıklarına göre Tatlıses’in bu ilk albümü Elâzığ merkeze bağlı Yedigöze köyünde bulunan Erdal Yalçın’a ait stüdyoda ‘’stereo mono’’ olarak kaydedilmiştir.  Tatlıses Elâzığ’da toplamda 4 albüme imza atmıştır. Bu albümlerin tamamında Elazığlı sanatçılar eserleri icra etmişlerdir.  Kasetin fotoğraflarını Mehmet Varol, (stüdyo varol) seslendirme ve sunumu ise Mehmet Topal üstlenmiştir. 

               İlginçtir yapmış olduğumuz tespite göre Tatlıses’in şöhret olduğu ‘’Ayağında Kundura’’ eseri Elâzığ iline ait olan ‘’Gule Gider Hoğuya’’ adlı eserin sadece sözlerinin değiştirilmesiyle okunmuştur. Yani eserin orijinali ayağında kundura değil de, ‘’Gule Gider Hoğuya’’ şeklindedir. Yine İzzet Altınmeşe, Kenan Temiz, Bülent Serttaş gibi ulusal sanatçılar ilk plaklarını Elâzığ’da çıkartmışlardır. Ulusal sanatçıların dışında Elazığlı yerel sanatçılarımız başta Enver Demirbağ olmak üzere, birçok değerimiz ilimizdeki bu ses kayıt stüdyoları aracılığıyla ilk albümlerini, plaklarını çıkartmaya başlamışlardır. Müzik sektöründe Türkiye çapında önemli bir noktaya gelen Elâzığ, Anadolu’da kurulan ilk radyolarından birinin de açıldığı şehir olmuştur. TRT Radyo, Meteoroloji Radyo ve Polis Radyosunun var olduğu 1960’lı yıllarda Elâzığ teknisyen okulu sanat enstitüsünün kurmuş olduğu radyo, Türkiye’de ilk radyo frekanslarından biri olmuştur.

               Rahmetle yâd ettiğim Elâzığ’ın büyük değeri Mehmet Topal ağabeyimde bu radyonun ilk spikerlerinden biri olmuştur. Telefonun olmadığı dönemde bu radyodan istek yapmanız için PTT binasına gidip 1 lira ödeyip, istek fişi alarak, radyoda çalmak istediğininiz eseri alınan fiş ile iletebiliyordunuz.  Kültürün, sanatın, musikinin başkenti aziz şehir Elâzığ’da günümüzde halen bu stüdyo ve ses kayıt işleri yoğun olarak devam ettirilmektedir. İstanbul müzik piyasasına sahip kalite standartlarında gerçekleşen bu kayıtlar ulusal albümler ile yarışır niteliktedir. Şahsım olarak da tüm dijital platformlarda yayınlanan son albümü mü Elâzığ’da ‘’Emrah Güllü’’ müzik merkezinde yapmış olduk.  Tabi çok büyük emekler veren Yalçınses plakçılık ve kasetçiliği de unutmamak gerek. 1960’lı yıllarda başlayan bu kültürel geleneksel müzik plak şirketlerinin günümüzde halen devam ettirilmesi oldukça güzel bir gelişme olduğunu düşünmekteyim. Bir öneri olarak basın müzesi açılışı gerçekleştiren Elâzığ Belediyesi, bir de ses kayıt veya stüdyo müzesi açabilir. İbrahim Tatlıses’in Elâzığ’da almış olduğu bu ilk kayıtlar müzede çalınabilir. Bu konunun oldukça ilgi çekeceğini düşünmekteyim.

               Yazıma son verirken Elâzığ kültürünü arşivleyen geleceğe aktarılması noktasında önemli bir misyon üstlenen bu stüdyoların kamu kuruluşları tarafından da desteklenmesini ümit etmekteyiz…