Elazığ, geçtiğimiz günlerde (17-19 Ekim) takvimde bir etkinliği işaretlemekten çok daha fazlasını yaptı; kolektif bir hafızayı tazeledi, bir kültürel vicdanı yeniden uyandırdı.
Uzun yıllar özlemle anılan, hasreti çekilen o ses, Hazar Gölü'nün kıyılarında ve Harput'un kadim taş sokaklarında yeniden yankılandı. 28. Uluslararası Hazar Şiir Akşamları, bir aradan sonra nihayet "yeniden" diyerek, kaldığı yerden başladı.
Bu dönüş, sıradan bir festival coşkusundan çok daha derin bir anlam taşıyordu.
Bir dönemin tanıkları, Hazar Şiir Akşamları'nın sadece Elazığ için değil, tüm Türkiye ve hatta uluslararası edebiyat çevreleri için ne denli önemli bir "edebiyat durağı" olduğunu iyi bilir. Bu şehrin ruhunu anlatan bir ayna, bir kimlik beyanıydı. Çünkü Elazığ; sadece tarihi, yemekleri ya da müziğiyle değil, her şeyden önce "söz" ile olan derin bağıyla var olan bir şehirdir. Bu topraklarda her taşın, her rüzgârın bir hikâyesi vardır. Şairler o hikâyeyi duyar, mısraya dönüştürür ve halk da o mısrada kendini bulur.
Etkinliğin yıllar süren sessizliği, tam da bu yüzden bir boşluk yaratmıştı.
Ve şimdi, dünyanın hızla kabalaştığı, insani duygulara, zarafete ve estetiğe yerin daraldığı bir çağda, Hazar'ın kıyısında bir avuç insanın şiirle yeniden nefes alma çabası, aslında büyük bir direnişin adıdır. Bu; duyguların, zarafetin ve kelimelerin inceliğinin, günümüzün hoyratlığına karşı sessiz ama güçlü direnişidir.
Bu yıl 17-19 Ekim 2025 tarihleri arasında Ahmet Tevfik Ozan Fuar ve Kongre Merkezi'nde gerçekleştirilen 28. buluşma, bu direnişi daha da anlamlı kılan bir isme adanmıştı: Kutadgu Bilig gibi bir bilgelik anıtının yazarı, büyük Türk düşünürü Yusuf Has Hacib.
"Mutluluk veren bilgi" peşindeki bir bilgenin manevi gözetiminde yapılan bu etkinlik, tam da ihtiyacımız olanı yaptı. Bize şiirin sadece süslü kelimelerden ibaret olmadığını; bir milletin duygusu, hafızası ve en önemlisi vicdanı olduğunu hatırlattı.
Şairler geldi, dizeler okundu, belki de Hazar Gölü'nün üstüne düşen ay ışığı gerçekten bir mısraya sığdı... Geriye kalan ise, sadece güzel anılar değil, Elazığ'ın bir kez daha "kelimelerin başkenti" olabileceğinin güçlü ispatıdır.
Elazığ, bu adımla o köklü vicdanı yeniden hatırlamaya ve hepimize hatırlatmaya karar vermiştir. Umarız, bu ses bir daha hiç kesilmez.